Genelkurmay: Kurtarılan Garp’ta Hıristiyanlar sahile sevk ediliyor

Hıristiyanlara vatandaş gözüyle bakılsaydı, 9 Eylül 1922’den sonra İzmir yakılmaz, yağmalanmaz, vatandaş Rumlarla Ermeniler kovalanmaz ve İzmir Harp Ganimet Komisyonu kurulmazdı.

Nevzat Onaran nevzatonaran@gmail.com

Genelkurmay’ın 19 Eylül 1922 tarihli harp raporu.

Türk Ordusu’nun İzmir’e girdiği 9 Eylül’den on gün sonra hazırlanmıştır, rapor.

Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Reisi (Genelkurmay Başkanı) Fevzi’nin (Çakmak) Türkiye Büyük Millet Meclisi Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Riyaseti’ne gönderdiği Harp Raporu.

Genelkurmay Başkanı Fevzi’nin TBMM Başkanlığı’na gönderdiği Harp Raporu, iki maddedir, aynen aktarıyorum:

“1- Avn-i Hak’la [Allah’ın yardımıyla] tekmîl [bütün] Garbi Anadolu’nun istihlâsı [kurtarılması] hitâme [sona] ermiş olduğundan kıta’âtın [birliklerin] yeni vazifelerine ihzârı ile [hazırlığıyla] iştigal [meşgul] olunmakla vaktiyle Yunan Ordusu’na müzâherette bulunan [yardım eden] Hıristiyan anâsır toplattırılarak sahile sevk edilmektedir.

2- Her tarafta muhtelif cinsten birçok ganâim ele geçmektedir.”(1)

19 Eylül 1922 tarihi itibariyle durum özetlenmiştir.

Madde 1’deki üç bilgi/değerlendirme şöyledir:

Bir; Allah’ın yardımıyla bütün Batı Anadolu [Yunan Ordusu’ndan] kurtarıldı.

İki; Askeri birlikler yeni görevlerine hazırlanıyor.

Üç; Zamanında Yunan Ordusu’na hizmet eden Hıristiyanlar sahile [İzmir’e] doğru kovalanmaktadır.

Madde 2- Muhtelif cinsten ganâim yani ganimetler ele geçmektedir. Ganimet, “savaşla gayrimüslimlerden [fethedilen yerde düşmandan] alınan ve İslam için [menkul ve gayrimenkul] helal mal”dır.(2)

Batı Anadolu, ‘dış hedef’ işgalci Yunanistan Ordusu’ndan kurtarılmış, ama harekât bitmemiştir: ‘İç hedef’ vatandaş Hıristiyanlardır.

İki maddenin özeti şudur: Sahile kovalanan Hıristiyanlar, işbirlikçidir/düşmandır ve malları, ganimettir.

Dili, Sünni İslamcı raporda anlatılan, ‘iç fetih’ harekâtına devam edildiğidir.

Raporda, “askeri birlikler yeni görevlerine hazırlanıyor”un devamında “Hıristiyanlar kovalanıyor” denmektedir (madde 1). Kastedilen hazırlık, Hıristiyanları kovalamanın planlanmasıdır. Hıristiyanlar, vatandaş Rumlar ve Ermenilerdir. Çoğunluk nüfus payı Rumlardaydı.

Kovalanan Hıristiyanların Türkiye vatandaşı olmadığı iddia edilemeyeceğine göre, Türkiye’nin askeri birlikleri, Yunanistan Ordusu’ndan kurtarılan Batı Anadolu’da Türkiye vatandaşı Hıristiyanları niye sahile kovalamaktadır?

Hedef, kovalanan Türkiye vatandaşı Hıristiyanların, Yunanistan’a veya bir başka ülkeye gitmesidir. Nitekim Genelkurmay, Hıristiyanların İzmir’den gönderilmesini de izlemiştir. 26 Eylül tarihli harp raporuna(3) göre, “İzmir’den 70 bin gayr-i Müslim muhacir, vapurlarla sevk edilmiş”tir.

İslam muhacirleri biliyorduk, raporda Hıristiyanlara da “muhacir” denmiştir, nedense?

