Galatasaray'da işler iyice karıştı diyebiliriz. Geçen hafta gerçekleşen mali kongrede çıkan sonuçlar Türkiye'nin gündemine adeta bomba gibi düştü. Hatta bazı haber kanallarında seçimle ilgili yayınların reytinglerini bile geride bıraktı. Bu konuyla ilgili bir haftadır çok şey yazıldı çizildi. Belki daha fazlası ancak tekrara girecektir ve ben de sizin bu yazıya ayırdığınız vakti başkaları gibi çarçur etmek istemiyorum. O yüzden meselenin bir anatomisine girelim dedik. Bu işler karışıktır. Birçok haber ve köşe yazısı yazıldı belki ama birçoğunuz hâlâ çözememiş olabilirsiniz. O yüzden size bir maliyeci, muhasebeci gibi anlatmak yerine mevzuyu kafamıza beraber işleyelim istedim. Anesteziyi yaptık, haydi neşterlerimizi elimize alalım.
Galatasaray'da geçen hafta gerçekleşen mali kongrede üç dönem ibraya açıldı;
1) Dursun Özbek'in son dönemi
2) Mustafa Cengiz'in ilk dönemi
3) Mustafa Cengiz'in geride bırakmış olduğu son dönemi
Dursun Özbek'in son dönemi ile Mustafa Cengiz'in ilk dönemi ibra edildi. Ki bu iki dönem aynı sezon içinde yer alıyor. Çünkü hatırlarsanız geçtiğimiz sezonun ortasında Dursun Özbek aldığı erken (baskın) seçim kararının ardından seçimi kaybetti ve Galatasaray'ın koltuğuna Mustafa Cengiz oturdu. Bu süreç ibra edilirken Mustafa Cengiz'in son olarak geride bıraktığı dönem ibra edilmedi. İşte filmin başladığı nokta tam da burasıdır. Belki de yıllarca var olan bir tümör bu süreçte ortaya çıktı da diyebiliriz.
Ben hiç dolandırmadan açıkça söylemek istiyorum; Bu Mustafa Cengiz'e yapılan bir tür “darbe”dir. Çünkü bu yıllar evvel Adnan Polat'a yapıldığında bunu bir tür “darbe” olarak tanımlamıştım. Darbeler illa askeri ve siyasi olacak diye bir şey yok. Her sektör, her alanda yapılabilen bir manevradır. Ama bu tür darbeler “olay” mıdır “olgu” mudur işte bu gerçek bir tartışma konusu olabilir.
Adnan Polat döneminde de bu yaşanmıştı. O zaman da hazırlıklı gitmişlerdi bu sefer de öyle oldu. “Şunu şöyle yapmasaydın da”, “etmeseydin de” öyle keşkelerle alakalı bir şey olduğunu düşnmüyorum. Mustafa Cengiz 130 Galatasaray Liselinin tamamını alsaydı yine aynı şey yapılacaktı. Bir bahane bulunacaktı. Dursun Özbek'e aynı şey yapıldı diyemeyiz çünkü Dursun Özbek seçim kaybetti. Hatta Dursun Bey bir değil iki kere seçim kaybetti de diyebiliriz.
Adnan Polat meselesinde başka hususlar var bahsetmemiz gereken. Adnan Polat'a Galatasaray'ın kulüp tarihinde hiç olmayan, belki Türkiye'deki kulüpler tarihinde benzeri dahi olmayan bir şey yapıldı; “idari ibrasızlık” diye bir şey çıkarıldı. Adnan Polat'ı neden “bypass” edip yok etmek istediler onu da anlatalım. Adnan Polat tüzük değişikliği yapmak istedi. Bunda yıllar geçti diye unutulacak diye bir şey yok. Bakıyorum yaşanan bu süreçlerden birkaç meslektaşımızın dışında kimse söz etmiyor, hatırlatma yapmıyorum. Bunlar spor tarihinde yaşanmış gerçek olaylardır. Ne diyorduk? Evet, tüzük değişikliği. Normalde Galatasaray Lisesi mezunu kimseler iki kişinin referansıyla kolayca kulübe üye olabiliyorlardı. Liseli olmayan Abdürrahim Albayrak gibi, Adnan Polat gibi, Faruk Süren gibi Galatasaraylıların üye olmaları hem daha zor hem süreç olarak daha uzun ve maliyet olarak daha pahalı oluyor. O zamanlar 10 bin TL'yken şu günlerde ise 20 bin TL civarında dolaşıyor bedeli. Adnan Polat, tüzüğü değiştirerek hem bu maliyetleri biraz indirmek hem de Galatasaray'ı daha fazla Galatasaraylıya açmak istiyordu. Bu da onun tabir-i caizse katli vacip olmasına neden oldu. İşin Türkçesi budur. Tabii o dönem Galatasaray futbolda sportif olarak da iyi gitmiyordu. Tarihinin en kötü bitirdiği sezonlarından birini yaşıyordu. “Vay efendim sen Galatasaray'ı liselilerden alıp halka nasıl açarsın!” zihniyetiyle Adnan Polat'a bir tür darbe yapıldı diyebiliriz.
