Gazeteciler, Putin'in Rus basını üzerindeki kontrolüne meydan okuyor

Yıllar boyunca hükümet çizgisinin sözcülüğünü yapanlar dahi Ukrayna hakkındaki savaş propagandasının fazla ileri gittiğini düşünüyor.

Abone ol

Sarah Oates

Rus basını çok güçlü bir propaganda makinesidir. Rus basın kuruluşları geçtiğimiz birkaç on yıl boyunca hükümet tarafından sıkı biçimde kontrol altında tutuldu ve Rusya 24 Şubat 2022 günü Ukrayna’yı işgal ettiğinden bu yana pek çok gazeteci ve editör hükümet çizgisinin sözcüsü haline geldi. Diğer yandan, son birkaç cüretkâr gazetecilik örneği, Kremlin’in savaş sırasında Rus gazeteciler üzerinde tam anlamıyla denetim kuramayacağını ortaya koyuyor. Yanı sıra, Rusların savaştan bahseden çevrimiçi bilgilere ulaşabilmesi, Kremlin’in gerçekleştirdiği işgalle ilgili yalanlarına kesintisiz biçimde kafa tutuyor.

Kimi Rus gazeteciler şubat ayının sonundan itibaren ülkeyi terk etmeye başlarken, bazıları da işlerinden istifa etti. Çoğu durumda, devlet medyası da normal ahlaki standartlara sahip insanları istihdam ediyor. İşgal sebebiyle özel NTV kanalında sunuculuk yaparken görevinden istifa ederek Rusya’yı terk eden Lilia Gildeeva, “Bu insanların büyük kısmı şu anda yaşanan tüm bu cehennem ve korku düzeniyle hemfikir değil” diyor.

Şimdilik, çoğunluğu tutuklanma korkusu ya da daha kötü ihtimallerin yönlendirdiği Rus gazeteciler, kamuoyu önünde Devlet Başkanı Vladimir Putin’in savaşa dair yalanlarına ortak oluyor. Ve bağımsız gazetecilerin yaşadığı toplu göçün Rusya’da sistematik bir değişime neden olup olmayacağı hiçbir şekilde belli değil. Ne var ki otoriter devletlerde dahi gazeteciler güçlü olabilirler.

Yeterli sayıdaki gazetecinin ciddi bir riski göze alması ve Kremlin’in denetimini reddetmesi halinde, halka gerçekten neler olup bittiğini anlatarak Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşı büyük oranda sekteye uğratabileceklerine inanıyorum. Bu fikri, basın üzerindeki devlet kontrolünün yeni kurulan siyasi partileri yok etme biçiminden, internetin Kremlin kontrolüne nasıl meydan okuduğuna varıncaya dek otuz yıl boyunca sürdürdüğüm Rus medyası incelemesine dayandırıyorum.

‘SAVAŞI DURDURUN’

Rus televizyon haber editörü Marina Ovsyannikova, 14 Mart 2022 günü devlet idaresi altında yayın yapan Kanal 1'in haber setine girdi ve sunucunun arkasında İngilizce “Savaşa hayır” ve Rusça “Savaşı durdurun, propagandaya inanmayın” yazan bir afiş tuttu. Bugüne dek benzeri görülmemiş olan protestosu saniyeler içinde kesildi; yine de devlete bağlı Rus basını cephesinde yaşanan bir çatlağı gün yüzüne çıkardı.

İşgalin başlamasından beridir Rusya, Ukrayna’da bir “savaş” veya “işgal” yaşandığını ifade etmeyi 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilecek bir suç haline getiren yeni yasalar çıkardı. Yasa, kamuya ait ya da özel haber kuruluşlarında çalışıp çalışmadıklarına bakılmaksızın, bütün gazeteciler için geçerli. Gerçekten de Kremlin, devlete ya da özel işletmelere ait olup olmadıklarına bakmaksızın büyük medya kuruluşlarının tamamını denetimi altında tutuyor. Sadece mart ayının ilk haftasında, Rusya yaklaşık 30 Rus ve Ukrayna merkezli bağımsız medya sitesine erişimi engelledi.

Şu ana dek Rus medyası çoğu durumda Kremlin’in çizgisine ayak uydurdu. Mesela, Rus televizyonunda sürekli olarak cesur Rus askerleri, şükran dolu Ukraynalılar ve Rusya Ana’ya desteklerini ifade eden vatandaşlar gösteriliyor. Ukrayna’da yaşanan yıkım ve çaresizlikle ilgili sahnelerdense Ukrayna güçleri sorumlu tutuluyor.

Putin, mesela Ukrayna’nın bir soykırım gerçekleştirdiği gibi yalanları yaymak ve savaşı haklı göstermek amacıyla büyük oranda Rus gazetecilere bel bağlarken, [tarihte] canlı yayınlanan ilk savaşı kontrol altına alamıyor. Vatandaşlar, işgalin başından beridir Rus hükümetinin Facebook ve Twitter da dahil olmak üzere pek çok internet platformunu engellemesine karşın milyonlarca kişinin izlediği videoları çevrimiçi olarak yayınlayabiliyor. Putin neredeyse interneti tamamen yasaklamadığı müddetçe, dijital dünya meraklısı Ruslar, kullanıcıların devlet kısıtlamalarını atlatmasına olanak sağlayan sanal özel ağlar ve proxy tarayıcılar sayesinde bilgileri paylaşmak için yeni yollar bulmayı sürdürecekler.