Sınır dışı etmekte son tarih: 30 Eylül’dür. İzmir’de 1. Ordu Kumandanı Tuğgeneral [Sakallı] Nureddin’in beyannamesine göre, Rum ve Ermeni ailelerin Türkiye haricine gitmesi için 30 Eylül 1922 akşamına kadar süre verilmiştir. Sonradan süre 8 Ekim’e kadar uzatılmıştır.(4)

Vatandaşın kovalanması, salt Batı’ya özgü değildir; Güney’de Adana-Antep hattında ve Kuzey’de Karadeniz’de de aynen yapılmıştır. Böylece yüz binlerce Hıristiyan vatandaş kovalanmış, sınır dışı edilmiştir.

Vatandaşın zorla sınır dışı edilmesi, vatandaşlık ve uluslararası hukukunun ihlali değil midir?

Rapora göre, sahile kovalanan vatandaşlar, “zamanında Yunan Ordusu’na hizmet eden Hıristiyanlar’mış.

Peki, Yunan Ordusu’na hizmet edenler, niye Yunan Ordusu’yla birlikte gitmemiştir?

Genelkurmay’ın kitabına göre, 1921 Ekim’de bölgede (İzmir, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar) Hıristiyan nüfus, 385 bindi (234 bini Rum); toplamıysa 2,3 milyon olup, 1,9 milyonu İslam-Türk ve 17 bini Yahudi’ydi.(5)

Raporun bakışına göre, 385 bin Hıristiyan, Yunan Ordusu’nu destekleseydi, 26 Ağustos’ta başlayan askerî harekâtla, iki haftada 9 Eylül’de İzmir’e girilir miydi?

Tespit edildiğine göre, Yunan Ordusu’na hizmet eden vatandaşını, suçu neyse, neden yargılamazsın da kovalarsın?

Derdi ‘barış ve huzur’ olanın yapacağı, yeni bir başlangıçla, af ilan etmek ve vatandaşınla barışmaktır.

Rapora göre, “Yunan Ordusu’na hizmet etmeyen Hıristiyanlar” da vardı; peki, onlar nerede?

Denecek ki, mübadeleyle gönderildiler. Mübadele Rumlar için geçerliydi, Ermenilere ne oldu? Genelkurmay’a göre, bölgede 151 bin Ermeni vardı.

1,2 milyon Rum mübadilin, 1 milyon 88 bini öncesinde kovalandığı için ancak 112 bini, Türkiye ve Yunanistan Mübadele Anlaşması gereği gitmiştir.(6) Ve Yunanistan’dan gelen(7) Türk mübadilse 466 bindir.

30 Ocak 1923’deki Mübadele Anlaşması gereği gönderilen 112 bin Rum mübadilin dağılımı ortaya koymaktadır ki, öncesinde Batı Anadolu Rumlardan temizlenmiştir: Genelkurmay’a göre bölgede 234 bini Rum, 385 bin Hıristiyan vardı.

1922 sonu itibariyle amaç hasıl olmuş, Batı dâhil tüm Anadolu temizlenmiş, (1914-1922’de) en iyimser tahminle 2,5 milyon Hıristiyan (canıyla ve malıyla) tasfiye edilmiş(8) ve Anadolu İslamlaştırılmıştır/Türkleştirilmiştir.

Sonraki hedef, 1934’te Trakya Yahudileri ve 1940’lardan itibaren Varlık Vergisi’yle 6-7 Eylül Pogromuyla harekâtın devamıyla İstanbul’dur.

Genelkurmay’ın 19.9.1922 tarihli harp raporu, ATASE, aktaran Kemal Yakut, Eskişehir’in Kurtuluşu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2023, s. 566-567.

SÜRGÜNDEKİLERE DÖNÜŞ İZNİ VE MALLARI

Birinci Paylaşım Savaşı’na Alman generali komutasında giren ve Almanya’dan aldığı borçla savaşın finansmanını sağlayan İttihat ve Terakki hükümeti egemenliğindeki Osmanlı yenildi.

Teslim olan Osmanlı, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzaladı.

Yenilginin hesaplaşması yapıldı mı? Yapılmadı. Hatta mütarekeden iki gün sonra Almanya’ya kaçan, savaşın ve yenilginin müsebbibi İttihatçılar kahramanlaştırıldı.

