Gerçek Amerika bu değil!

Michael Moore’un yeni filmi 'Şimdi Nereyi İşgal Edelim?' vizyonda. Moore, bu filminde de ülkesinin azgın kapitalizme teslim oluşunu anlatıyor.

Abone ol

Şenay Aydemir (sinesenay@gmail.com)

DUVAR -  Michael Moore’un Amerika ile bir derdi var. Kendisine uluslararası tanınırlığın kapılarını açan “Benim Cici Silahım”dan (Bowling for Columbine, 2002) bu yan takip ediyoruz ve bu cümleyi artık rahatlıkla kurabiliriz. 

“Fahrenheit 9/11, 2004” , “Hasta” (Sicco, 2007) , “Kapitalizm: Bir Aşk Hikayesi” (Capitalism: A Love Story, 2009) ile devam eden serüveni boyunca Amerika Birleşik Devletleri’nin dış müdahalelerinden, sağlık sistemindeki çürümüşlüğe, finans sisteminin yapısına kadar birçok konusuna el attı ve hemen hepsinde de hatırı sayılır bir iş ortaya koydu.

PENTAGON'U İKNA EDİYOR

Moore, bu kez de Amerika’nın durumunu ‘karşılaştırmalı gözlemler’ ile ulaştırmak istiyor seyircisine. “Şimdi Nereyi İşgal Edelim?” geniş bir Avrupa turu yaparak (Tunus’a da gidiyor) sağlık, eğitim, hukuk ve ceza sistemi, kadınların günlük hayata katılımı, çalışma koşulları gibi durumlara bakıyor ve ABD ile kıyaslamalar yapıyor.

Bunu yaparken de temel iyi bir espri üzerinden kuruyor argümanını. Pentagon’u yıllardır yaptığı işgallere son vermeye ikna ediyor(!) ve kendisi yeni işgallerde bulunmak için bu yolculuğa çıkıyor. Böylece Avrupa toplumunun örnek politikalarını alıp Amerika’ya götürme misyonunu üsteniyor mizahi bir dille.

Örneğin İtalya’da emekçi bir ailenin yanına konuk oluyor. Onlardan çalışma koşullarını dinliyor. Yılda 6 haftalık ücretli izni, çalışma saatlerini öğrendiğinde bunu Amerika’daki vahşi koşullarla karşılaştırma fırsatı buluyor böylece. Ya da Fransa’nın güneyinde sıradan bir okula konuk olup, öğrencilerin öğle yemeğinde yedikleri leziz (gerçekten de ortalama bir restorandan daha iyi) yemekler ile ABD’deki okullarda yenilenleri karşılaştırıyor. Finlandiya’daki eğitim sistemini, Norveç’teki hapishane modelini, Slovenya’daki üniversiteleri inceliyor ve hepsinin Amerika’dan çok daha iyi olduğuna karar veriyor.

HAYRETLE KEŞFETTİĞİ GERÇEK

Moore’un bu yolculuğu sırasında hayretle keşfettiği bir bilgi ise aslında bütün bu ‘sosyal devlet’ uygulamalarının fikir babasının Amerika olduğu. Böylece bir kez daha Moore sinematografisinin alametifarikasına dönmüş oluyoruz: Gerçek Amerika bu değil!

Moore, hemen her filminde Amerika’nın gerçek değerlerinden uzaklaştığını ve azgın bir kapitalizme teslim olduğunun altını özenle çiziyor. Haksız sayılmaz bir bakıma. Özgürlük Bildirgesi, ABD Anayasası’ndaki özgürlükçü hükümler, sınıf mücadelesi tarihi insanlığın daha iyi bir dünya yolculuğunda önemli ve ilerici örneklerle dolu.

Ama işte, daha önceki filmlerde yaptığı gibi ABD’nin bugün geldiği durumu ‘yapısal’ nedenlerde aramak yerine, yine bir avuç açgözlünün ülkeyi berbat etmesi olarak yorumlamaktan öteye gidemiyor. Tıpkı, gezindiği bazı Avrupa ülkelerindeki ‘refah’ın sömürge geçmişi ve göçmen emeği üzerine kurulduğu meselelerine girmekten imtina etmesi gibi…

Ama yine de önümüze koyduğu örneklerin, devletin toplumun refahı ve hayatını kolaylaştırmak için örgütlenmiş alanlarının işlevselliği karşısında iç geçirmemek elde değil. Kaldı ki, bütün bu sosyal hakların uzun yıllardır Avrupalı hükümetler ve sermayedarlar tarafından budanmak istediğini biliyoruz. Geride kalmış olanların varlığı bile, bir dönem insanların sahip oldukları sosyal hakların büyüklüğünü göstermeye yetiyor.

ORİJİNAL ADI: Where To Invade Next

YÖNETMEN: Michael Moore

YAPIM: 2015, ABD

SÜRE: 120 dk.

VİZYON TARİHİ: 15 Temmuz 2016