Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde yenilgiye uğrayan Millet İttifakı’nı tamamen dağıtmak için yeni bir hamle peşinde bulunuyor. “Türban serbestisi ve ailenin korunması” adı altında laikliğe aykırı, gerici bir nitelik taşıyan Anayasa değişikliği için harekete geçildi.
Tayyip Erdoğan, seçimler sonrasında “demokrasimizi darbe ürünü mevcut anayasadan kurtararak özgürlükçü, sivil bir anayasaya kavuşacağız” diyerek ilk işareti verdi. Ardından yeni Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da, bakanlık devir teslim töreninde “yeni bir demokratik, sivil anayasa için uzlaşma sağlanması en büyük temennimiz” şeklindeki görüşüyle ilk iş olarak anayasa değişikliğinden söz etti.
Aslında bu mesele, seçimler öncesinden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun birdenbire “başörtüsüne yasallık kazandırma” politikasıyla başladı. Kılıçdaroğlu, Türkiye’de böyle bir sorun yokken, rahatlıkla kadınlar kamuda bile türbanla görev yaparken bu tür bir yasa teklifini gündeme getirdi.
Kılıçdaroğlu’nun amacı bir anlamda muhafazakar kesimi kazanmaktı. Keza bu mesele, CHP’nin yetkili organlarında tartışılmadan genel başkanın 14 Mayıs seçimleri öncesi yaptığı bir video konuşmasıyla gündeme gelmişti.
Tabii Erdoğan fırsatı yakaladı ve “yasa yetmez, anayasaya koyalım” dedi. AKP ve MHP’nin hazırladığı anayasa değişikliği teklifi, meclis komisyonunda kabul edildi. Ancak o sırada 6 Şubat Maraş depremi vuku buldu, seçimler derken anayasa değişikliği günümüzdeki sürece kaldı. Şimdi de Erdoğan bu fırsatı, “gole” çevirmek istiyor.
TEKLİFİN TBMM’DE KABULÜ MÜMKÜN
Bir anayasa değişikliğinin kabulü için iki yol söz konusudur: Birincisi böyle bir teklifin referanduma, yani halkoyuna sunulması için TBMM’de 360 milletvekilinin oyuna ihtiyaç var. İkincisi, 400 milletvekili bu teklife (evet) derse referanduma bile gitmeden değişiklik kabul edilir.
Mecliste Cumhur İttifakı’nın (AKP+MHP+YRP+HÜDA PAR + DSP) 323 oyu var. 14 Mayıs seçimlerine CHP çatısı altında giren DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi’nin ise 35 milletvekili bulunuyor.
Yine Demokrat Parti (DP) de, CHP çatısı altında 3 milletvekilliği elde etti. DP dışındaki partilerin böyle bir anayasa değişikliğine şimdilik (hayır) diyeceği yönünde bir işaret yok.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “İktidar doğru bir şey yaparsa destek veririz” dedi. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da, “Eğer Cumhur İttifakı herhangi bir noktada anayasa değişikliği ile alakalı ‘gelin beraber çalışalım’ derse çalışmaya hazırız” şeklinde bir açıklama yaptı.
Yine DEVA Mersin milletvekili, hukukçu Mehmet Emin Ekmen de, “Anayasa değişikliği metni önümüze gelirse bakarız, Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap veriyor mu, vermiyor mu, bugünden katiyetle hayır ya da evet dememiz mümkün değil” diye konuştu.
400 OYU BİLE BULABİLİR
Seçimler sonrası oluşan meclis, Cumhuriyet tarihinin en tutucu, en bağnaz, en sağcı meclisi niteliğini taşıyor. Siyasal İslamcı AKP’nin yanı sıra milliyetçi muhafazakar MHP, kadın haklarına karşı gerici bir tutum alan Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR gibi partilerin varlığı, bu algıyı güçlendiriyor.
Gelecek Partisi ve DEVA Partisi, AKP’den kopan partiler, Saadet Partisi de esas itibariyle Milli Görüşü savunan bir parti. Bu partiler, 35 milletvekili ile 323 üyeli Cumhur İttifakı’nın anayasa değişikliğine (evet) derlerse toplam 358 milletvekili oluyor. Teklifin referanduma gitmesi için 2 oya ihtiyaç var.
Yine bu üç parti, TBMM Başkanı seçimlerinde CHP adayını desteklemeyerek ayrı, ayrı aday çıkarttılar.
Öte yandan bu teklif, İYİ Parti ve Yeşil Sol Parti’nin içinden de destek bulabilir. 360 sayısı tamamlanır hatta daha büyük bir destek olursa 400’ü bile bulabilir. İyice sağa yaklaşan CHP’nin genel başkan danışmanı ve İstanbul milletvekili Erdoğan Toprak’ın da bu konunun gündeme gelmesi üzerine yaptığı açıklama dikkat çekiciydi.
CHP’li Erdoğan Toprak, “İktidar, gerçekten otokratik yönetim sistemini sonlandıracaksa ve TBMM’de en geniş uzlaşı ve işbirliğiyle hayata geçirme düşüncesinde ciddi ve samimi ise her türlü katkıyı sağlarız” diyebiliyordu.
ERDOĞAN’DAN SON DARBE
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimler sonrası moral bozukluğu yaşayan ve bir dağılma sürecine giren Millet İttifakı’na son bir darbeyi vurmaya hazırlanıyor. Anayasa değişikliğini bir koz olarak kullanıp Millet İttifakı’nın yerel seçimler öncesinde dağıtılması için vurucu bir hamle peşinde gözüküyor.
Millet İttifakı, bu aşamada böyle bir “gol” yerse dağılma süreci gerçekten hızlanır. En azından 2019 yerel seçimlerinde olduğu gibi Mart 2024’te de CHP ile birlikte İYİ Parti’nin bir ittifak halinde seçimlere girmesi ve Yeşil Sol Parti/HDP’nin de “örtülü desteği”nin sağlanması büyük önem taşıyor.
Hukukçuların da tanımlamasıyla böyle bir gerici anayasa değişikliği “kamuda peçe ve çarşaf giyilmesine ve de çokeşliliğe yol açabilecek” nitelikte bulunuyor. Laik ve demokratik güçlerin böyle bir girişime karşı meclis muhalefeti ile birlikte toplum düzeyinde de aktif bir karşı çıkışı gerekiyor.
Okullarda “manevi danışman” adı altında pedagojik bir formasyonu olmayan imam ve vaizlerin görevlendirilmesi, öğrencilerin Cuma namazına yöneticiler tarafından yönlendirilmesi, toplumsal yaşamın büyük ölçüde dinsel, şeriat hükümlerine göre düzenleneceğinin işareti olarak görülebilir. Laik ve demokratik güçler teyakkuz durumunda olmalı…