GDO'lu tavuk yemine tepki: Bu bir cinayettir

Tarım ve Orman Bakanlığı, genetiği değiştirilmiş bir mısırın daha tavuk yemi olarak kullanılması için yapılan başvuruya onay verdi. Uzmanlar, bakanlığa GDO'lu ürünlerin kullanılmaması için uyarılarda bulunurken ülkemizin yem konusunda kendi kendine yetebilecek potansiyele sahip olduğunu söylüyor. Tarım Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Mehmet Özkurnaz, "Bakanlığın bu ürüne bilerek onay verdiğini düşünmüyoruz. Bu bir cinayettir" dedi.

Abone ol

DUVAR - Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçılar Birliği Derneği İktisadi İşletmesi (BESD-BİR) genetiği değiştirilmiş ‘MONN87427’ kod numaralı mısırın tavuklarda yem olarak kullanılması için Tarım ve Orman Bakanlığı’na başvurdu. Bakanlık başvuruyu onayladı. Tarım Kooperatifleri Merkez Birliği (Tarım Koop) Genel Başkanı Mehmet Özkurnaz, “Bu onayı bilerek verdikleri bir onay olarak görmüyoruz, eğer bilerek verilen bir onaysa bunun adı cinayettir” derken kanatlı hayvan yetiştirenler ise ham madde bulmakta zorluk yaşadıklarını belirtti. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nden Oya Ayman bu ürünlerin tohum olarak kullanılmaması için garanti beklediklerini söyledi. 

'BAKANLIK BU KONUNUN ALTINDA KALIR'

Tarım Kooperatifleri Merkez Birliği (Tarım Koop) Genel Başkanı Mehmet Özkurnaz, GDO'lu ürünlerin kanserojen etkisi olduğunu hatırlatarak geçmişte Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bu konuda sıkı tedbirler uyguladığını söyledi. Özkurnaz, GDO'lu yemle ilgili şunları söyledi: “Kanserojen ürünle toplumu hasta etmeye kimsenin hakkı yok. Korona salgını GDO'lu ürünlerle eşdeğerdir. GDO'lu ürünlere kesinlikle müsaade edilmemeli. Bunu yapmanın diğer adı cinayettir. Sağlıklı ürün yemek her zaman daha önemli. Eğer böyle bir ürüne onay verdiyse bu ürünün araştırılması gerekiyor. Gerekirse sesimizi yükseltmek zorunda kalırız. Bu ürüne bilerek onay verdiklerini düşünmüyorum. Eğer bilerek onay verildiyse tekrar söylüyorum bu bir cinayettir. Bakanlık bu konunun altında kalır.”

GDO'lu ürünlerin denetlenmesi nasıl yapılır, kanatlı hayvan yetiştiricileri doğal yem yerine neden GDO'lu yeni tercih ediyor? Özkurnaz bu sorulara şu yanıtı veriyor: “Bu ürünlerin denetlenmesini Tarım ve Orman Bakanlığı yapar. İhracata giden her mal ciddi tahlillerden geçer. Eğer olumlu ise ülke dışına çıkar. Daha ucuz ve yemi daha kolay bulmak adına bu yola başvuruluyor. Tavuk yemini, aşılarını şirketler veriyor. Örneğin 45 günde büyüyen bir tavuğun ciddi anlamda nasıl şekil değiştirdiğini ve yemlerine neler katıldığını şirketler acil bir şekilde açıklamalı. Burada tavuk yetiştiricileri değil şirketler para kazanıyor. Şirketler kümes yetiştiricilerine para verdikleri için bu durumu istedikleri gibi dizayn edebiliyor. Aksi durumda buna karşı çıkan kümes yetiştiricileri pes etmek zorunda kalır. Bu sistem içerisinde kümes sahibini memur gibi düşünmek lazım. Hayvanın bakımını, yemini, aşısını şirket üstlenir. Bu nedenle kümes sahibinin de başka şansı yok.”

'KEŞKE KULLANMASAYDIK AMA HAM MADDEMİZ YOK'

