Gain: Alışılmadık deneyim, belirsiz bedel, umut veren içerikler

Türkiye’deki herkesin malumu olan atmosferde bırakın herhangi bir yatırım yapmayı, medya işine girmek bile başlı başına bir meydan okuma ve sırf bu yüzden bile büyük bir kitle Gain’i sahiplenebilir. Gain’in nereye gideceğini ve ne kadar ilgi göreceğini kestirebilmek için henüz çok erken.

Abone ol

Gain Medya, Filli Boya’nın eski sahibi Gözde Akpınar tarafından 500 bin TL sermaye ile kurulmuş yeni bir medya şirketi. İçeriklerinin bir kısmı dikey izleme için hazırlanmış, diğer kısmı yatay da izlenebilen ilgi çekici içerikler, dizi, program, belgesel, film ve haberden oluşuyor. Hem izleme deneyiminin tek bir cihaz üzerinden ve dikey olarak ilerlemesi hem de kısa formatta videolardan oluşması dünya çapında yaygın medya arzından farklılaştıkları temel nokta. İçerik yönünden ise birbirinin aynısı evergreen içerikleri yayınlayan üreticilerden ciddi anlamda ayrışacakları kalitede işlerle kullanıcı karşısına çıktıklarını da söylemem gerek. Benzer bir format 2020’de Quibi tarafından denenmiş, ciddi bir yükseliş trendinin ardından şirket iflasını açıklamıştı. Umarım, bu iş modelini kurarken benzer iyi ve kötü örnekler ile kullanıcı eğilimlerini göz önünde bulundurmuşlardır.

Şimdi genel anlamda Gain değerlendirmesine geçelim. Bir VOD platformunu değerlendirirken özellikle son kullanıcı açısından platforma abone olma ve içerik tüketme, platformu çevresine önerme konusunda benim göz önüne aldığım beş temel kriter var.

Fiyat: Gain’in gelir modeli henüz açıklanmış değil. İçeriklere abone olarak ancak hiçbir ücret ödemeden ulaşılabiliyor. Uygulamadan herhangi bir reklam yayını yapılmaması da halihazırda bu platformun nasıl yürüyeceği konusunda soru işareti doğuruyor. Kullanıcı sözleşmesine göre Gain, abonelerden bir ücret talep ettiğinde bunu 30 gün önceden söylemek zorunda, yani kullanırken işin bu kısmıyla ilgili kullanıcıları paniğe sürükleyecek bir durum yok. Yine de ilk aşamada kullanıcılardan ileride bir ücret talep edilip edilmeyeceğinin ilan edilmesi, gelir modelinin anlatılması gelecek karşılaşabilecekleri potansiyel tepkileri minimuma indirebilirdi. Bu haliyle Gain’i SVOD kategorisinde değerlendiriyorum. Kullanıcılarından şu anda herhangi bir ücret talep etmese de abone olmalarını istemesi bunun için yeterli bir sebep.

Orijinal İçerikler: Platformdaki içeriklerin büyük bölümünün Gain Orijinal olduğunu görebiliyoruz. Kısa, ilginç, evergreen içeriklerin yanı sıra yeni yerli diziler ve programlar da mevcut. Bunların dışında da VOD platformlarında pek de alışkın olmadığımız bir haber bölümü var. Bu bölüm çok baskın değil ve platforma zenginlik katabilir. Diğer taraftan bu platforma kullanıcıların hangi amaçla girmek isteyecekleri konusunda kafa karışıklığına da yol açabilir. Yani “Gain” deyince bir kullanıcının aklına ne tür içerikler gelmeli ve ne tüketmek için bu uygulamayı açmalı? Cevabını zaman gösterecek.

İçerik Kataloğu: Genel içerik kataloğu oldukça sınırlı. Özellikle film kütüphanesinin geniş olmaması ileride abonelerden bir ücret talep edildiğinde kullanıcıların tadını kaçırabilir. Diğer taraftan film kategorisinin kullanıcıya fazladan fayda sağlayacak bir alan olarak mı yer aldığı yoksa derinleşecek bir alan mı olduğu en azından benim kafamda henüz netleşmiş değil. Bunu ancak önümüzdeki 1 yıl içinde kullanıcılara sunulacak film adedi ve genel kataloğa oranında anlayabileceğiz.

