AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 1 Ekim’de açılacak olan TBMM’de anayasa değişikliği başta olmak üzere MHP lideri Devlet Bahçeli ile önceki gün bir görüşme gerçekleştirdi.
Yerel seçimle ilgili AKP ve MHP arasındaki işbirliğinin yanı sıra anayasa değişikliği konusu da gündeme geldi. Edinilen bilgiye göre, iki lider arasındaki görüşmede, “ TBMM’nin yeni yasama yılında iki partinin en önemli başlıklarından birinin yeni anayasa olacağı” kaydedildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mayıs seçimleri öncesinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü konusundaki yasa önerisine ilişkin verdiği yanıtı günümüzde de yeniledi: “"Eğer samimiyseniz yeni yasama döneminde başörtüsü konusunu anayasa ile teminat altına alalım".
Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki girişimini “gollük pas” olarak değerlendiren Erdoğan, geçen yasa döneminde AKP ve MHP’nin işbirliği ile “başörtüsü serbestisi” ve “ailenin korunmasını” içeren anayasa değişikliği teklifinin TBMM’ye getirilmesini sağlamıştı.
Değişiklik teklifi, TBMM Anayasa Komisyonu’nda kabul edilmişti. Teklifin Meclis Genel Kurulu’na gelmesinin beklendiği günlerde ise, 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem oldu. Deprem üzerine anayasa değişikliği teklifi rafa kalktı.
CUMHUR İTTİFAKI 360’I BULABİLİR
Yeni anayasanın TBMM’de doğrudan kabul edilebilmesi için 400, referanduma sunulması için de 360 milletvekilinin “evet oyuna” ihtiyaç var. AKP, MHP, HÜDAPAR ve Yeniden Refah Partisi’nin parlamentodaki toplam milletvekili sayısı 322.
Mecliste grup kuran Gelecek Partisi ile Saadet Partisi’nin 20, DEVA’nın da 15 milletvekili var. Demokrat Parti de 3 milletvekili ile temsil ediliyor. Mayıs seçimlerinde CHP kontenjanından milletvekili olan bu 38 milletvekili anayasa değişikliğine (evet) oyu verirse teklif referanduma gider, yani halk oylamasına sunulur.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, geçenlerde yaptığı açıklamada, “Eğer iktidardan olumlu bir adım görürsek eğer özgürlükleri artıran, yasakları azaltan bir adım görürsek evet onlarla da görüşürüz, onlarla da siyasetimiz gereği olumlu olan her şeye destek veririz” şeklinde konuştu.
DEVA Partisi Sözcüsü İdris Şahin de, dün anayasa değişikliği ile ilgili olarak bir tv kanalına görüşünü açıklarken , “Samimi bir girişim olursa katkı sağlamaya hazırız” ifadelerini kullandı.
Demokrat Parti’nin bu girişimi nasıl değerlendireceği resmi olarak açıklanmadı, fazla “sıcak” baktığı söylenemez. Ancak AKP’liler, İYİ Partili milletvekillerinin de böyle bir teklife destek verebilecekleri umudunu taşıyorlar.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, Cumhur İttifakı’nın parlamenter sistemi dönüşü kabul etmesi halinde böyle bir teklife destek verebileceklerini ifade etti.44 milletvekili olan İYİ Parti’nin bu anayasa değişikliğini desteklemesi halinde teklif, referanduma da gitmeden 400 milletvekilinin (evet) oyuyla kabul edilebilir.
DARBE ANAYASASI KANDIRMACASI
Tayyip Erdoğan, mevcut anayasanın “bir darbe anayasası” olduğunu belirterek yeni özgürlükçü bir anayasadan söz ediyor. Aynı Erdoğan, 12 Eylül 2010 referandumunda da ayni söylemi tutturmuş oysa anayasada özellikle yargı sisteminde yapılan değişikliklerle hukuk devletinin temelleri sarsılmış, devletin “parti devletine” dönüştüğü, yargının AKP’nin tamamen kontrolü altına girdiği bir yapı söz konusu olmuştu.
Kaldı ki, 1982 Anayasası, 1987’den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017’deki değişiklikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında “tek adam yönetimine” dönüştürülmüştü. Dolayısıyla Erdoğan’ın “darbe anayasasını değiştiriyoruz” söyleminin gerçekçi bir tarafı yoktur.
Öte yandan mevcut uygulamada Erdoğan’ın ve AKP’nin birçok kez anayasayı dikkate almayıp “çiğnediği” somut olaylarla sabittir. Başörtüsü gerekçe gösterilerek esasında siyasal İslamcı rejimi tahkim etmek, anayasal bir çerçeveye kavuşturmanın çabası ve zihniyeti söz konusudur.
AKP, özellikle eğitim alanında da ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) adı altında imam ve din adamlarının öğrencilerin eğitiminde aktif rol alması, eğitimin dinselleştirilmesi yönündeki çabaları uygulamaya konulmuştur.
Mecliste başta CHP olmak üzere toplum nezdinde de tüm laik ve sol güçlerin bu gerici kuşatmayı teşhir edip cepheden karşı çıkması gerekmektedir. Muhalefet bu tuzağa düşmemelidir…