Galatasaray iyiyken geriye düştü, kötüyken geri döndü

Futbol; kabına sığmayan, başıbozuk bir oyun. İyi oynarken işler sarpa sarabiliyor, kötü oynarken durumu kendi lehinize çevirebiliyorsunuz. Dün akşam da böyle oldu. İkinci yarının hiçbir bölümünde oyun üstünlüğünü elde edemeyen Galatasaray, buna karşın maç sonunda anları iyi oynadı ve iki sıra dışı şutla iki dakikada bulduğu iki golle gecenin geri dönüşüne imza attı.

Onur Özgen onurozgen13@gmail.com

Bir Kuzey Avrupa takımına karşı nasıl oynamak zorunda olunduğunu, onlarca acı tecrübeden sonra herhâlde artık ezberlemiş olmak gerek.

Her şeyden önce rakibin fiziksel kalitesine karşılık verebilecek durumda olmalısınız. Galatasaray bir ay önceki Molde eşleşmesinde bu anlamda çok kötü bir sınav vermesine rağmen sahip olduğu teknik becerisi yüksek ayakların ve şansının da yardımıyla turu geçen taraf olmuştu. 

İYİ İLK YARI, KÖTÜ SONUÇ

Dün akşamsa bu anlamda daha iyi durumdaydı. İlk yarıda fiziksel yoğunluğu yüksek bir Galatasaray vardı. Şiddetli ön alan presiyle Kopenhag’a geriden oyun kurarken ciddi zorluklar yaşattı. Bilhassa kazanılan ikinci topların ardından birçok gol pozisyonu da üretildi. 

Buna karşın en uçtan en geriye dek; Mauro Icardi, Dries Mertens, Hakim Ziyech, Kerem Demirbay, Angelino ve Abdülkerim Bardakcı gibi teknik kalitesi yüksek birçok oyuncuya sahipken, Galatasaray’ın topa ve oyuna daha hâkim, rakip yarı sahaya daha iyi yerleşen ve topu daha iyi çevirip rakip savunmayı boşluk vermeye zorlayan bir oyun oynaması da elbette beklenebilir. 

Fakat sarı-kırmızılıların esame listesinin vadettikleriyle sahada gördüklerimiz pek birbiriyle uyuşmuyor. Dün akşam ilk yarıda da karşı pres ve direkt hücum konusunda ne kadar etkili bir takım varsa, topa sahip olma ve set hücumu konusunda da o kadar silik bir takım vardı.

Sonuç olarak ise gayet iyi geçen bir ilk yarının sonunda, girilen gol pozisyonlarının cömertçe harcanması ve artık bir klasik olarak nitelenebilecek Fernando Muslera’nın hatalı bir pasının ardından gelen Kopenhag golü, Galatasaray’ın soyunma odasına mağlup girmesine neden oldu. 

Bu Galatasaray için kötü haberdi. Zira Kopenhag artık savunmasını biraz daha derine çekecek ve sarı-kırmızılıları daha hâkim bir futbol oynamaya zorlayacaktı. Yani Galatasaray’ın en zorlandığı oyuna. Oyun olarak iyi geçen bir ilk yarıyı mağlup bitirmenin verdiği moral bozukluğu ve hayli yoğun oynanan 45 dakikanın fiziksel yıpranmışlığı da cabasıydı.

KÖTÜ İKİNCİ YARI, İYİ SONUÇ

Dolayısıyla Galatasaray’ın bir tepki vermesi gerekecekti. Fakat ikinci yarının başından itibaren bu tepkiyi sarı-kırmızılılardan hiç göremedik. Okan Buruk da bu anlamda takımına ayak uydurunca ve oyuna müdahale etmekte çok geç kalınca, Kopenhag’ın ikinci golü de geldi. 

Golün hemen ardından Buruk’un müdahaleleri geldi, biraz sonrasında da Kopenhag’ın genç sağ beki Elias Jelert’in amatörce gördüğü ikinci sarı kart… Ama bu iki durum değişikliği de oyunun niteliğini Galatasaray’ın lehine çeviremedi. Hatta Kopenhag’ın bir kişi eksik kalması daha da sıkı kapanmasına neden oldu.

Fakat futbol; kabına sığmayan, başıbozuk bir oyun. İyi oynarken işler sarpa sarabiliyor, kötü oynarken durumu kendi lehinize çevirebiliyorsunuz. Dün akşam da böyle oldu. İkinci yarının hiçbir bölümünde oyun üstünlüğünü elde edemeyen Galatasaray, buna karşın maç sonunda anları iyi oynadı ve iki sıra dışı şutla iki dakikada bulduğu iki golle gecenin geri dönüşüne imza attı.

Her iki golde de oyuna sonradan dâhil olan Tete’nin payı büyüktü; iğne deliğinden geçirdiği bir ara pas ve muhteşem bir tek vuruşla. 

Fakat elde edilen sonuç, her ne kadar bir geri dönüşle gelse de, elbette Galatasaray için iyi olmadı. Grupta gözüne en çok kestirebileceği rakibe karşı iç sahada puan kaybıyla başlamak, zaten zor olan gruptan çıkma hedefini ilk maçtan daha da zor hâle getirmiş olabilir.

NEESTRUP’UN HAKLI ÖFKESİ

Maç sonundaysa Kopenhag’ın genç teknik direktörü Jacob Neestrup biraz sinirliydi. Türkiye’den bir basın mensubu, kendisine hangi Galatasaraylı oyuncuyu kadrosunda görmek isteyebileceğini sorup, ardından Galatasaray karşısında aldıkları bir puan için tebrik edince, “Türkiye medyasının bize biraz saygı göstermesi gerekiyor,” dedi ve sözlerine şöyle devam etti:  “Türkiye takımlarıyla neredeyse her karşılaşmamızda biz kazanıyoruz. Sonra da böyle bir şeye cevap vermemizi istiyorsunuz. Bizi ne için tebrik ediyorsunuz? Biz bu akşam burada iki puan kaybettik ve bu bizim için kötü bir şey. En azından yeterince iyi değil.”

Neestrup’un Danimarka basınına yaptığı açıklamada da siniri geçmemişti: “Böyle bir maçı kazanmalıydık. Birkaç yıldır Türkiye’deki kulüplerle aynı seviyede olduğumuzu gösterdiğimizi düşünüyorum. Kopenhag’ın Türkiye takımlarına karşı harika bir geçmişi var, buna rağmen onlarla konuştuğumuzda neredeyse futbol oynayabilmemize şaşırıyorlar.”

Anlaşılan o ki, kerameti kendinden menkul futbol ortamımızın kifayetsiz muhteris hâlleri, başkaları için de sinir bozucu olmaya başlamış. 

Tüm yazılarını göster