Gazetecinin ‘yukarıdan’ gelen emirle imtihanı

Mezopotamya Ajansı’nın Mardin muhabiri Ahmet Kanbal, üç gün önce Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne gitmek istedi. Giriş kapısında bekleyen polisler, “Talimat var, belediyeye giremezsin” dediler. Kayyım dönemindeki borçları, usulsüzlükleri, cinsel taciz skandallarını yazan Kanbal, suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor.

Abone ol

DİYARBAKIR - Mayıs ayının başında, Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin girişine polisler tarafından x-ray cihazı konuldu. Belediyenin böyle bir talebi yoktu, ‘ama emir yukarıdandı’ ve itirazlara rağmen x-ray cihazı konuldu.

Daha sonra anlaşıldı ki İçişleri Bakanlığı tarafından, 31 Mayıs yerel seçimlerinde HDP’li adayların kazandığı 26 belediye için böyle bir karar alınmıştı. Belediyelerin giriş kapılarına x-ray cihazları konuldu ve polis memurları bu kapılarda nöbet tutmaya başladı.

Bu uygulamadan sonra Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne işi düşenler x-ray cihazından geçiyor önce. Sonra kapıda nöbet tutan polislerin gözü tutmadıysa üst aramasından geçiyor ve bir sorunla karşılaşmadığı taktirde kimliğini polislere bırakıp işini görmek üzere belediyeye girebiliyor.

Siz belediyedeki işinizi görürken polise teslim edilen kimliğiniz araştırılıyor bu arada. Çıkışta kim bilir hangi nedenle gözaltına alınabilir ya da “Bir daha gelme belediyeye, sana yasak var” denilebilir. “Ne yasağı? Kim yasakladı?” diye sorabilirsiniz ama alacağınız cevap, “Talimat yukarıdan” olacaktır. Yukarısı bir kara delik, bin tane soru sorsanız da çözmeniz mümkün olmuyor.

Mardin Büyükşehir Belediyesi

‘YUKARIDAN’ GELEN TALİMAT

X-ray cihazı konulduktan sonra, şahsen hiç işim düşmedi belediyelere. Bu uygulamalardan haberim yoktu yani. Peki nereden biliyorum bunu. Meslektaşım Ahmet Kanbal’dan.

Gazeteci Ahmet Kanbal, birkaç gün önce belediyeye girmek isterken yaşamış bunları. Kapıda bekleyen polisler, önce kimliğini almış Kanbal’ın, bir süre sonra “İçeriye giremezsin. Talimat var” dediler. İnsanın aklına belediye başkanı mı böyle bir talimat verdi acaba, diye bir soru geliyor elbette. Hakkında bir talimat varsa, bu talimatın kimden geldiğini öğrenme hakkında vardır. Kanbal da soruyor talimatın kim tarafından verildiğini. Aldığı cevap şöyle oluyor: “Biliyorsun kimden olduğunu, Ahmet Türk’ten olacak hali yok. Talimat yukarıdan.”

Gazeteci Ahmet Kanbal

Cevap ‘hafif’ alaycı. Evet ama Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk ve kimin belediyeye girip giremeyeceğine yönelik tasarrufun onda olması gerekmiyor mu? Bir gazetecinin belediyeye girip çıkmasına ‘yukarısı’ neden karışsın? Başka işi mi yok, bir gazeteciyle uğraşıyor?

ÇUKUROVA’DAN EGE’YE HABER PEŞİNDE

Sorular çoğaltılabilir. Ama biz Ahmet Kambal kimdir, ona bakalım. Belki sorduğumuz soruların cevabı da buradadır.

Kanbal, “2013 yılının sonlarına doğru alaylı olarak ve geçici olacağı düşüncesi ile Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nda (DİHA), Mersin’de meslek hayatıma başladım” diyor. Ancak Adana’da 14 Ekim 2014’te gazeteci arkadaşı Kadri Bağdu’nun silahlı saldırı sonucu katledilmesine tanık oldu. Failler delillerle ortaya çıktı ama cinayet yine de faili meçhul kaldı. Kanbal, “Bu olaydan sonra meslekten vazgeçmeyi hiç aklıma getirmedim. O günden bu yana severek gazetecilik yapmayı sürdürüyorum” diyerek, Bağdu cinayetinin kendisini ne kadar etkilediğini dile getiriyor.