Yerinden ve yurdundan kovalanan insanlarla ilgili 1918 Ekim-1920 Ocak döneminde alınan iki politik kararı hatırlatacağım.

Birincisi, Osmanlı hükümetinin 1918 sonu itibariyle aldığı karar gereği, bu tarihe kadar tehcir/sürgün edilen (aslında iskân literatürüne göre kovalanan) ve hayatta kalan tüm insanların evine ve toprağına dönmesine izin verilmiştir.(9)

İkincisi, dönen insanların mülküne sahip olmasında yaşanılan sorunları çözmektir. 8 Ocak 1920 tarihli kararnameyle, İttihatçıların mala-mülke çökme mevzuatı iptal edilmiş, emvâl-i metrûke denilen malların sahiplerine verilmesi öngörülmüştür.(10)

Kararnameyle, İttihat ve Terakki hükümetinin yürürlüğe koyduğu ve Türkleştirmenin temel mevzuatı olan 26 Eylül 1915 tarihli Muvakkat Tasfiye Kanunu, nizamnamesi ve uygulaması ilga edilmiştir; elbette bazı istisnalar da yapılmıştır.

Sonuç olarak, 1918 Ekim-1920 Ocak döneminde, sürgün edilenlerin/kovalananların dönmesine izin verilmiş ve malını alması kararlaştırılmıştır. Bunun sonucunda Anadolu’da vatandaş Hıristiyan nüfusunda artış olmuştur.

Kararname, İzmir’e Türk Ordusu girdikten beş gün sonra 14 Eylül 1922’de TBMM’nin kararıyla reddedilmiş ve zabıtlarda yazılıdır ki, Kemalist iktidar, kararnameyi aslında yok saymıştır.(11)

Ve 15 Nisan 1923’de kabul edilen 333 sayılı kanunla, 26 Eylül 1915 tarihli Tasfiye Kanunu’nun eksiği giderilmiş ve 8 Kasım 1988’e kadar yürürlükte kalmıştır. Böylece sahibinin başında olmadığı her mülke emvâl-i metrûke denmiş ve devlet el koymuştur.(12)

1914-1922’nin mağduru genelinde Hıristiyan milletlerdir. Özelinde, 1914-1918’de Ermenilerin ve 1919-1922’de Rumların can ve mal güvenliği imha edilmiştir. Bu yılların mağduru bir diğer millet Süryanilerdir.

‘İZMİR HARP GANİMET KOMİSYONU’ NİYE KURULDU?

Başkumandan Mustafa Kemal, İzmir’in kurtarılışı ve Büyük Taarruz hakkında TBMM’ye detaylı bilgi verdiği konuşmasında, İzmir’e 9 Eylül’de girildiğini ve saat 10’da Belkahvesi’nden İzmir’i seyrettiğini anlatmıştır.(13)

Türk ordusu, Yunanistan’ın 15 Mayıs 1919’da işgal ettiği İzmir’e 9 Eylül 1922’de girmiştir. 9 Eylül, Batı Anadolu’nun işgalci Yunan Ordusu’ndan kurtarıldığı tarihtir.

İzmir, 9 Eylül’de Yunan askerinden kurtarılmış, ama harekâta devam edilmiştir: Dört gün sonra 13 Eylül’de çıkan yangınla ve saldırılarla, Rumlar ve Ermeniler hedeflenmiştir.(14) İşgalci kovalanmış, ama sıra Türkiye vatandaşı Rumlar ve Ermeniler’dedir.

