Ne güzel değil mi insanın iyi anılması? Kendisini tek bir cümle ile tanımlayabilmesi. Nafile kelam yok. Duru, net, kararlı. Mesela “Üzerimde Beşiktaş forması varken yalan söyleyemem.” Cümleyi duyunca Vedat Okyar’ın silueti belirmiyor mu, sesin geldiği yöne doğru? Onca temiz bir aşkın ve dümdüz bir kişilik tarifinin ifadesi değil de ne bu? Peki, bu cümle neden dudaklarından döküldü Vedat Ağabey’in? Sözü kendisi gibi Bursalı olan Beşiktaş’tan takım arkadaşı Tezcan Ozan’a bırakalım bir ekleme ile; maçın önemi yok, bu bir kişilik ortaya koyma hikayesidir:
“Maç sırasında rakip takımın oyuncusu Vedat’a çok sert bir tekme attı. Onu beyefendiliği ile bilirsiniz normalde. Ama belli ki canı çok yanmış. Rakibine küfür etti. Bunun üzerine o arkadaşımız da hakeme Vedat’ı şikayet etti. Hakem de Doğan Babacan. Vedat’ı iyi tanır. Onun ağzından küfür çıkacağına ihtimal vermeyenlerden. Ama yine de sorması lazım ya yanına gidip soruyor: “Vedat, sen küfür ettin mi?” Vedat hiç dolandırmadan “Evet, ettim” dedi. Kırmızı kartı da gördü. Hemen yanına gittim. “Oğlum. Manyak mısın sen, niye ettim diyorsun. Etmedim deseydin ya.” İşte bu cümle sonrasında hafızalarda Vedat Okyar’ı resmeden o efsane sözcükler birbiri ardına dökülüyor Vedat Okyar’ın dudaklarında.
HAKEMİ DE KALEYE SOKARSIN
Belki hayatı boyunca kimseye bilerek isteyerek haksızlık etmedi. Ama haksızlığa da boyun eğmedi. Eğer kendisine biri haksızlık ederse, o kişiyi utandırana kadar mücadele ederdi. O yüzden futbolu bırakıp da yorumculuğa başladığında yaptığı şu yoruma kimse şaşırmamıştır herhalde: “Hakem sana haksızlık yapıyorsa, öyle bir oynarsın ki hakemi çimlere gömersin. Golüne ofsayt mı verdi, 30 metreden gol atarsın, hakemi de topla beraber kaleye sokarsın.”
Peki, gerçekten kimdir bu Vedat Okyar? Biyografisi bir yana hayattan keyif almayı bilen bir insanmış Vedat Ağabey. Kime sorsam aynı şeyi söyledi hep. Belki de o yüzden futbolda bahane kabul etmezdi. Tek geçer akçe keyif veren oyun oynamaktı onun için. Çıkar keyif aldıracak şekilde oynarsın, slogan bu. O yüzden Sergen Yalçın’ı yüz yaşına kadar izlemek isterdi belki ne bileyim. Messi’yi gördüğünde boğazı düğümleniyordu herhalde.
BEN BEŞİKTAŞ’I İSTİYORDUM, BEŞİKTAŞ BENİ İSTİYORDU
Peki, kendi ağzından futbol aşkına düşüşünün hikayesini dinlemek ister misiniz? “Bakırköy İlkokulu’nda seçmelere katıldım ve kazandım. Öyle başladı. Çok da sevdiğim bir işti. Bakırköy’de, Yücespor’da oynadım. Oradan, Selahattin Tortul ağabeyimizin girişimleri ile Erdoğan Şenay ile birlikte Adalet Takımı’na transfer oldum. Rahmetli babacığım (Rahmi Okyar) Bursaspor’un kurucularından. Bursaspor’u kurunca, Bakırköy’ün dört oyuncusu ben, kaleci Turan, Ersel, Tamer Bursa’ya gittik. Bursa’da iken Beşiktaş beni, ben Beşiktaş’ı istiyordum.”
ŞAMPİYON OLAMADAN EFSANE OLDU
İstediği de oldu. 1968-1976 yılları arasında siyah-beyazlı forma ile 253 maçta oynadı. 1974-1975 sezonunda Türkiye Kupası’nı kazanan kadroda yer aldı. Rivayete göre de neredeyse hiç para almadı Beşiktaş’tan. Aşkı büyüktü. Beşiktaş’ı üzeceğine babasını üzmeyi tercih ediyordu. Zira bir gün şöyle dediği rivayet edilir: “Beşiktaş’ta parasız oynadım ama babamdan belki daha fazlasını aldım. En azından Beşiktaş’a verdiğim hizmetin karşılığını para olarak almadım, babacığımdan aldım.
Modern zamanın 10 numara diye tanımladığı türden bir oyuncuydu. Karakterinin zarafeti futboluna yansıyordu. İzleyenler dönemin en yetenekli ayaklarından biri olduğu konusunda hemfikirdi.
Ama bunca talih arasında bir de talihsizliği vardı. Beşiktaş’ın belki de en kötü zamanlarında siyah beyazlı forma onun üstünde kalmıştı. Mesela hiç şampiyonluk kazanamadı tek aşkıyla. Yine de siyah beyazlı kulübün efsanesi olmayı başardı.
GÜZEL ADAM
Zaten onu Beşiktaş efsanesi yapan da bu özellikleriydi sanırım. Beyefendiliği, ehlikeyif olması, sonuna kadar dürüst ve zarif olması, kibir nedir bilmemesi. Zira ne futbolcular geldi geçti. Yel esip kumlar dağılınca kumsalda adı yazanlardan biri olarak kalmak kolay değildi neticesinde. Malum, ülkede biliyorum demek kolay da bilmiyorum demek zordu. Hele ki bunca bilginin arasında. İşte Vedat Ağabey, bilmiyorum diyebilecek kadar kalenderdi. Velhasıl ‘güzel adam’dı be Vedat Ağabey. Göçtü gitti ya 2009’da. O andan çekin bir çizgi. Bakın bakalım futbolun dili, kendisi, zarafeti ne kadar geri gitmiş? Bakın bakalım ‘Bilmiyorum’ diyebilecek birisi kalmış mı meydanlarda?