Gazete Duvar yazarları değerlendirdi: İran vurdu, şimdi ne olacak?
İran bu sabaha karşı Süleymani suikastına yanıtını Irak'taki ABD üslerini vurarak verdi. Saldırının ardından İran'dan, "80 ABD askerinin öldüğü" iddiası geldi. Trump ise, "hasar tespit çalışmalarında işlerin yolunda gittiğini" açıkladı! İki ülke arasındaki gerilimde bundan sonrasını Gazete Duvar yazarları değerlendirdi.
DUVAR - Kasım Süleymani suikastının ardından İran'ın yanıtı Irak'ta geldi. İki ABD üssünün vurulduğu saldırılardan sonra yaşanabilecek muhtemel gelişmeleri Gazete Duvar yazarları, Musa Özuğurlu, İslam Özkan ve İlhan Uzgel değerlendirdi.
Musa Özuğurlu: Söylemler değil cevaplar belirleyici olacak
Şimdi top Washington’da. Daha önce "süreci İran’ın cevabı belirleyecek" demiştik. Şimdi ABD’nin İran’a cevabı belirleyici olacak. Zira İran Genelkurmay Başkanı, "İkinci darbemiz ABD’nin cevabını bekliyor” dedi. Söylemler ne olursa olsun bazı soruların cevabı belirleyici olacak bence.
İran’ın vurduğu “üs” klasik anlamda büyük sansasyon yaratacak bir üs değil. Burası İran’a "vurdum cevabımı verdim" ya da ABD’ye “bir şey yapamadılar” dedirtebilecek bir yer mi?
Trump 'hasar belirleme çalışmalarında işlerin yolunda olduğunu' belirtti. İran ise 80 ABD askerinin öldüğünü... İki tarafın da karşıdakinin kaybını büyütme kendi can kaybını gizleme eğilimi anlaşılabilir. Ama ya İran’ın iddiası doğruysa?
İran gerçekten 80 ABD askerini öldürdüyse geri adım atması Trump’ın sonu olur. Zaten ABD devlet olarak mutlaka cevap ama verir. Şimdi İran’ın iddiasının teyidini beklemek lazım. Trump’ın cevabı muhtemelen buna bağlı olacak. Ve bu kez cevap bundan sonrasını belirginleştirecek. Pinpon maçı izliyor gibiyiz. Trump askeri yanıt verirse savaşa çok daha yaklaşacağız demektir. Trump’ın 'işler yolunda' açıklaması ironi midir, manevra çabası mıdır bu akşam saatlerinde anlaşılacak. Ondan sonra durum netleşir.
İslam Özkan: Misilleme can kayıpları ile orantılı olur
Her ne kadar şu an dünya kamuoyunun ve İran’ın gündemi 'intikam' olsa da, İran yönetimi hamasi davranmak yerine bu gerginliğin meydana getirdiği fırsatı değerlendirmeye ve mümkün olabildiği kadar bunu, "ABD’yi bölgeden çıkarma operasyonu"na dönüştürmeye çalışacaktır. Bu açıdan salt askeri saldırılarla yetinmeyecek ve mümkün mertebe saldırılarını zamana yayacak, bir taraftan da siber saldırılar ve bölge hükümetleri üzerinde kurduğu baskılarla sonuç almaya çalışacaktır. Nitekim İran’ın Irak üzerinde kurduğu baskıyla alınan karar ortada. ABD’nin misilleme stratejisine gelince bunun can kayıplarıyla doğru orantılı olacağını düşünüyorum. Kayıplar arttıkça ABD’nin misillemede bulunma ihtimali artacaktır. Anladığım kadarıyla Süleymani suikastı ABD’de Mike Pompeo'nun üzerine kalmış görünüyor. Son suikast noktasında anlaşmazlıklar bulunması, kamuoyunda net bir desteğin olmaması gibi nedenlerle Trump yönetiminin, İran saldırılarına ağır misillemede bulunmak yerine gerilimi azaltacak bir tutum içerisine gireceğini düşünebiliriz. Ama her şeyin İran’ın misillemelerinin boyut ve hacmine bağlı olduğunu unutmamak kaydıyla.
İlhan Uzgel: İran tırmandırmaktan kaçındı
İran şu anki en önemli askeri/siyasal şahsiyetinin ABD tarafından vurulmasına karşılık vermek zorundaydı ve bunu da geciktirmeden yaptı. Bu karşılık hem rejimin kendi halkı gözündeki itibarını korumak, bölgede koruyucusu konumunda bulunduğu Şiiler ve dünyadaki imajı açısından zorunluydu. Fakat bu misillemeyi de tırmandırmaktan kaçınacak bir boyutta tutması gerekiyordu. Bunun da temel bir nedeni var. ABD, Trump iktidarıyla birlikte İran üzerindeki baskısını çok artırdı. İçeride toplumsal protesto hareketleri, artan ekonomik yaptırımlar ve bölgede İran’ı çevreleyen bir stratejik ittifak. İran’ın bir süredir siyasal önceliği bu yaptırım sürecini hafifletmek, ekonomisini toparlayıp halkın tepkisini azaltmaya yönelikti. Kasım Süleymani’ni suikasti tam bu bağlamda gerçekleşti.
İran’ın, bu suikaste vereceği karşılığın düzeyini belirleyen içindeki bu koşullardı.
İran yönetimi halkının intikam beklentisini karşılayan ama ABD’ye özellikle insani kayıp vermeyeceği bir saldırıda bulundu. Öyle ki, ABD’nin Irak’taki üsleri ilk akla gelen hedeflerdi ve bu üslerindeki Amerikalı personelin uyarılmış ve hatta başka yerlere nakledilmiş olmasını tahmin etmek zor değil. Dolayısıyla, İran bu üslerde Amerikan kaybının olmayacağını hesap etmiş olmalı. Çünkü ABD yönetimi açısından buradaki en kritik nokta asker kaybıydı ve İran da bundan özellikle kaçınmış olmalıdır. İran’ın saldırılarda 80 askerin öldüğü iddiası bu noktada doğru değil ve tamamen iç kamuoyuna yönelik bir manipülasyon. Tam tersine İran’ın şu an en istemeyeceği şey, Trump yönetimini daha da kışkırtarak gerilim ve çatışmayı tırmandırmaya yol açacak ABD’li insan kaybı olması. Gerek İran yönetimi gerekse Trump’ın açıklamasına bakıldığında iki tarafın da bu konuyu daha fazla uzatmama, sorunu artık kapama eğiliminde oldukları görülüyor.
İran’ın yine bu bağlamda dikkat çeken bir nokta tam olarak kontrol edemeyeceği bölgedeki vekilleri aracılığıyla değil, doğrudan kendisinin bu saldırıyı tercih etmesidir. Böylece, İran intihar bombacısı, doğrudan ABD’lilerin hedef alınması gibi eylemler yerine, görece daha beklenen ve misilleme için ilk akla gelen ve sıcağı sıcağına ABD’nin önlemini almış olduğu üslere yönelik bir tercih kullandı. ABD’nin de İran’ın bu mesajını aldığı ve buna göre davrandığı anlaşılıyor.