Geçici olarak başladığı gazeteciliği Ege’de, Akdeniz’de ve nihayet bölge illerinde sürdürüyor Kanbal. “Adana’da, Mersin’de toplumsal olaylarda katledilenlerin dosyalarını takip edip, faillerini aramak; Hatay sınır hattında ÖSO ve DAİŞ üyelerini, yanı sıra TIR’larla yapılan sevkiyatları kovalamak; mültecilerin kamplarda maruz kaldıkları sıkıntılardan, selefi örgütlere katılmaya zorlanan mülteci çocuklarının maruz kaldıkları sıkıntıları dillendirmek başlıca işlerim oldu. Ege Bölgesi’nde, özellikle İzmir’de çalışırken başta mülteciler olmak üzere işçi hareketleri temel gündemlerim oldu” diyerek, gazetecilik serüvenini anlatıyor.

Yukarıda sayılan işlerin hiçbirinin kolay olmadığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Ancak Kanbal burada durmamış, şehirlerde çatışmaların yaşandığı süreçte, bölge illerinde de gazetecilik yapmış. “Sokağa çıkma yasakları sırasında bölgede önce Nusaybin, ardından Silopi, Cizre ve İdil’de aylarca çalıştım” diyor Kanbal.

Haber takibi yaparken defalarca gözaltına alınmış, darp edilmiş, hakarete uğramış. Kanbal, “Kaç kez gözaltına alındığımı unuttum, saymıyorum da zaten” diyor.

MARDİN’DE 8 AY

Mardin’de, Mezopotamya Ajansı’nın muhabiri olarak 8 aydır çalışıyor Ahmet Kanbal. Burada yerel seçimleri izledi, Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin kayyımdan alınmasına tanıklık etti. Kayyımın giderken belediyeye bıraktığı borçların, kayyım döneminde belediyede yapılan usulsüzlüklerin, cinsel taciz gibi skandalların ifşa edilmesinde gazeteci olarak katkısı oldu.

Şimdi bu gazeteci, belediyenin kapısından giremiyor. ‘Yukarıdan’ gelen bir talimatla. Yazılı bir talimat yok elbette. Bir gün önce, “Yarın gel, talimatı görürsün” diyen polisler, ertesi gün “Yok yazılı talimat” diyerek, yine içeri almamışlar Kanbal’ı. Üstelik “Sen İl Basın Kurulu’nda yoksun” diyerek gözaltına alma girişiminde bulunmuş belediyenin kapısında bekleyen polisler. Neyse ki, Mardin Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi amiri ile yapılan telefon görüşmesinin ardından gözaltı yapmaya gerek olmadığı ‘anlaşılmış’.

Artık, “Gazeteci Ahmet Kanbal Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne neden giremiyor?” diye sormak abesle iştigal olur gibi geliyor bana.

GAZETECİ HAKKINI ARIYOR

Bir gazeteci, ‘yukarıdan’ geldiği iddia edilen talimatla imtihan ediliyor. Ne yapacak gazeteci? Elbette hakkını arayacak. Belediye yetkililerine durumu anlatmış, soruna çözüm bulmalarını istemiş. Belediye Eş Başkanı Ahmet Türk il dışında, “Döndüğünde konuyla ilgilenecek” denilmiş kendisine.

İnsan Hakları Derneği’ne de gitmiş Kanbal ve burada yaşananlara dair Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunacağını belirtmiş. Kanbal, sosyal medya hesaplarından, yaşadıklarıyla ilgili olarak gazeteci sendikalarını da haberdar etti.

Bu arada Mardin Milletvekili Ebru Günay, Ahmet Kanbal’ın neden Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne giremediği ile ilgili soru önergesi verdiğini hatırlatalım. Konuyla başka siyasetçiler, gazeteci kurumları ilgilenecek mi, göreceğiz.

“Bu da bir şey mi? Son birkaç gün içinde kaç gazeteci hunharca dövüldü, haberin var mı?” diye sorabilirsiniz. Haberim var, evet. Ama bir gazeteci bir belediyeye hiçbir gerekçe gösterilmeden giremiyor ve bu, bir gazetecinin dayak yemesi kadar içimi acıtıyor.