TELEVİZYON ÇEKİCİLİĞİNİ YİTİRİYOR

Moskova merkezli bağımsız bir araştırma kuruluşu olan Yuri Levada Analitik Merkezi’nin gerçekleştirdiği bir araştırma, televizyonun artık Rusya’da çekiciliğini yitirmekte olan bir güç olduğunu ortaya koyuyor.

Araştırma kuruluşuna göre, 2013 yılında Rusların yüzde 88’i televizyonu birincil haber kaynağı olarak kullanırken, bu oran 2021 yılında yüzde 62’ye indi. Aynı dönemde, sosyal medyayı birincil haber kaynağı olarak kullanan Rusların oranı yüzde 14’ten yüzde 37’ye yükseldi. Nesiller arasındaki fark bariz biçimde ortada: 55 yaş ve üstü Rusların yüzde 86’sı 2021’de haber almak için televizyonu tercih ederken, 18-24 yaş dilimindekilerin yalnızca yüzde 44’ü bunu yapıyordu.

Rus televizyonları, dünya çapında bilinen haberler ve siyasi talk şovlarıyla yüksek üretim değerlerine sahip. Buna karşın, haber içeriği tamamen otoriter nitelikte: Kremlin’in dostu olan güçler övülür, düşmanlar kötülenir ve uygunsuz gerçekler göz ardı edilir ya da çarpıtılır. Rus televizyonu, örnek olarak, yanıltıcı biçimde Amerikan ajanlarının “Rus karşıtı biyolojik silahlar konuşlandırmaya çalıştıklarını” ve “Ukrayna liderlerinin Rusya’ya saldırmak amacıyla nükleer silah edinme hususunda fazlasıyla kararlı olduklarını” duyurdu.

Yine de dezenformasyon, genel olarak Batı’ya ve özel olarak Amerika’ya karşı duyulan güvensizliğin yüksek olduğu bir ülkede mutlak biçimde izleyicilerin aklını çelmiyor. Rusya’daki odak grupları, insanların -özellikle de yaşlı izleyicilerin-, televizyonda nesnel bilgilerden ziyade çoğunlukla güvence ve vatanseverlik aradıklarını gösteriyor. Daha somut bilgilere ulaşmak isteyenlerin çevrimiçi haberleri izlemesi muhtemel görünüyor.

Rusya’daki gazeteciler kimi zaman rejime bir dereceye kadar karşı çıkarak hileli seçimlerden Çeçenistan’da yaşanan savaşa varıncaya dek çeşitli durumlarla ilgili gerçekleri aktardılar. Putin’in göreve gelmesinden beridir, Rus gazetecilerin tamamı da Kremlin’e doğrudan doğruya karşı çıkanların tutuklanması, saldırılara uğraması ve öldürülmesi de dahil olmak üzere, gittikçe artan baskılarla karşı karşıya kaldı. Gazetecileri Koruma Komitesi’nin aktardığı kadarıyla, 1992’den bu yana en az 58 Rus gazeteci öldürüldü.

Bağımsız gazetecilikten geriye kalan seslerden ikisi de 2022 Mart’ının başlarında susturuldu. ‘Rain’ diye de bilinen ‘Echo of Moskova’ adlı radyo istasyonu ve Dozhd TV’nin yayınları, Rus makamlarının web sitelerine erişimi engellemesinin ardından durduruldu. Diğer yayın organları kendi kendilerini sansürlemeyi seçerken, birçok gazeteci ülkeden kaçtı.

İşgalin başlamasından beridir, aralarında usta muhabirler ve önde gelen yayıncıların da bulunduğu çok sayıda üst düzey Rus gazetecinin istifa etmesinin neticesinde Kremlin’in basın üzerindeki baskısının gevşediğine dair başka işaretler de var. Bu gazeteciler sessizliği tercih ettiler ve Rusya’da çalışmaları gibi bir seçenek söz konusu değil; yine de gücünü artıran propaganda rejiminin sesi olmayı reddetmeleri, Putin’in gazeteciler üzerindeki kontrolünün mutlak olmadığını ortaya koyuyor.

UKRAYNA SAVAŞI PROPAGANDASI

Ovsyannikova’nın televizyonda gerçekleştirdiği protesto tek bir olaydı. Bir Rus mahkemesi onu protesto yasalarını ihlal ettiği için 215 ABD Doları para cezasına çarptırdı ve İngiliz casusu olmakla suçlandığı için daha fazla riskle yüz yüze. Ovsyannikova’nın da ifade ettiği üzere, yıllar boyunca devlet propagandası yapanlar dahi Ukrayna hakkındaki savaş propagandasının fazla ileri gittiğini düşünüyor. Yıllardan ve hatta on yıllardan beridir Kremlin’e sadık olan başka gazeteciler de artık üstlendikleri rolü sorguluyor olabilirler. Bu durum, Kremlin’in basını kontrol etmek amacıyla iki cephede birden savaş yürüttüğü anlamına geliyor.

Sadık gazetecilerin kendilerinden bekleneni yapmadığı, hatta savaşın aleyhinde konuşmayı seçmediği bir durumda, bunun, televizyonu sürekli biçimde takip eden Rus izleyiciler üzerinde büyük bir etkisi olabilir. Kremlin, aynı anda Ukrayna’da gerçekte neler olup bittiğini gözler önüne seren çevrimiçi içeriğin kaçınılmaz biçimde yayılışını engelleyemiyor.

Yazının orijinali The Conversation sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)