Gergerlioğlu: Suriyelilere yönelik linç eylemleri araştırılsın

DEM Parti'li Ömer Faruk Gergerlioğlu, Suriyelilere yönelik linç eylemlerinin araştırılması ve toplumsal huzurun sağlanması için Meclis Araştırması açılmasını istedi

Abone ol

DUVAR - DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Kayseri’de Suriyelilere yönelik linç eylemlerinin araştırılması, toplumsal barışın korunması ve nefret söyleminin engellenmesi için gerekli adımları atmasını ve etkin politikaların üretilmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasını teklif etti.

Ömer Faruk Gergerlioğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Son günlerde Kayseri’de yaşanan olaylar, toplumumuzun huzurunu ve güvenliğini ciddi şekilde tehdit etmektedir. Suriye uyruklu bir kişinin küçük yaştaki bir kız çocuğunu taciz ettiği iddiası sonrası kentte yaşanan toplumsal olaylar ve göçmenlere yönelik saldırılar, toplumsal barışı tekrar zedelemiştir. Bu olaylar, geçmişte yaşadığımız acı tecrübeleri ve toplumsal travmaları hatırlatmakta, nefret söylemi ve linç kültürünün tehlikelerini bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Olayların ardındaki iddia, Kayseri’nin Melikgazi ilçesi Danişmentgazi Mahallesi'nde, 26 yaşındaki Suriye uyruklu İ.A.’nın amcasının kızı 7 yaşındaki M.A.'ya cinsel istismarda bulunduğu yönündedir. Bu iddianın kent sakinleri arasında hızla yayılması, büyük bir infiale yol açmış ve göçmenlere yönelik öfke patlamasına neden olmuştur. Kayseri'de sokaklara dökülen kalabalıklar, Suriyelilere ait iş yerleri ve araçlara zarar vermiş, şiddet olayları sonucunda birçok kişi yaralanmıştır. Bu olaylar, toplumsal barış ve güvenliğimizi tehdit eden ciddi bir durum oluşturmuştur.

Geçmişte yaşadığımız 6-7 Eylül Olayları, Çorum Olayları, Sivas Katliamı ve Maraş Olayları gibi, bu tür toplumsal şiddet olayları, nefret söylemi ve linç kültürünün ne kadar tehlikeli olabileceğini bir kez daha göstermektedir. 6-7 Eylül 1955'te İstanbul’da yaşanan ve azınlık yurttaşlara yönelik linç ve yağma olayları, Türkiye'nin tarihindeki en kara lekelerden biridir. Bu olaylar, toplumsal barışın ne kadar kırılgan olduğunu ve nefret söylemi ile provokasyonların nelere yol açabileceğini acı bir şekilde hatırlatmaktadır. Aynı şekilde, Çorum Olayları (1980), Sivas Katliamı (1993) ve Maraş Olayları (1978) da toplumumuzda derin yaralar açmış, cezasızlık kültürünün bu tür olayların tekrarlanmasına zemin hazırladığı görülmüştür.

Kayseri'deki olaylarda, sosyal medya üzerinden yayılan provokatif ve negatif içeriklerin etkisi büyük olmuştur. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın açıklamasına göre, olayla ilgili 343 bin paylaşımın yüzde 68’i provokatif ve negatif niteliktedir. Bu durum, sosyal medyanın bilinçsiz ve sorumsuz kullanımının toplumsal huzursuzluğu nasıl körükleyebileceğini göstermektedir. Nefret söylemi ve provokatif paylaşımlar, toplumda ayrışmayı derinleştirerek şiddeti tırmandırmaktadır.

Kayseri'de dün yaşanan olaylar, kentin geçmişte de benzer toplumsal şiddet olaylarına sahne olduğunu hatırlatmaktadır. 1967'deki Kayserispor-Sivasspor maçında çıkan olaylar, 43 kişinin ölümü ve yüzlerce kişinin yaralanmasıyla sonuçlanmıştı. Bu, Kayseri'deki ilk linç vakası değildir.

'LİNÇ KÜLTÜRÜNÜN ENGELLENMESİ İÇİN ACİLEN ÖNLEMLER ALINMALI'

Bu bağlamda, nefret söylemi ve linç kültürünün engellenmesi için alınması gereken önlemler acilen tartışılmalı ve uygulanmalıdır. Öncelikle, sosyal medya platformlarının denetlenmesi ve nefret söylemi içeren paylaşımlar hakkında derhal işlem yapılmalıdır. Ayrıca, toplumsal barışı tehdit eden provokatif eylemlere karşı caydırıcı cezaların uygulanması gerekmektedir.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, tacize uğrayan çocuğun ve ailesinin devlet koruması altına alındığını ve psikososyal destek sürecinin başlatıldığını açıklamıştır. Bu tür olayların tekrarını önlemek adına, devletin ilgili kurumlarının koordinasyon içinde çalışması ve mağdurların korunması için gereken tüm önlemlerin alınması elzemdir.

Sonuç olarak, Kayseri'de yaşanan olaylar gösteriyor ki nefret söylemi, linç kültürü ve provokatif eylemlerle mücadele etmek, toplumsal barış ve güvenliğin sağlanması için hayati önem taşımaktadır. Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, toplumsal barışın korunması ve nefret söyleminin engellenmesi için gerekli adımları atmasını ve etkin politikalar geliştirmesini talep ediyoruz."