Futbolculuk düşündüğünüz gibi değil

Bir futbolcunun elinden yazılan bu metni açıkçası baştan savma bir yorumla, yüksekten bakarak (milyonlar kazanıp bir de yakınıyorsunuz gibi) eleştirmek Türkiye'de bir iş kolunda yaşanan haksızlığa, yolsuzluğa, yanlışlığa sırt çevirmektir. O iş kolundaki hataların, yanlışların, sorunların devam etmesine önayak olmaktır.

Volkan Ağır vagir@gazeteduvar.com.tr

Türkiye Profesyonel Futbolcular Derneği (TPFD), geçtiğimiz hafta içinde bir futbolcunun kendilerine gönderdiği mektubunu paylaştı. Başlık etkileyici: "Türkiye'de Futbolculuk Ne Biliyor Musunuz?" "İlk bakışta bir ironi mi var acaba?" dedirten başlığın cevabı aslında herkeste mevcut: Tabii ki biliyoruz, böyle soru mu olur? Milyon TL'ler, dolarlar kazanıp, en güzel evlerde yaşamaktan, en kıyak arabaları binip gezmekten başka bir şey değil futbolculuk! Doğruluğundan neredeyse emin olduğumuz cevabın gerçeklerle uyuşup uyuşmadığından ne kadar eminsiniz acaba?

ELMAYLA ARMUT

Her şeyden evvel, maden işçisi / cam işçisi, futbolcu karşılaştırması yapmadan önce, her iş kolunun kendine göre zorlukları olduğu gerçeğini de unutmadan, eklemek gerekir ki her iş kolunun da kendine ait yaratmış olduğu bir ekonomik değer vardır. Bir futbolcunun, bir maden işçisiyle aynı parayı kazanmasını beklemek doğru değil. Aylık asgari ücret alan madenci ile futbolcuyu karşılaştırırken bunu gözardı etmemek gerek. Ve fakat kazanılan para miktarının çalışma koşullarındaki zorlukları ortadan kaldırmadığını, her iş alanındaki zorluklarda da belli bazı paralellikler olduğunu da unutmamak gerek.

TPFD'nin "Bayram değil, seyran değil eniştem beni neden öptü?" şeklinde yorumlanan bu paylaşımı aslında tam da öyle değil. TPFD, Uluslararası Futbolcular Birliği - FIFPro'nun bir üyesi olmak için ilk adımını attı geçen sene. Bunun için de FIFPro bir ön şart koştu. Bu şart da TPFD'nin önce kendi veri tabanını oluşturması için bir anket yapması gerekliliğiydi. Türkiye'deki futbolcuların hangi sıkıntılarının olduğunu öğrenmek üzere hazırlanmış bir anketti bu. Anket sonuçları yayınlandığında çok kısa bir süre gündemde yer aldı, o kadar. Radikal'de çalıştığı dönemde alt ligler, amatör ligler konusunda yaptığı haberlerini sıkça takip ettiğim Efkan Bucak, Hürriyet için bu konuyu haberleştirmiş. O haberden alıntılarla metni ele alan futbolcu arkadaşın söylemeye çalıştıklarını biraz genişleteyim.

SİZİN DE PARANIZ GEÇ YATMIYOR MU?

Türkiye’de Süper ve 1. Lig’den ankete katılan 353 futbolcu var. TPFD'nin daha sonralarda belirttiğine göre Türkiye'de 3 bin 600 profesyonel lisanslı futbolcu var. Anketi yapanların sayısı tüm profesyonel futbolcuların yüzde 10'unu bile temsil edemiyor. Bunun nedenlerinden birinin, sıkıntılarını dile getireceği ankette adının yazmasından dolayı başına dert açılabilmesi ihtimaliyle anketi doldurmak istememesi olduğunu bizzat tecrübemden söyleyebilirim. Çünkü ankette ismini yazıp "Yönetim bizim paramızı vermiyor, geciktiriyor" şıkkını işaretlerse sözleşmesi feshedilecek. Aynı bu mektubu yazan futbolcu arkadaşın adını gizlemek istemesi gibi bir çoğunun isimsiz bir şekilde o anketteki soruları cevapladığından eminim.

Herkes futbolcuların kamyonla para kazandığını düşünüyor. Çünkü açıklamalara bir bakıyoruz, "X futbolcu Y takımla yıllık 500 bin dolarlık sözleşmeye imza attı." Peki futbolcu o sözleşmedeki parayı hemen siyah bond çantalarla nakit mi alıyor? TPFD'nin yaptığı anketin sonuçlarına göre futbolcuların yüzde 77’sinin son iki sezonda ücretinin geç yatırılmasıyla karşı karşıya kaldığı öne çıkıyor. Yani 353 futbolcudan 271'i parasını geç alıyor. (Burada kendi iş yerinizde paranız geç yattığında yaşadığınız stresleri biraz düşünün.) Parası yatırılmadığı için hukuken hakkı olduğu şekilde kulübe ihtar çeken futbolcuların kadro dışı bırakılması, mimlenmesi de bir başka baskı yöntemi. ("Futbolcular olmasa kulüpleri ne güzel yönetirdik!" başlıklı yazımda bu konuya değinmiştim)

