Geray Gencer: Samimi ve davetkar üsluba inanıyorum

Kitap ve afiş tasarımı yapan Geray Gencer'le kitap tasarımını, kapak ve içerik ilişkisini konuştuk. Gencer, “Kitap kapağının özüyle ilgili samimi ve davetkar bir üslubu olması gerektiğine inanıyorum” dedi.

Abone ol

DUVAR - Eserleri Londra’dan Tokyo’ya kadar, geniş bir coğrafyada sergilenen, ABD, Rusya ve Polonya’da kalıcı tasarım müze koleksiyonlarında yer edinen Geray Gencer, 2013 yılında Avrupa Tasarım Ödülleri’ne de seçilen ilk yerli tasarımcı oldu. Son olarak Doğan Kitap’ta, birbirinden güzel kitap kapakları yapan Gencer, aynı zamanda Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde de öğretim görevlisi olarak çalışıyor.

Gencer’le, kitap tasarım sürecini, biçim-içerik ilişkisini ve sanat anlayışını konuştuk.

Her kitap tasarım süreci bir yolculuktur da aslında. Nasıl gelişiyor süreç? Bu süreçte değişen ve dönüşen şey ne oluyor?

Yaptığım işi bir tür çevirmenlik olarak görüyorum, tasarım sürecinde metni yani içeriği görsel olana dönüştürmeye çalışıyorum, ancak bunu yaparken kişisel bakış açımı da hiç kuşku duymadan işlerimin içine katıyorum. Her okumanın yeni bir okuma olması gibi her çevirinin de doğası gereği yeni bir yazım anlamına geldiğine inanıyorum.

Tasarım, özü itibariyle görsel sanatların bütün öğelerinin de bir sonucu nihayetinde. Özellikle resim, fotoğraf ve grafik bu ilişkinin en gözdeleri… Sanat geçmişi ve tasarımcı arasındaki bağlamı nasıl yorumluyorsunuz? Gelenek ve sanat anlayışı tasarımcıya nasıl katkı sağlıyor?

Sanat ve tasarım arasındaki ilişki şu sıralar hiç olmadığı kadar muğlak. Sanatın sermayeyle olan yakın ilişkisi ve dijital üretim koşulları tasarım ve sanat alanını gitgide birbirine yakınlaştırıyor. Ben yaptığım işe bu iki kategorinin dışında yaklaşmayı seçiyorum böylece daha özgür kararlar alabiliyorum. Kültür-sanat alanındaki tasarım projeleri doğası gereği ticari işlere görece çok daha özgür olabildiğim bir alan yaratıyor, diğer taraftan daha ticari tasarım işlerinin getirdiği kısıtlama ve zorunlulukları ise kendimi geliştirmek için bir fırsat olarak görüyorum. Kısacası ilk bakışta birbiriyle farklılaşan bu disiplinler arasında kişisel bir köprü kurmayı deniyorum, sahip oldukları farklı koşullardan bir arada faydalanıyorum.

‘HER KİTAP KENDİ TOPRAĞINDA YEŞERİYOR’

İmge, denilen olgu, çağa ve o çağın insanlarına göre yeni yeni anlamlar kazanabiliyor. Siz, dünyadaki yeni gelişmeler ve yerli okur nezdinde bu hususu nasıl açıklıyorsunuz? Bir fikri somut bir tasarıya dönüştürürken, dönemsel kriterleriniz oluyor mu?

Görsel olan çağa ve mekâna göre farklı anlamlara gelebildiği gibi çok ayrı zaman ve mekânları paylaşan insan toplulukları aynı imge üzerinden aynı şeyleri hissedip benzer duyguları paylaşabiliyor. Bu yüzden bir fikri veya bir tasarım projesini gerçekleştirirken iletişim kurmak istediğiniz kişileri ve onunla eşleşebilecek görsel alternatifleri derinlemesine incelemek gerekiyor. Her kitap kendi özü, yazarının anlatmak istediği ve her bir okurunun hayal gücü nezdinde şekilleniyor. Bu ilişkiler ağı her kitap özelinde farklı yaklaşımlara, biçimsel olasılıklara ihtiyaç duyuyor. Kısaca her kitap kendi toprağında yeşeriyor.

