Geciken test sonuçları ve yeni sorular
Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı günlük test sayısı, o gün yapılan toplam test sayısını mı, yoksa o gün sonucu çıkmış toplam test sayısını mı gösteriyor? Bu durumda eğer yapılan günlük test sayısı açıklanmasına rağmen, sonuçlar önceki günlerden de kalanları kapsıyorsa, şu anda açıklanan yeni vaka sayıları 3-4 gün önce testi yapılmış ancak sonucu bugüne kalmış vakalar olmalı. Bu bilgi neden çok önemli?
Ergin Koçyıldırım* @kocyildirim
Türkiye'de Covid-19 tanısı konmuş hastaların sayısı günden güne artıyor. Öyle ki cumadan cumartesiye geçerken Türkiye, yüzde 30’luk yeni vaka artış hızıyla dünya birincisi oldu. Pazar günü itibarıyla bu oranın yüzde 25’e inmesine rağmen, korona virüsün en çok görüldüğü ilk 15 ülke arasında da Türkiye, en çok yeni vaka görülen 3 ülkeden birisi durumuna geldi.
Sağlık Bakanlığı, Türkiye’deki güncel durumu son 3 gündür internet sitesinde paylaşmakta. Bu rakamlara bakınca günlük test sayısının her geçen gün daha da arttığını görmekteyiz. Ancak sahada görev yapan meslektaşlarımdan aldığım bilgilere göre, halen Türkiye’nin birçok bölgesinde korona virüsü şüphesiyle test yapılan hastaların sonuçlarının, 3 günden daha uzun bir sürede kendilerine ulaştığını, hastalığın durumuna göre ağır hastaların hastanede yatarak gözlem altında tutulduğunu, diğer kişilerin de korona virüsü test sonucu gelene kadar evlerinden çıkmamaları şartıyla evlerine gönderildiğini öğrendim. Bu durumda aklıma şu soru geliyor: Acaba Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı günlük test sayısı, o gün yapılan toplam test sayısını mı, yoksa o gün sonucu çıkmış toplam test sayısını mı gösteriyor? Bu durumda eğer yapılan günlük test sayısı açıklanmasına rağmen, sonuçlar önceki günlerden de kalanları kapsıyorsa, şu anda açıklanan yeni vaka sayıları 3-4 gün önce testi yapılmış ancak sonucu bugüne kalmış vakalar olmalı. Bu bilgi neden çok önemli? Hastalığın gidişini günlük rakamlarla projeksiyon modelleri ile öngörmek mümkün. Böylece hastane ve yoğun bakım yatak sayısı, ventilatör sayısı gibi parametrelerin yeterli olup olmayacağını hesaplamış, bir sonraki güne, haftaya ya da aya hazır olup olmadığınızı anlamış ve hazırlıklarınızı ona göre planlamış oluyorsunuz. Ayrıca, bu veriler hastalığın en yüksek sayıda görüleceği tepe noktasının (peak noktasının), ortalama ne zaman görülebileceğini tahmin etmek için de çok önemli. Kaldı ki bu test sayıları; test yapılamamış, test sonucu gecikmiş ya da tanısı konamamış ancak hayatını kaybetmiş hastaların da ölüm sebeplerinin tayini açısından çok önem arz ediyor. Birçok meslektaşımın da bildiği gibi, Türkiye’de, sebebi cinayet ya da intihar olmayan ölümlerin neredeyse tamamına yakını âdeta klişe hale gelmiş şekilde “kardiyopulmoner yetmezlik” olarak rapor edildiği için, kanımca hekimlerin korona virüsü olabilir diye düşündükleri ancak, test ile doğrulanmamış tüm vakalara “korona virüsü” olabilir notunu da düşmelerini hatta eğer imkan varsa postmortem numune alarak test yapmalarını öneririm. Bir de şu anda erişimi mümkün olmayan Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre 2018-2019 Şubat Mart ayı ölüm istatistiklerinin, 2020 Şubat Mart ayı ölüm istatistikleri ile karşılaştırılmasını, salgının boyutunun hesaplanabilmesi için tavsiye ediyorum. Belirttiğim gibi TÜİK internet sitesinde, daha önce var olduğu ve 11 Haziran 2019 tarihinde güncellendiği söylenen istatistiksel tablolar ve dinamik sorgulama ekranında, sadece 2008 yılına kadar bilgiler var. Ek olarak daha önce e-devlet üzerinden kolaylıkla erişebilen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi vefat bilgisi sorgu ekranından da günlük bilgileri almak artık mümkün değil.
Sağlık Bakanlığı, korona virüsü dışındaki tıbbi acil durumlar için nasıl önlemler aldığını da halk ile paylaşmalı. Kalp krizi, anevrizma, felç vb. tüm acillerin, pandemi hastanesi dışındaki merkezlerde hangi koşullarda teşhis ve tedavi edilecekleri konusunda kamuoyu bilgilendirilmeli. Öyle ki, Amerika’da kalp krizi geçiren bir hastamızın hastaneye başvurusundan sonra korona virüsü tanısının da olması üzerine, yeni protokoller geliştirildi. Korona virüsü olsun ya da olmasın acil tıbbi müdahale gerektiren hastalara nasıl yaklaşılması gerektiğine dair plan ve protokoller de süratle bu hastalara yardım eden tüm sağlık çalışanlarıyla paylaşılmalıdır. Hekimlerin en büyük meslek örgütü olan Türk Tabipleri Birliği’nin de sürece katılması, salgınla mücadele eden tüm sağlık emekçilerinin hizmetiçi eğitimine çok değerli katkılar sunacaktır.
