Aydın Engin CHP “olağan kurultayı”nı
izleyeceğini haber verdiğinden neler olup bittiğini nasıl olsa
kendisinden öğrenirim diyerek konuyla ayrıca ilgilenmedim. Doğrusu.
İyi yapmışım, “olağan kurultay” gerçekten de
“olağan” bir seyir izlemiş… “Olağan”. yani
değişen bir şey yok, yani her zamanki gibi… Aydın, bu
“olağan” durumu kurultay sonrasında şu veciz yazı
başlığıyla özetledi: “Eski hamam, eski tas”. Ne güzel bir
sonuç, her şey ve herkes yerli yerinde…
CHP’de olup bitenin özetini okuyup bilgilendikten sonra karşı
sayfadaki şu manşete gözüm ilişti: “Ölüme terk
ediliyorlar”. Hilal Köse çok mu çok derli toplu bir
habere imza atmış.
Aman Allah'ım nedir bu böyle!...
Haberin ortasına yerleştirilen (hem de gülümsemeye çalışan)
fotoğrafıyla Celal Şeker karşımızda…Haber şu bilgiyle
başlıyordu: “İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) listesine göre
cezaevlerinde 905 hasta mahpus var. Bu sayı Celal Şeker’in ölümüyle
904’e indi.” Dedim ya, gerçekten “olağanüstü” bir
hal…
Memleketin mahkemesi, AYM’si, İçişleri Bakanlığı, ilgili sağlık
birimleri bir araya gelip Celal Şeker’i öte dünyaya
göndermeyi başarmışlar sonunda… Dedim ya şöyle böyle değil,
gerçekten “olağanüstü” bir hal…
“Hasta mahpus listesi”nde 56'ncı sırada olan Celal
Şeker’in sağlık durumu raporunda şöyle özetlenmişti:
“Diyaliz, tansiyon, kalp kapakçığı hastası, iki ayağında
doğuştan engel var, Ayrıca karnında peritan aparatı bulunuyor. Bu
durum enfeksiyon riskini arttırıyor. Sağ gözünde yüzde 90 görme
kaybı var. (…) engelli raporuna göre yüzde 96 fonksiyon kaybı
bulunuyor. Başkasının yardımı ve desteği olmadan hayatını idame
ettirememektedir. (…) Şeker 19 Ocak’ta cezaevinde kalp krizi
geçirdi……”
Celal Şeker, “yatarı dört yıl 8 ay” hapis
cezasına çarptırılmıştı. İki yıl daha dayanabilse serbest
kalacaktı. Avukatı Kadir Karaçelik, Muş Devlet
Hastanesi’nin “cezaevinde tek başına kalamaz” raporuna
rağmen Adli Tıp’ın “sağlık hizmetlerine erişim engeli yok”
diyerek raporları boşa çıkardığını söylüyor. İHD’li avukatlar
dosyasını AYM’ye götürdüklerinde de benzer bir cevap gelmiş:
“Sağlık kontrolü yapılıyor.” Celal’in on yıldan fazla bir
zamandır diyalize girdiğini de hatırlatalım.
Peki ama bu haliyle cezaevinden çıkarılmayan Celal ne
suç işlemişti de bu cehennem azabını çekiyordu? Avukatı
Karaçelik, bu soruyu şöyle cevaplıyor: “Van’da özel
yetkili ağır ceza mahkemesinde yargılandı. DEHAP partisinin gençlik
meclisleri vardı. Oradaki politik faaliyetlerinden dolayı suçlandı.
(…) Şiddet ya da illegal bağlantı iddiası yoktu... Yine de ceza
verildi.”…
Olup bitene ilişkin avukat Zeycan Balcı’nın şu
değerlendirmesini de aktarayım: “Cezaevi koşullarında doğru
tedavi olanağı bulamadığı için durumu ağırlaşmış ve yaşamını
yitirmiştir. Mahkeme tahliye etmiyor, AYM de maddi ve manevi
yaşamsal bütünlüğünü tehlikeye atacak herhangi bir durum yoktur
diyor.”
“…. Maddi ve manevi yaşamsal bütünlüğünü tehlikeye atacak
herhangi bir durum yoktur”(!)
İnsan kalemi eline alınca az biraz da olsa muhakeme yetisini
çalıştırmaz mı?
Biraz daha ileri gidip “İyi ama Celal Şeker de bu derece
hastalanmasıydı” demelerine az kalmış…
Dosyası önünüze gelen kişi on yıldır diyaliz hastası, kalp
hastası, kalp krizi geçirmiş; iki ayağında doğuştan engel var;
karnında peritan aparatı taşıyor. Sağ gözünde yüzde 90 görme kaydı
var. Ama olsun “maddi ve manevi yaşamsal bütünlüğünü tehlikeye
atacak herhangi bir durum yoktur.” Çok güzel doğrusu, AYM’ler
de zaten bunun için yok mu?
Cezaevlerindeki bu ağır hasta tutuklular nasıl olur da özel bir
statüye sahip olamazlar? Bu kez de Avukat Gülizar
Tuncer’in şu gözlemlerine bakalım: “Menemen R Tipi
Cezaevi’ne yakın bir zamanda gittim. Tek başına kalamayan hastalar
var. 26 yaşındaki tutuklu Dicle Bozan, bir bacağı kopmuş.
Bağırsakları dışarıda. Cumhurbaşkanının hiç hasta mahpus
affettiğini duymadım…”
İşte size bakanlıkları, mahkemeleri, AYM’leri, ilgili sağlık
birimleriyle cezaevlerinde olup bitene gözlerini kapamış bir
sistem. Şöyle böyle değil gerçekten “olağanüstü”.
Bu arada “olağan” kurultaylar açılıp kapanmayı
sürdürüyor tabii ki… Ne diyelim, kaderimizde “olağanüstü”
bir kurultay ile karşılaşabilmek yokmuş demek ki…
Hasta tutuklu yaşamını
yitirdi