Bir de sıkıntı şurada; Mustafa Cengiz çok zayıf bir başkan pozisyonunda. Zayıf derken yanlış anlaşılmasın, zayıf geldi koltuğa anlamında demek istiyoruz. “Şu Dursun Özbek gitsin de kim gelirse gelsin!” düşüncesiyle seçilmiş bir başkan konumundadır. Düşünsenize sezon başında Tudor'la yola çıkan Dursun Özbek kadroyu kurdu ve ilk yarıyı lider bitirdi. Devre arasında Fatih Terim'i göreve getirdi ve erken seçim kararı aldı ve seçimi kaybetti. Mustafa Cengiz, Dursun Özbek'in yarattığı şampiyonluğu kazandı ama ne Özbek ne Cengiz bu şampiyonluktan bir zerre prim yapamadı. Takdir alamadı. Tüm takdir ve alkışı devre arasında lider takımın başına gelen Fatih Terim aldı. Dünya garip bir yer.
Dursun Özbek'in de 50 bin tane hatası var diyebiliriz. Bence vasat seviyede başkanlık yapmıştır. Fatih Terim imajının karşısında ezildi bir bakıma. “Tribünden maç seyrediyorum” diye bir tweet atar, attırır mı Galatasaray Başkanı? Bu tip hatalar da yaptı. Ama şu kadar liseliyi aldı, almadı meselesi değil. Derin Galatasaray olarak yiyeceklerdi, yediler. Sen de yenileceğini anladığın zaman 500 tane üye getiremezsen tarafına, olacağı da budur. Bence bu tabiri caizse bir darbedir. “İdari ibrasızlık” nedir sizce? “Hırsız değilsin ama beceriksizsin” mi demek? Gerçekten enteresan.
Toparlamak gerekirse bu yaşanan süreç benim yıllardır bağıra bağıra söyleyip savunduğum şeyin ne kadar doğru olduğunu gösterdi ve tescilledi. Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe böyle yönetilemez, böyle devam edemez. İdari olarak, hukuki olarak, mali olarak, sportif olarak... Gelecekleri böyle planlanamaz, böyle taşınamaz. Bu kulüplere “sahiplik” gelmesi gerekiyor ve gelecektir de. Satılacaklar bir bir. Göztepe, Kasımpaşa, Altınordu, Başakşehir gibi kulüplerde Galatasaray'da yaşanan olaylar yaşanabilir mi sizce? Düşünsenize, sahibi olmadığınız bir yapının milyarlarca lirası 3-5 kişinin oyuyla seçilmiş kişilere emanet ediliyor. Parasının sahibi olmayan insanlar o yapının içinde derin bir yapı oluşturuyorlar. İster örgütlenme deyin, ister entelektüel mafya deyin fark etmez. Sizce sahipliğin olduğu bir yerde “mali ibra” veya “idari ibrasızlık” gibi tuhaf işler olabilir mi?
“Vay efendim bizim gruptan kimseyi yönetime almadın” diye bir grup insan yüzünden sportif skandal oluşturulabilir miydi? Galatasaray'ın 2 milyar 825 milyon 755 bin 791 TL'lik borcu Mustafa Cengiz döneminde mi oluşturuldu? Hayır. Çok uzun bir sürecin ardından açıklanan borç bu. Yıllarca “rezil” yönetilen mali işlerin tablosudur bu. Halbuki yıldızları uçaktan indirirken kimsenin aklına gelmiyordu bu borçlar. Yani senin olmayan bir parayla hava atma çabası bugün bu kulüpleri bu noktaya getirdi diyebiliriz. İşin tuhaf tarafı şurada; Galatasaray Kongresi daha önce mali dönemleri neden ibra etti? O yüzden cevaplanması gereken çokça soru doğuruyor bu durum. Galatasaray'da bugünler geride kalacaktır muhakkak. Şampiyon olunca bir de azıcık daha ertelenecek. Ama işin sonuna bakacak olursak, hani şu “end game” dediğimiz şeye; bu kulüpler er ya da geç sahiplik düzenine geçecek. Başka yolu yok gibi görünüyor.