İlk vaka açıklandığından beri 19 gün oldu. Yavaş yavaş Covid-19 tanısı almış hastalarımızın, artık iyileşme sürecine girdikleri dönemi yaşamaya başlıyoruz. Henüz virüsü kesin olarak tanımıyor olmamıza rağmen tüm hastalık bulgularının ve ateşin ortadan kaybolmasından sonra 72 saat geçtikten sonra bulaşıcılığın sona erdiğini düşünmekteyiz. Bu sebeple hastanede takip altında olmayan ve evinde korona virüsü tanısı almış, hastalığı hafif-orta şiddette atlatan vatandaşlarımızın izolasyonlarını, ateş ve klinik bulguların ortadan kaybolmasından 72 saat sonrasına kadar sürdürmeleri gerekmekte.
Yaygın testin önemi ve değeri tartışma götürmeyen bir durum. Ancak burada halkımızın da kendi sağlık durumları ile ilgili duyarlı ve bilinçli olmaları gerekmektedir. Ateş, öksürük ve diğer grip bulgusu olan tüm hastaların hastaneye müracaat etmeden önce kendilerini iyi değerlendirmeleri, belki de diğer ülkelerde olduğu gibi hastaneye gitmeden, kurulacak seyyar test ünitelerinde hızlı test yaptırmaları sağlanmalı ancak tabliya nefes darlığının eklendiği ve hasta durumunu süratle kötüleştiği hastalar hastaneye yönlendirilmelidir. Şu anda trafik polislerimizin uyguladığı ateş ölçme prosedürünün sürece bir katkısı olmadığı gibi, güvenlik güçlerinin sağlıklarını da tehlikeye atmaktadır.
Bana hekim olarak en çok sorulan sorulardan bir tanesi de 65 yaşın zorunlu evde kalması durumu. Risk grubu olan 65 yaş evde tutulurken, gençlerin halen evden çıkıp geri dönmeleri, çalışıyor olmaları, virüsün bulaşıcılığında çok önemli. Bu sebeple 65 yaşın altındaki vatandaşlarımız için de hastalığın bulaşıcılığına engel olmak üzere bazı önlemler almak lazım. Amerika’da 3-4 hafta önce altyapının da yeterli olmasından dolayı birçok şirket evden çalışma sistemine geçti. Okullar kapatıldı. Ülkemizde ise birçok sektörde halen çalışmakta olan vatandaşlarımız için sosyal güvenlik ve ekonomik tedbirler derhal alınmalıdır. Şu anki uygulama hakkında hukukçu Barış Erman konuyu şöyle değerlendiriyor: “Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 57. maddesinde belirli hastalıklar sayılmış, tecrit tedbiri ile diğer bazı tedbirlerin bu hastalıklarla ilgili olarak uygulanabileceğine, aynı kanunun 72. maddesinde yer verilmiştir”. Bu listede Covid-19 gibi yeni hastalıklar bulunmamakta. Erman, “kanunun 62. maddesi, 57. maddede listelenen durumlar dışında Sağlık Bakanlığı’na kanundaki tedbirlerin tamamını veya bir kısmını uygulamak konusunda yetki verse de bu yetkinin neler kapsadığı oldukça muğlaktır” diye ekliyor. Erman, İl Özel İdaresi Kanunu'na 2018’de eklenen hükümle, 11 c maddesi kapsamında valilere kamu düzenini ve güvenliğini, olağan hayatı bozacak hallerde en fazla 15 gün kısıtlama yetkisi verdiğine dikkati çekerek, kamu sağlığını tehdit eden durumların bu yetki kapsamı dışında olduğundan, yasanın aslında valilere, bu kısıtlamaları belirli bir yaşa uygulama yetkisini vermediğini söylüyor. Sosyal medya kanalıyla hükümetin pandemi yönetimini ve sürecini eleştiren kişilerin de son günlerde gözaltına alındıklarını duyuyoruz. Barış Erman bu konuda da, şiddeti övmeyen, şiddete yöneltmeyen, yakın ve mevcut tehlike doğurmayan bu gibi durumların eleştiri hakkı sınırları içinde değerlendirilmesi gerektiğini, suç teşkil etmediğini belirtiyor. Ülke çapında sokağa çıkma yasağının ilan edilebilmesi için ancak Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilmesi gerekmektedir. Sağlık nedeniyle ilan edilebilecek OHAL durumunda, sokağa çıkma yasağı gibi tedbirler alınabilir. Erman, bu durumda söz konusu tedbirlerin insan haklarını askıya alma sonucunu doğuracağından; amaçlarla, tedbirlerin, uyumlu ve orantılı olup olmadıklarının denetlenmesinin zorlaşabileceğini ekliyor.
Ülkemizdeki pandemi ve salgın yönetimi ile ilgili olarak eksikliklerin olduğu kesindir. Tüm planlama ve hazırlıkların hastalığın en yüksek sayıya ulaşacağı, tepe noktasına (peak noktasına) göre yapılması gerekmektedir. Bu sebeple projeksiyon modelleriyle, ihtiyacın ne olduğu hesaplanmalıdır. Pandemi ile savaş, ancak elinizdeki imkanlarla verilir. Görevimiz tepe noktasına geldiğimizde tam anlamıyla hazır olmamızdır. Bu sebeple Sağlık Bakanlığı, eksikliklerini derhal gidererek, tepe noktasına ulaşmadan yeni tedbirler almalı; halkımız da sürece, kendisine yapılan önerilere mutlak uyarak yardım etmelidir.
*Pittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi, Pediatrik Kalp-Damar Cerrahı