Gazeteci Falih Rıfkı (Atay) yangınla ilgili faili de yazmıştır: “Gâvur İzmir karanlıkta alev alev, gündüz tüte tüte yanıp bitti. Yangından sorumlu olanlar, o zaman bize söylendiğine göre, sadece Ermeni kundakçıları mı idi? Bu işte Ordu Kumandanı Nureddin Paşa’nın hayli marifetli olduğunu da söyleyenler çoktu.”(15)

Hatta yakılan ve Hıristiyanların kovalandığı İzmir’de neyin amaçlandığını anlaşır kılan bir komisyon faaliyete başlamıştır; İzmir Harp Ganimet Komisyonu kurulmuştur.(16)

Komisyon, cephenin unsurudur. Maliye Vekili Hasan Fehmi, ‘Ganaimi Harbiye Komisyonu’nun orduyla birlikte faaliyet gösterdiğini açıklamıştır:

“Malumu âliniz ordu Uşak’tan Alaşehire doğru ilerlerken biz, üç tane ganaimi harbiye komisyonu gönderdik. Bunlar, üç kol üzerinden ganaimi tahrire [ganimetleri yazmaya] başladılar. Fakat ganaim ilk hatta o kadar çoktu ki, bu yalnız tahrir ve tespit ile kaldı. Tahrir ve tespit edilen miktar, ordunun matlubatiyle takas ve mahsup edilmiştir.”(17)

İzmir’de yangın, Türk ordusu İzmir’e girdikten dört gün sonra 13 Eylül 1922’de başladı. İzmir’in 15 Eylül’deki görüntüsü (Foto: Türk Kurtuluş Savaşı, cilt: 2, 5. baskı, ATO, s. 312).

‘ÖTEKİ VATANDAŞ’ HIRİSTİYAN

Adana-Antep hattında Güney Cephesi’nde işgalci Fransa’yla anlaşmanın imzalandığı 20 Ekim 1921’e ve Batı Anadolu’da işgalci Yunanistan’la 9 Eylül 1922’ye kadar neler yaşandığı üzerinde durmayacağım.

Güney’de Fransa’yla, Yunanistan’la olduğu (1. İnönü, Sakarya, Büyük Taarruz vs) gibi cephe savaşı yapılmamıştır. Dönemin tek mütarekesi Mudanya’da, 11 Ekim 1922’de Yunanistan ve Türkiye arasında imzalanmıştır.

Çetelerle ve milislerle(18) gayrinizami harp(19) yapılan Güney’de, Genelkurmay kitabı(20) dâhil hiçbirinde ne kadar asker-milisin hayatını kaybettiği bilgisi yoktur. Sabahattin Selek’in(21)Millî Mücadele Kaç Cana Mal Oldu?’ listesinde de yoktur. Niye yoktur? Bilmiyorum.

Ankara’nın, Fransa ve Yunanistan’ın işgal bölgesindeki Ermeniler ile Rumlar politikasında, 20 Ekim 1921 ve 9 Eylül 1922 tarihi öncesinde ve sonrasında esasta değişiklik olmamıştır. ‘İç hedef’diler ve ‘vatandaşı tasfiye’ politikasına devam edilmiştir; demografik ve iktisadi yapıdan tasfiyeyle, ‘öteki vatandaşın’ varlığı hedeflenmiştir.

Hıristiyanlara vatandaş gözüyle bakılsaydı, 20 Ekim 1921 anlaşması (madde 5) gereği Adana-Antep hattında genel af ilan edilir,(22) resmen “can ve mal güvenliği” sağlanır(23) ve 30 bin Türkiye vatandaşı Ermeni, Suriye ve Beyrut’a kovalanmazdı.(24)

Türkiye ve Fransa Anlaşması’nın ‘Eki’ de vardır; Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal’in ve Fransa yetkilisi Franklin-Bouillon’un birbirine yazdığı 12 mektuptan oluşuyor. “İşgal bitti, hadi işimize bakalım” denilen mektuplarda Ankara hükümeti, madenler, demiryolları, limanlar ve ırmaklarda Fransız gruplarının ayrıcalığını incelemeye hazır olduğunu ifade etmiştir.(25)

Mektuplar, hiç anti-emperyalizm belgesi değildir. Zaten dönemsel anti-emperyalizm nitelendirmesi de temelsizdir.

Lozan’da, emperyalist kamptaki Osmanlı’nın yenilgisinin hesaplaşmasından ve Yunanistan’ın ‘vekalet savaşı’ndan anti-emperyalizme varmak zorlamadır.

Ve anti-emperyalizm analizi, aslında Hıristiyan halkların Anadolu’dan tasfiyesini ve kırımını onaylamaktır.