İçerik Çeşitliliği: İçerik çeşitliliği görece iyi olmakla birlikte farklı kitlelere hitap eden içerik sayısı şu an yetersiz görünüyor. Aile dostu içerikler, spor, belgesel, film, program ve haber izleyicileri şeklinde kitleleri kabaca grupladığımızda kısa sürede, halihazırda uygulamada bulunan içeriklerin tamamını kullanıcıların tüketip “izleyecek bir şey bulamama” ruh haline girmeleri, onları tekrar Gain’e bağlamak için ekstra efora sebep olabilir. İşte tam da bu noktaya gelinirken ürettikleri ilginç kısa videolar ve yerli yapımların yayınlanma sıklığı kritik öneme sahip olacak.

Ulaşılabilirlik: Ulaşılabilirlik, bana göre platformun en zayıf bacağı. Uygulama sadece Android ve iOS uygulamalarıyla çalışıyor. Web ve akıllı TV’lerden ulaşılamaması büyük handikap. Sadece mobil cihaz ve tabletlerden erişilebilir olması bir strateji çerçevesinde planlanmış olsa bile bu kadar kısıtlı ekranlardan kullanıcıların içerik tüketmesini beklemek pek alışıldık bir durum değil. Olabildiğince çok ekranda kullanıcıyı yakalayabilmek, onunla kurulan ilişkinin de derinleşmesini sağlar. Zira küçük ekranlardan içerik tüketme konusunda insanların çok da istekli olmadıklarını düşünüyorum.

Diğer taraftan platformun ürettiği içerik formu ile kullanıcıların talip olduğu zaman dilimleri birbiriyle uyuşuyor. Tanıtım videolarından anladığım kadarıyla kısa içeriklerin tüketilmesi beklenen temel zaman aralığı, kullanıcıların hayatlarındaki kısa araları, bekleyişleri, boşa geçen zamanı değerlendirme mantığına oturuyor. Gain, günlük hayatın içindeki bu kısa aralara talip olarak içerik tüketilmesini bekliyorsa zaman çalması gereken çok ciddi rakiplerle karşı karşıya olduklarını görmek lazım. Talip oldukları kısa aralıklar insanların sosyal ağlarda gezindiği, bu platformlarda içerik tükettiği, etkileşime geçtiği, alışveriş yaptığı ve hatta banka uygulamalarını kullandığı bir aralığa tekabül ediyor. Kendinizi ve çevrenizi düşünün. Bir restoranda yemek beklerken ne yaparsınız ya da otobüs durağında beklerken? Buluşacağınız bir arkadaşınızı bir yerlerden beklerken veya herhangi bir kuyrukta sıra beklerken? Aklıma ilk gelen cevaplar şöyle: Yarım bıraktığınız haberi okumaya veya podcast’i dinlemeye devam edebilir; hızlıca sosyal ağları kaydırmaya başlayabilir; sepetinize attığınız ürünün indirime girip girmediğine bakabilir veya e-postalarınızı temizleyebilirsiniz. İşte Gain’in kullanıcılara ulaşmak istediği zaman aralığında bir çoğumuzun yaptığı veya etrafta gördüğü zaman geçirme yöntemleri bunlar ve elbette şu an benim aklıma dahi gelmeyen ve telefon kullanımından bağımsız başkaca oyalanma araçları vardır.

SON SÖZÜ KULLANICI SÖYLER

Yukarıda saydığım risklere rağmen her zaman olduğu gibi son söz kullanıcılarda olacak. Son söz dediysem bunu bir final gibi düşünmemek lazım zira VOD platformları her gece ölen ve her sabah yeniden doğan bir canlı gibidir. Özellikle hayata dokunan yumuşak ve popüler içerikler gerçekten de Türkiye’de iyi işlere çok müsait ancak yeterli zaman, para ve ekip ayrılmadan yapılan her iş gibi yarım yamalak yürüyordu. Ana akım medya kanallarının haber bültenlerinin sonunda 3-5 dakikalık dolgu malzemesi olarak kullanılan içeriklerin çok ötesinde, hakkı verilerek üretilen bu tür eğlence içeriklerinin kullanıcı nezdinde karşılık bulacağını da düşünüyorum.

Türkiye’deki herkesin malumu olan atmosferde bırakın herhangi bir yatırım yapmayı, medya işine girmek bile başlı başına bir meydan okuma ve sırf bu yüzden bile büyük bir kitle Gain’i sahiplenebilir. Gain’in nereye gideceğini ve ne kadar ilgi göreceğini kestirebilmek için henüz çok erken. Muhtemelen gelecek yıl bu zamanlar Gain’i her şeyiyle daha berrak görebileceğiz. Umarım o zaman geldiğinde hem kullanıcılara hem de medya üreticilerine değer katan, kendi çizgisinden giden bir yayıncıyla karşılaşırız.