FUTBOLDAKİ MOBBING

Anketi dolduranların yüzde 33’ü taraftar, teknik heyet, yönetim veya kulüp çalışanlarının taciz ve kötü muamelesine maruz kalıyor. Maç günü taraftarların küfür, hakaret ve tehdidine maruz kalanların oranı yüzde 25. "Taraftar bu tepki verecek tabii" diye düşünmek serbest. Fakat kendi işinizi yaparken yanınıza biri yaklaşıp ufak bir hata yaptığınızda sizi yerden yere vurup küfrü bassa, kafanıza çakmak atsa, o iş yerinde çok yüksek maaş da kazansanız ne tepki verirdiniz hiç düşündünüz mü? Ya da yöneticiniz paranızı vermemekle sizi tehdit etse, bir projede hata yapsanız sonrasındaki toplantıda gelip size küfrü bassa, bilerek isteyerek ve hakkı olmadan maaşınızı geç yatırsa ya da yatırmasa "Mobbing'e uğruyorum" diye hakkınızı savunmaz mısınız? Ya da "Parasında değilim, yeter! çalışma koşullarım çok kötü, az kazanırım ama mutlu olurum" deyip istifa etmez misiniz?

Türkiye'deki 3600'ün üzerindeki profesyonel lisanslı futbolcudan 3000'e yakın futbolcunun sesi olabilecek bu metinde yazanlardan bazılarının yerine daha başka büyük sorunlardan bahsedilebilirdi elbette. İki günlük izinde ailesini görmek için mesafeler kat etmek zorunda kalmasını kabul edebilirim fakat her sabah 7'de antrenman yapmak bu işin bir gereği mesela. Bundan yakınmak bu işi sevmemek ile eş değer, lütfen bunu bir sıkıntı olarak göstermeye çalışmasın hiçbir futbolcu, o kadar da değil. Metnin benim de eleştirdiğim yanları var ki dil bilgisi kurallarına biraz daha dikkat edilebilirdi mesela, ancak aralardaki bazı dertleri görmezden gelmek ülke futbolunda yanlış giden şeylerin birçoğuna da yüz çevirmek, umursamamak demek.

Mesela 17'sinde 18'inde, örnek veriyorum, Artvin'deki bir takımdan kalkıp Aydın'daki bir takıma gitmek bir futbolcuda nasıl sıkıntı yaratabilir diye durup düşünmek, sormak, sorabilmeyi düşünmek lazım, peşinen yargılamadan eleştirmeden önce. İklim farklı, kültür farklı, insanı farklı… Anasının babasının dizinden, iyi kötü kurulu düzeninden ayrılıp konteynerde ya da derme çatma kulüp binasında kalmak nasıl bir ruhsal dalgalanma yaratıyor bu futbolcuda ki bu futbolcu gelişemiyor diye bir düşünmek lazım ve futbolcuya sormak, ondan dinlemek lazım. Nasıl ki Beşiktaş'ın altyapısından neden oyuncu çıkmıyor dendiğinde, dönüp tesise bakıldığında geleceğin yıldızlarının bir tane derme çatma otopark yanında duran konteynerde üstünü değiştirmek zorunda kalması, neden olarak gösteriliyorsa bu metni yazan futbolcuya da sormak lazım, nasıl bir tesis ortamında kalıyor diye.

MUTSUZ FUTBOL ORTAMI

Bu lince varacak derecede yüksek seviyede olan eleştirel yaklaşım, sadece buz dağının görünen kısmına bakarak yorum yapmaktan başka bir şey değil. Bu metne Süper Lig'de milyon dolarlar kazanan bir futbolcunun elinden çıktığını varsayarak tepki vermek, basit tabirle bu konu üzerinde fazla düşünmemektir. Futbol dünyasında herkes Cristiano Ronaldo kadar kazanmıyor. Türkiye'de oynayan futbolcuların çoğu da, örneğin Burak Yılmaz kadar kazanmıyor. Biz sadece dört büyüklerle ve orada oynayan futbolcuların hayatlarıyla, paralarıyla, yaptıklarıyla ilgileniyoruz ve o yüzden de herkesi öyle zannediyoruz. Görünmeyen kısımlarda işler düşündüğünüz, düşündüğümüz kadar toz pembe değil.

TPFD'nin bugüne kadar yaptıklarını ve yapamadıklarını eleştirmek çok başka bir konu ama bu metni paylaşması zaman zaman tartışmaya açtığı alt liglerdeki futbolcu sorunlarını tekrar gündeme getirmesi açısından önemli. Bir futbolcunun elinden çıktığını söyleyerek paylaştığı bu metni açıkçası baştan savma bir yorumla, yüksekten bakarak (milyonlar kazanıp bir de yakınıyorsunuz gibi) eleştirmek Türkiye'de bir iş kolunda yaşanan haksızlığa, yolsuzluğa, yanlışlığa sırt çevirmektir. O iş kolundaki hataların, yanlışların, sorunların devam etmesine önayak olmaktır. Buna böyle bakmak gerekir. Bu mutsuz futbol ortamındaki futbolcuların iyi futbol oynamasını bekleyerek stadyuma gitmek de, Dünya Kupası'na gidecek yetenekli, kendini geliştirmeye odaklanan profesyonel futbolcu çıkmasını beklemek de boşa kürek çekmektir.

Tüm yazılarını göster