‘İŞLERİMİ ULUSLARARASI STANDARTLAR ÜZERİNDEN DEĞERLENDİRMEYE ÇALIŞIYORUM’

Bir tasarımcı nelerden beslenir? Zihninizi diri tutan, beslendiğiniz kaynaklar nelerdir?

Farklı disiplinlerden farklı konulara duyduğum merakın bir tasarımcı olarak çalışmaya başladığım ilk günden itibaren beni şekillendirdiğine inanıyorum. Zihinsel olarak açık olmanın oldukça değerli olduğunu düşünüyorum. Herhangi bir akademik geleneğe, tekniğe ya da bakış açısına kendimi ait hissetmiyorum, işlerimi uluslararası standartlar üzerinden değerlendirmeye çalışıyorum. Edebiyat, sinema, insana ait her şey, bütün toplumsal ve kişisel deneyimler beni durmaksızın dönüştürüyor ve mesleğime iyi geliyor.

‘GÖRÜNTÜNÜN İÇERİĞİN ÖNÜNE GEÇTİĞİ BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ’

Gerek yayınevi, gerekse de yazar açısından bakıldığında, kitabın “görünürlüğü”yle ilgili temel değerlendirmelerden biri de o kitabın kapağıdır. Bu durum size nasıl bir sorumluluk yüklüyor?

Öncelikle bir kitabın “görünür” olabilmesi ya da başka bir deyişle ticari olarak başarılı olabilmesi sayısız bileşene bağlı. Kitabın dili, kurgusu, konusu, yazarın geçmişi, yazar yayınevi eşleşmesi, kitabın üretim kalitesi ve fiyatlandırılması, güncel pazar hareketleri, yayınevinin dağıtım, pazarlama ve sektörde görünme kabiliyeti... Tüm bu değişkenler bir kitabın satış potansiyelini birebir etkileyen faktörler, kitap kapağı ise aslında bunlardan sadece biri. Konuya böyle baktığımızda daha sağlıklı bir bakış açısı üzerinden kitabın, kapağının önemini ve başarısını değerlendirebiliriz. Yüzlerce sayfadan oluşan bir kitabın sırf kapağı yüzünden arzu nesnesi haline dönüşüvermesi ise bana çok da anlamlı gelmiyor ancak şunu kabul etmek gerek; hayatımızın her alanında görüntünün, içeriğin önüne geçtiği bir dünyada yaşıyoruz. Ben de bazen sırf tasarımından etkilenerek kitap satın alabiliyorum ama tasarımı için aldığım kitabın içiyle, dışının bir olmasını beklerim. Yani öncelikli olarak kitap kapağının özüyle ilgili samimi ve davetkar bir üslubu olması gerektiğine inanıyorum.

“Yaptığım şu kitap kapağı, kariyerimde dönük noktası oldu” dediğiniz bir çalışma var mı?

Tek bir kitaptan bahsetmem zor ancak özelikle Uzakdoğu kökenli yazarların kitaplarını tasarlarken genelde daha iyi sonuçlar aldığımı fark ettim. Sanırım kariyerimde belli noktalarda hep bu tarz kitaplar oldu.

Günleriniz nasıl geçiyor? Hazırladığınız yeni çalışmalardan bahsetmek ister misiniz?

Yaşadığımız bu salgın süreci; durup düşünmek, kendimle ve yaptığım işle hesaplaşmak ve bundan sonra ne istediğimi anlamak için bir fırsat oldu. Temmuz ayında Ali Nesin Matematik Köyü'nde bir tasarım atölyesi düzenlemek üzereydik ancak salgın sürecinde iptal etmemiz gerekti. Akademik alana daha fazla yoğunlaşmak istediğim bir dönemdeyim farklı üniversitelerde farklı tasarım dersleri veriyorum ve bu alana daha da fazla zaman ayırmak istiyorum.