Hıristiyanlara vatandaş gözüyle bakılsaydı, 9 Eylül 1922’den sonra İzmir yakılmaz, yağmalanmaz, vatandaş Rumlarla Ermeniler kovalanmaz ve İzmir Harp Ganimet Komisyonu kurulmazdı.

Hıristiyanlara vatandaş gözüyle bakılsaydı, 19 Eylül 1922’de de ordu, Hıristiyanları sahile sevk etmezdi!

NOTLAR:

1) Genelkurmay Başkanı Fevzi’nin [Çakmak] TBMM’ye gönderdiği 19.9.1922 tarihli harp raporu, ATASE, aktaran Kemal Yakut, Eskişehir’in Kurtuluşu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2023, s. 566-567.
2) TDV İslam Ansiklopedisi, Ganimet maddesi (erişim: 8.5.2024), https://islamansiklopedisi.org.tr/ganimet
3) Genelkurmay Başkanı Fevzi’nin [Çakmak] TBMM’ye gönderdiği 26.9.1922 tarihli harp raporu, aktaran, İstiklâl Harbi İle İlgili Telgraflar, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara-1994, s. 205.
4) 16.9.1922 tarihli 5 Numaralı Beyanname’nin 2’nci maddesi ve 30.9.1922 tarihli 7 Numaralı Beyanname’nin 1’nci maddesi Ahenk gazetesi, 18 Eylül ve 2 Ekim 1922, aktaran Talât Ulusoy, Ganimet Şehir İzmir, Sakin Kitap, İzmir-2023, s. 91, 94; İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu, 1912-1922, Balkan, Birinci Dünya ve İstiklal Harbi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara-2014, s. 383.
5) Türk İstiklâl Harbi, Batı Cephesi, cilt: 2, 6. kısım, 1. Kitap, Genelkurmay Basımevi, Ankara-1994, s. 21.
6) Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü’nün 10 yıllık Çalışma Raporu (1933), s. 1-2 ve İlişik sayı 8: Vilâyet dahilinde mübadeleye tabi elyevm mevcut Rum miktarı, BCA-F: 30.10/K: 124, D: 885, S: 4; TBMM ZC, devre: 3, cilt: 26, 19.3.1931, s. 60-67 ve zabıt sonundaki 92 no’lu raporda s. 4, 9.
7) Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü’nün 10 yıllık Çalışma Raporu (1933), İskân İşleri, s. 11 ve İskân Tarihçesi, s. 10, BCA-F: 30.10/K: 124, D: 885, S: 4.
8) Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914), çeviren: Bahar Tırnakcı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2003, s. 208-227; Umumi Nüfus Tahriri (1927), Fasikül 1, İstatistik Umum Müdürlüğü, Ankara-1929, s. xvıı, lx.
9) BOA-Katalog, DH.ŞFR, 92/187 ve 92/199 ve 92/200 ve 92/205 ve 92/220 ve 92/224 ve 92/238, 20-23.10.1918; BOA, HR. SYS, 2569/1_3 ve 1_4 ve 1_5, Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı, 1878-1920, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara-2007, s. 397-401; BOE, 341055, 18 Kanunuevvel 1334, aktaran, Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı, s. 412-417, 1027-1030. BOA-Katalog, arşivdeki katalog bilgisidir. N.O.
10) DÜSTUR, Tertib-i Sanî (2. Tertip), cilt: 11, İstanbul-1928, s. 553-561. Bakınız, Nevzat Onaran, Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1920-1930), Kor Kitap, İstanbul-2023, s. 135-144.
11) TBMM GCZ, cilt: 3, 14 Eylül 1922, s. 768-781; TBMM ZC, devre: 1, cilt: 23, 14.9.1922, s. 49; TBMM’nin 14 Eylül 1922 tarih ve 284 no’lu karar, DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 3, 2. basılış, Ankara-1953, s. 82.
12) DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 4, 2. basılış, Ankara-1953, s. 65-67; TBMM ZC, devre: 1, sene: 4, cilt: 29, 14 Nisan ve 15 Nisan 1923, s. 138-146 ve 159-175; Resmî Gazete, 8 Kasım 1988, sayı: 19983.
13) TBMM ZC, devre: 1, cilt: 23, 4.10.1922, s. 264-278; TBMM GCZ, cilt: 3, 4.10.1922, s. 860-872.
14) TBMM ZC, devre: 1, cilt: 25, 25.11.1922, s. 65-82; TBMM GCZ, cilt: 3, 29.11.1922, s. 1131-1143; Ahmet Demirel (hazırlayan), İsmet İnönü, Defterler (1919-1973), cilt: 1, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul-2001, s. 40-41; Bilge Umar, İzmir’de Yunanlıların Son Günleri, Bilgi Yayınevi, Ankara-1974, s. 285, 308-309, 324-326; Dora Sakayan, Bir Ermeni Doktorun Yaşadıkları Garabet Haçeryan’ın İzmir Güncesi, çeviren: Atilla Tuygan, Belge Yayınları, İstanbul-2005, s. 13-18, 44-45, 54-60, 61-67; Lozan Barış Konferansı, tutanaklar-belgeler, cilt: 4 ve 7, çeviren: Seha. L. Meray, Yapı Kredi Yayınları, 2. baskı, İstanbul-2001, s. 94, 97, 151-161 ve 95-97; Talât Ulusoy, Ganimet Şehir İzmir, Sakin Kitap, İzmir-2023, s. 86-114.
15) Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Bateş Atatürk Dizisi, İstanbul-1998, s. 324. Bold yaptım. N.O.
16) İzmir Ticaret Odası, Meclis Karar Defteri I-II, 1922-1930, hazırlayan: Dr. Fikret Yılmaz, İzmir Ticaret Odası, Kültür, Sanat ve Tarih Yayınları-5, İzmir-2008, s. 28, 68.
17) TBMM GCZ, cilt: 3, 29.11.1922, s. 1137.
18) 12.10.1919’da Sivas’ta Mustafa Kemal, Müdafaai Hukuk Cemiyeti Teşkilatı talimatı, Kuvayı Milliye Komutanı Tekelioğlu Sinan Bey’in Günlüğü, Genelkurmay-ATASE, Ankara-2012, s. 1-4; 23.11.1919’da ARMHC Riyaseti tamimi, TİTE ve ATASE, aktaran Mehmet Ö. Alkan, Kurtuluş Savaşı’nda Adana ve Adana’nın Kurtuluşu Belgeler, Tarih Vakfı, İstanbul-2022, s. 244, 252-266; ATASE, aktaran Türk İstiklal Harbi IV’üncü Cilt Güney Cephesi, Genelkurmay-ATASE, Ankara-2009, s. 76-77, 117-118, 235-241; Kemal Çelik, Millî Mücadele’de Adana ve Havalisi (1918-1922), Türk Tarih Kurumu, Ankara-1999, s. 132, 148-149, 155-166; İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu, 1912-1922, 2. baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara-2014, 303-322.
19) “Fransızlara karşı gayrinizami harp yöntemiyle mücadele edilmesi” kararlaştırılmıştır; 25.1.1920’de Mustafa Kemal’in Sivas, Diyarbakır, Ankara ve Konya’daki kolordulara talimatı, Türk İstiklal Harbi IV’üncü Cilt Güney Cephesi, s. 318.
20) Türk İstiklal Harbi IV’üncü Cilt Güney Cephesi, Genelkurmay-ATASE, Ankara-2009.
21) 1919-1922 döneminde askeri can kaybı 9167 kişidir; toplamda Güney Cephesi yoktur (Sabahattin Selek, Millî Mücadele, cilt: 2, 2. baskı, Örgün Yayınları, İstanbul-1982, Ek-19).
22) İsmail Sosyal, Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları, cilt: 1 (1920-1945), 3. baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara-2000, s. 50-52.
23) İskenderun’dan 29 Kasım 1921’de Paris’teki Milli Ermeni Delegasyonu’na gönderilen mektup, Kemal Çelik, age, s. 482-501.
24) Türk İstiklal Harbi IV’üncü Cilt Güney Cephesi, s. 320.
25) İsmail Sosyal, age, s. 53-60; Suavi Aydın, Adana Milli Mücadelesi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2022, s. 163-164.

Tüm yazılarını göster