Mamut Art Project'te yaşanan intihal vakası, tartışma biçimlerimize dair neler söylüyor?
Mamut Art Project genç, yeni mezun, galerilerle ve sanat kurumlarıyla bağı olmayan sanatçıların kendi eserlerini sergileyecekleri bir platform. Katılan başvurular arasından beş jüri üyesinin seçtiği elli sanatçının, her birine ayrı bir pavyon ayırarak eserlerini sergileme ve satma olanağı sağlıyor. Beşinci yılına giren Mamut, fuarla karma sergi arası bir yapı sergileyerek Türkiye'ye özgün bir yapı inşa etmiş oldu. Birçok sanatçının katılımına imkân sağlaması, jüri üyelerinin seçimi ve satış olanağı sayesinde genç sanatçılara yönelik diğer organizasyonları geçti ve yılın en çok ilgi gören genç sanat etkinliğine dönüştü.
Bu senenin Mamut'u biter bitmez bir intihal olayıyla tekrar gündeme oturdu. Mamut ve benzeri genç sanatçı etkinliklerinde "Benzer İşler", esinlenmeler, ortak formlar görmeye alışkınız, zaten olması gereken de bu. Kariyerinin başındaki bir sanatçının kendi dilini bulma sürecinde başka sanatçılardan ilham alması, taklide girişmesi sanat tarihinin olmazsa olmazlarından. Kaldı ki, başta Türkiye olmak üzere, ulus devletlerin kuruluş süreçlerinin sanat pratikleri arasında, bilinçli ya da bilinçsiz, ortaklıklar görmenin bize söyledikleri sadece intihalle açıklanamaz. Ancak tabii taklidin, esinlenmenin ve "Benzer İşler"in etik sınırları dahilinde.
Mamut'ta gerçekleşen Mükerrem Baki adlı katılımcının intihaliyse bu etik sınırların dışına çıkıldığı bir örnek vaka olarak gösterilebilir. Son zamanların en çok ses getiren sanat tartışması oldu; bu nedenle birçok kişi biliyordur. Ancak yine de özetlemek gerekirse, Mükerrem Baki isimli katılımcının Mamut'ta sergilenen işlerinin, Güney Koreli sanatçı Zin Helena Song'un bazı işlerinin birebir kopyası olduğu @clarkkentinistanbul nickli Instagram kullanıcısı tarafından ortaya çıkarıldı. Bunun üzerine Mamut Art Project, özgünlük ve hakkaniyet konusunda hassas olduklarını, sanatçının sözleşmesinin feshedildiğini, satışlarının iptal edildiğini ve gerekli işlemlerin başlatıldığını duyurdu. Ancak benim bu yazıda dikkat çekmek istediğim husus, sonraki tartışma sürecimiz. Bir intihal olayı sayesinde yayıncılığımızın ve sosyal medyadaki tartışma kültürünün nerelere gidebileceğini gördük.
Mamut'un açıklamasından önce, birkaç hesap dışında, kimsenin ilgisini çekmemişti intihal olayı. Açıklamadan sonraysa Mükerrem Baki neredeyse bir sosyal medya fenomenine dönüştü. Sanatın ne hallere düştüğünden Mamut'un ne kadar kötü bir organizasyon olduğuna, jüri üyelerini suçlamaktan AKP'nin sanatı ne hale getirdiğine kadar birçok yorum yapıldı. Trollükleri saymıyorum, bu işin doğasında var zaten. Ancak ciddiyetle yapılan bazı yorumlar temelde kurumlara ve hukuka olan güven kaybının her alanda olduğu gibi sanat alanında da yaşandığını gösteriyor.
Mükerrem Baki'yi linç ettik; çünkü akademik ve sanatsal alanda yaptığı intihalin cezasını almayacağından eminiz. Jüriyi intihali fark etmemekle suçladık; çünkü kanaat önderlerine olan güvenimiz yerlerde. Mamut'u suçladık; çünkü kurumların neyi iyi yaptığını ya da neyi daha iyi yapabileceğini konuşmaktansa, hataları daha çok ilgimizi çekiyor. Yaşanan bütün kötülükleri AKP hükümetinin politikalarına bağlıyoruz; çünkü bu kolayımıza geliyor, alternatifler üzerine düşünmemize gerek kalmıyor. Böylece bütün bu sansür, intihal, iletişim, yönetim sorunlarında safları zaten belli sataşmalara girişiyoruz ve her seferinde de baştan başlıyoruz.
Bundan sonra muhtemelen Mamut ve benzeri kurumlar teknik jüriler oluşturmayı düşünecek. Başvuran bütün işlere tek tek "Google Görseller" taraması yapılacak. Kurumlar yapmazsa ilginçlik peşinde koşan birkaç kişinin kendisi bu işe girişecek. Bu sıradaysa sergiye katılan diğer kıymetli sanatçılar, özgün işleri ve gençlerin üretimle olan ilişkisi hakkında tek bir yazı yazılmadan işin sonuna geleceğiz. Böyle devam edersek de genç sanatçıların makus talihine görünmemek, eleştirilmemek ve sınırlı bir koleksiyoner ve sanat izleyicisine üretim yapmak düşecek.