Garson Ahmet'le seçimler üzerine: Sur’dan göç edenler oy kullanmadı

HDP, bölgedeki belediyelere kayyım atandığından bu yana, kayyım atanan belediyelerde seçimlerin yapılmasını talep ediyordu. Hükümet kanadından ülke genelinde yerel seçimlerin erkene alınması dile getirildi. Henüz bir seçimden çıkmış memlekette bir başka seçimin ufukta belirmesi, sokakta da tartışılır oldu. Garson Ahmet’in yerel seçimlerle ilgili yorumu, “Her şey bir adamın dediği gibi olacaksa bizi seçimle yormasınlar” oldu.

Abone ol

DİYARBAKIR - Birkaç aylak ördek, havuzda yüzmek yerine masaların gölgesine sığınmış, uyukluyorlardı. Çocuk, yaşlı kadının elinden kurtularak, ta uzaktan gördüğü ördeklere doğru koşmaya başladı. Kelimeleri tam olarak söyleyemiyordu çocuk, bu nedenle ne dediği anlaşılmıyordu. Ama ördekleri sevmek istediği belliydi. Ördekler bunun farkında değillerdi, çocuk onlara doğru elini uzatınca tembelce kalktılar, birkaç adım ileri gittiler. Çocuk peşlerinden gidince rahatları iyice kaçtı. Sonunda havuza girmek zorunda kaldılar.

Havuzun başında bekledi çocuk ve yine anlaşılmayan kelimelerle, ördeklerle konuştu. Çocuk havuza düşer diye korkan yaşlı kadın, “Bawer” diye seslendi. Çocuk dönüp bakmadı, hâlâ ördeklerle konuşuyordu. Çocuğun ördeklere doğru uzattığı elini tuttu kadın. Çocuğun minik parmakları kadının yaşlı avucunun içinde kayboldu. Dil dökerek çocuğu havuzun kenarındaki minderlere doğru getirdi.

ÇOCUKLARIN EN BÜYÜK BECERİSİ

Masama yakındı minderler, kadının çocuğa sevgi sözlerini duyuyordum. Çocuğun aklı ördeklerdeydi, bir şeyler anlatıyordu ve ben yine hiçbir şey anlamıyordum söylediklerinden. Kadın anlıyordu çocuğun söylediklerini ya da anlıyor gibi yaparak kafasına göre cevaplar veriyordu çocuğa. Kadın, birtakım şirinlikler yaparak çocuğu oyalamaya çalışıyordu ve bunu yaparken şekilden şekile giriyordu hem mimikleriyle hem de ses tonuyla. Çocukların en büyük becerisi, büyükleri böyle şekilden şekile sokmasıdır, diye düşündüm.

KIDEMLİ GARSON AHMET’İN ÇAYI

Ahmet geldi, “Oturabilir miyim hocam” dedi. Ahmet çay bahçesinin kıdemli garsonuydu. Ben de çay bahçesinin kıdemli müşterisiydim. Bu nedenle selamını eksik etmezdi ama daha önce hiç böyle bir teklifte bulunmamıştı. Hava sıcaktı ve çay bahçesinde çok az müşteri vardı. “Elbette” dedim ve yanımdaki plastik sandalyeyi çekerek oturması için yer gösterdim.

Yanakları güneşten pembeleşmişti Ahmet’in. Kâğıt mendille alnında biriken terleri sildi ve “Bugün çok sıcak hocam” dedi. Sahiden de sıcaktı hava ve Diyarbakır’da alışılmadık bir nem hissediliyordu. Yanımızdan geçen garsona boş çay bardağımı uzattı, “Hocaya bir çay daha getir” dedikten sonra bana döndü, “İçersin, değil mi hocam?” diye sordu. Kıdemini konuşturuyordu Ahmet, “İçerim” dedim.

Bawer çocuk havuzun kenarında durmuş, ördeklerle konuşuyordu yine. Yaşlı kadın onunla başa çıkamamış, o da ayakta, Bawer havuza düşmesin diye tetikte duruyordu.

Ahmet masanın üstünde duran kitabı eline alıp baktı, kapaktaki yazıları okudu. “Benim okumak için hiç zamanım olmuyor” dedi. Bir süre elinde tuttuğu kitabı masaya bırakırken, “Hocam, sence yerel seçimler de erkene alınır mı?” diye sordu.

‘SEN BELEDİYE BAŞKANI OL’

Bana soru sordu Ahmet ama cevabını kendisi vermeye başladı. Ahmet’e göre yerel seçimler yapılmayabilirdi. Buna gerekçe olarak da şunları söyledi: “Şimdi adam bütün yetkileri eline almış zaten, neden seçim yapsın ki. Bana der ki ‘Sen git belediye başkanı ol’, iki gün sonra da beni beğenmedi mi, görevden alır, yerime başkasını getirir. Bu zor bir şey değil ki.”