Peki kümes sahipleri ne diyor? Sakarya'da tavuk yetiştiricisi İlhan Sarı, bakanlığın vermiş olduğu bu onayın daha önce de verildiğini, bunun zorunlu bir onay olarak gördüğünü söyledi. Sarı şunları söyledi: “GDO'lu yemlerle ilgili uzun bir süredir durgunluk vardı. Önümüzdeki süreçte GDO'suz yeme geçilmeye çalışılıyordu. Ancak bunun hayata geçirilmesi için bir alt yapının olması gerekiyor. Ülkemizde mısır, buğday yeterince olmadığı için böyle bir yola başvuruluyor. Elbette olması gereken GDO'lu yem değil ama hayvanları beslemek için ham maddeye ihtiyaç var işte bu ham madde maalesef ülkemizde yeterince yok. Sadece ülkemize has bir durum olarak da görmemek gerekiyor. Avrupa'da da durum böyle. Bu GDO dediğimiz şey Avrupa Birliği standartlarına uygun olması gerekiyor. Evet keşke GDO'lu yem kullanmasaydık ama bunu kullanmazsak elimizdeki ham madde yeterli olmayacak. Çözüm olarak bakanlığın çiftçileri teşvik etmesi gerekiyor. Örneğin soya fasulyesinin Türkiye'de üretimi çok düşük. Bunun yükseltilmesi lazım. Bu yapılırken de şahıslar veya şirketlerin kontrolüne verilmemesi gerekiyor. Bakanlığın bizzat bunu organize etmesi gerekiyor.”

'GDO'LU YEMLERE İHTİYACIMIZ YOK...'

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nden Oya Ayman ise GDO'lu hiçbir ürünün özellikle tohum olarak kullanılmaması gerektiğinin altını çizdi. Ayman şöyle konuştu: “Bu ürünlerin çok ciddi bir denetim mekanizması olmalı. Bu ürünler insanda, hayvanda nasıl bir durum ortaya çıkartacak? Bu sorulara yanıt vermeleri gerekiyor. GDO'lu ürünlerin 'zararı yoktur' diye bir bilimsel veri yok. Bu nedenle GDO'lu ürünlerin hayvanlarda kullanılmasını da onaylamıyoruz. 2010'dan sonra sadece hayvansal yemde kullanılacak GDO'lu yemlere izin verildi. Ne yazık ki Türkiye'deki hayvancılık bu yemlere bağlılık oluşturdu. Tohumlara karışmayacağının garantisini kim verecek? Türkiye hayvansal yem yetiştirecek topraklara sahip. Türkiye'nin GDO'lu yemlerle hayvanları beslemesine gerek yok. Biz Türkiye'de kendi hayvanlarımızı besleyecek yemi üretebilecek potansiyele sahibiz. Gerekli tarım politikalarının bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. En çok mera hayvancılığının düzenlenmesi gerekiyor.”

GDO'LU ÜRÜN NEDİR?

GMO ya da GDO (Genetically Modified Organisms-Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar), genetik müdahale yöntemleriyle genetik yapısına bitki, bakteri, virüs vb. herhangi bir başka canlıdan alınan gen veya genlerin aktarılmasıyla elde edilen yeni organizmalardır. GDO'lu ürünlerde en çok tartışılan bir konu ise ülkemizde yeteri kadar denetleme mekanizmasının olmamasıdır. Gümrüklerde ya da diğer bölgelerde GDO analizi yapabilecek alt yapıya sahip akredite bir laboratuvar olmadığından, ithal edilen ürünler kontrolsüz olarak sınırlarımızdan girmekte. Bugüne kadar sık olarak duyduğumuz GDO'lu ürünler ise şöyle: Mısır ve soyadan elde edilen yağ un, nişasta, früktoz bazlı şeker ve bunlardan üretilen bisküvi, çerez, çikolata, puding, gofret, şekerlemeler, hazır çorbalar, ketçap ve soslar...

GDO'NUN ZARARLARI...

GDO'lu ürünlerin zararları uzmanlar tarafından sıkça dile getirilen ve insanda birçok hastalığa neden olduğu ifade ediliyor. GDO'lu ürünlerin alerjik ve toksik olmasından kaynaklı olarak gen aktarımıyla birlikte yeni genin özellikleri alerjik ve toksik etkilere yol açtığı biliniyor. İngiltere'de GDO'lu soya nedeniyle 1998 yılında soya alerjisi sıklığı yüzde 50 arttı. İngiltere, ABD ve Rusya'daki alerji vakalarının artışı GDO'lu ürünlerle ilişkilendirilmekte. Alerjik reaksiyonların artmasında glifosat önemli bir faktör olarak gösteriliyor. Ayrıca Glifosatın bağırsaklardaki yararlı bakterileri öldürmesi, besin değerlerini azaltması ve bağışıklık sistemini baskılaması alerji nedenleri arasında yer almakta.

GDO'nun başka bir etkisi ise çevreye verdiği zararlar. GDO’lu ürün üretimi sonucu, zirai ilaçlamaya çok dayanıklı zararlı bitki türü ve böcekler oluşur. Bu böcekleri yok etmek zor olduğundan tarım için büyük tehdit teşkil eder. Tozlaşma mevsiminde, tozlaşma yoluyla GDO’lar doğal türlere bulaşırlar, biyoçeşitliliği yok etmeye başlarlar.