Bu, sadece Ahmet’in kanısı değil Diyarbakır’da. Birçok kişi seçimlerin yapılmayabileceğini söylüyor. Hem seçimler yapılsa ne olur? Seçilen belediye başkanlarının yerine kayyım atamak mümkün memlekette. “Seçimler şaka gibi hocam” dedi Ahmet. “Yani nasıl şaka, diyorlar ‘seçim var’, herkes de inanıyor, gidip oy kullanıyor. Sonra seçtiğin milletvekilini alıp hapse atıyorlar, belediye başkanlarının yerine kayyım getiriyorlar. Şimdi bu şaka değil mi? Dalga geçiyorlar milletle. Sonra biz düşünüyoruz ‘Niye böyle oldu’ diye. E, adam Kürt istemiyor, başka niye olsun. Her şey bir adamın dediği gibi olacaksa bizi seçimle yormasınlar.”

HDP’NİN OYLARINA NE OLDU?

24 Haziran seçimlerinde HDP’nin oylarında düşüş vardı. Ahmet, “Bence oylar düşmedi, birçok insan oy kullanmadı, o yüzden oylar düştü sanıyoruz.” Sandığa gidip oy kullanmayanlarla ilgili tespitleri de var Ahmet’in. “Sur’dan göç edenler oy kullanmadı” diyor. “Sur’dan göç edenler Bağlar’a geldi. Moralleri bozuk hocam. Evleri yıkıldı insanların, kolay mı? ‘Devlet yıkar ama niye hendekler kazıldı’ diyorlar. Sur’dan Bağlar’a gelenlerin çoğunu tanıyorum, görüyorum her gün. İş yok, ev yok… Böyle perişan olmuşlar. AKP’ye oy vermediler ama birçoğu HDP’ye de oy vermek istemedi.”

Yerel seçimlere dönüyoruz yeniden. Yerel seçimler yapılacak olursa, moral bozukluğuna rağmen Diyarbakırlıların HDP’li seçeceğine yüzde yüz emin Ahmet. “Eğer iyi adaylar gösterirlerse, HDP 24 Haziran’dan daha fazla oy alır. HDP bizim partimizdir hocam, yanlışları olsa da öyledir” diyor. Sonra HDP’nin 24 Haziran seçim sloganını hatırlatıyor Ahmet ve “Em li virin” (Buradayız) demek için oy kullanacağız” diyor.

KAYYIMLARIN KORUMA ORDUSU

Kayyımlardan da konuşuyoruz Ahmet’le. AK Parti ne yapmak istemişti seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atayarak? Belki kayyımlara sınırsız ekonomik destek sağlayarak seçmenin aklını çelmeye çalıştı. Ama hedefine ulaştığını söylemek mümkün değil. Caddelere sıcak asfalt dökerek, sağlam kaldırımların taşlarını değiştirerek seçmenin sevgisi kazanılmıyor. Özellikle Diyarbakır gibi politik seçmenin bulunduğu kentlerde bu hiç de kolay değil. Bu nedenle, seçtikleri belediye başkanlarını sevsinler sevmesinler, onların yerine kayyım atanmasını hazmetmiş değiller.

Ahmet, “Bizim seçtiğimiz belediye başkanları bir ordu korumayla gezmiyorlardı. Bu kayyımlar iyi ki çok gezmiyorlar, yoksa şehirde huzur kalmazdı” diyor.

Kayyımların yaptığı çalışmaları soracak oluyorum, “Ben bildiğim şeyi söyleyeyim” diyor Ahmet ve ekliyor: “Mesela yaz geldi ama yeterli ilaçlama yapılmadığı için insanlar parklarda rahat oturamıyorlar. Çünkü her yerde sivrisinekler var. Şimdi Diyarbakır temiz diyorlar ama yeterli personel yok, yarısını işten attılar çünkü. 10 kişinin işini 2-3 kişi yapıyor. Onlar da ne kadar yapabilirlerse. İsterse kayyım olsun, bu şehirde yaptığı güzel şeyleri destekleriz. Ama sadece kaldırım görüyoruz. O da göstermelik işte, maksat çalıştığını gösterecek.”

'DERDİMİZ BİZE YETER, HER GÜN SEÇİM ÇIKARIYORLAR BAŞIMIZA'

Kadın, Bawer’in elinden tutmuş, yanımızdan geçip giderken Ahmet seslendi ona, “Belediye başkanı seçimini konuşuyoruz teyze” dedi. “Sen ne diyorsun? Kim kazanır seçimleri?”

Kadın bize doğru dürüst bakmadı bile, daha çok Bawer’le ilgiliydi. Elinden kurtulmak isteyen çocuğa, “Bak bisiklet var, çarpar sana” dedi. Sonra Ahmet’e cevap verdi: “Derdimiz bize yeter, bunlar da her gün her gün seçim çıkarıyorlar başımıza.”

“Abê diyor ki” dedi Ahmet, “Belediye başkanını AKP çıkarır bu seçimde.” Kadını kışkırtmaya çalışıyordu Ahmet. Kadın bana doğru baktı, Ahmet’e inanmamış gözlerle. Ben bir şey demedim. “E hema onlar kazansın, ma niye ne olmiş. Bizimkiler kazanmasın. Bizimkiler kazansa hapse atiler, ma yazıx değil.”

Kadın güldü. Bawer’i elinden çekerek, “De sen de yüri artıx, anami ağlattın ha” dedi. Ahmet’le ikimiz de güldük.

Memleketin üzerinde karamsarlık bulutları dolanıyordu ama kadının Diyarbakır ağzı çok güzeldi. Ahmet, son gelen iki çayı adisyona yazdırmadı. Çay ucuzdu ve çok kıymetliydi.