Gezegenden Mektuplar... Sokakta, siyasette, sahnede bir Almanya lezzeti olarak döner
Fotoğrafa biraz uzaktan bakınca döner de aslında Almanya'nın birçok şehrinde kültürel olarak göçmenlerin kabulüne ilişkin bir sembol oldu. Belki de bu yüzden döner artık sadece bir yemek değil.
BERLİN - Yıllar önce Berlin’deki bir tramvay durağında şöyle bir reklama rastlamıştım: “Currywurst oder Döner?” Yani “Döner mi sosis mi?” diye soruluyordu yolculara.
Reklamı görünce hem şaşırmış hem de gülümsemiştim. Almanya’da o güne kadar döner benim için sadece bir yemekti. Currywurst dedikleri bir çeşit baharatlı sosisle yapılan sandviç ise Almanya’nın milli sokak yemeği... Geçmişi İkinci Dünya Savaşı’na kadar uzanıyor. Yanında “pommes” dedikleri patates kızartması ile servis ediliyor. Laf aramızda, patates kızartmaları gerçekten aşırı lezzetli.
Sosisin bu kadar eski ve yaygın olduğunu bildiğim için dönerle bir reklam panosunda aynı soru içerisinde yer almasına şaşırmıştım. O zamanlar dönerin tarihini pek bilmiyordum.
Almanya’daki her köşe başında döner satan büfe ve restoranlara rastlamaya başlayınca dönerin de ne kadar tüketildiğini sorgular oldum. Özellikle küçük İstanbul olarak anılan Berlin’in “Kreuzberg” mahallesi tam bir döner mabedi gibiydi.
Tüm ülkeye bakınca döner restoranlarının sayısı binlerle ifade ediliyor. Gittiğim her şehirde, özellikle de merkez tren istasyonlarının çevresinde mutlaka döner büfe ya da restoranları gördüm. Dresden, Frankfurt, Leipzig, Berlin ve daha nice kent ve kasabada durum aynı.
‘TÜRKİYE’DEKİ DÖNERDEN FARKLI’
Döner denilince Türkiye’deki dönerler akla geliyor ancak buradaki sadece mantık olarak Türkiye’dekilere benziyor; tadı da yapılışı da çok farklı. Hatta o kadar farklı ki kiminle konuşsam ya “Almanya’daki döneri” ya da “Türkiye’deki döneri” sevdiğinden bahsediyor. Kimisi Almanya’daki döneri dönerden saymıyor, kimisi de Türkiye’dekini... Bazen döner tartışmasını futbol tartışmasına benzetiyorum: Kimse tuttuğu taraftan vazgeçmiyor...
Buradaki dönerin tadına gelince; eti benzese de ekmek ya da dürümün içine koydukları malzemeler çok farklı, daha doğrusu çok daha çeşitli... Türkiye’deki ekmeğin içine etin dışında genellikle patates, turşu ve domates koyuluyor. Almanya’daki dönerin içinde ise ne ararsanız var: Yoğurt, farklı soslar, yeşillikler, lahana, soğan... Porsiyonlar da Türkiye’ye göre çok daha büyük. Vejetaryen seçenekler de mevcut.
Almanya’daki dönerin fiyatı 5 ile 10 Avro arası değişiyor. Hatta geçen mart ayında Almanya’da en çok tartışılan konuların başında yükselen döner fiyatları geliyordu; “dönerde tavan bir fiyat olacak mı” sorusu çok tartışıldı.
‘TÜRK GÖÇMENLERİN KUŞAKLAR BOYU YAPTIĞI KATKI’
Birkaç ay önce bir gazetecilik programı kapsamında tekrar geldiğim Almanya’da bir şey fark ettim: Almanya’da döner artık bir yemekten çok daha fazlası... Döner, Alman kültürünün bir parçası haline gelmiş. Ben de bu kültürel boyuta tanıklık ettiğimi söyleyebilirim.
Yaklaşık bir ay önce Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Türkiye ile yakın kişisel bağlarının bir göstergesi olarak Berlinli bir kebap ustasını da yanına alarak Türkiye’ye gitti. Temasları sırasında ikram etmek için de yanında 60 kilo döner götürdü.
Steinmeier'in özellikle 1960'lardan bu yana Almanya'ya çalışmak için gelen Türk göçmenlerin kuşaklar boyu yaptığı katkıya dikkat çekmek istediği vurgulandı ancak bu davranışı kendi ülkesinde bazı eleştirilere de neden oldu. Birçok kişi Türklerin 1960’lı yıllardan beri Almanya’da olduğunu anımsatarak artık ülkede üçüncü kuşak olan Türklerin doktor, profesör, sanatçı, politikacı ve iş insanı olarak toplumun bir parçası olduğuna ve ‘ülkeyi kalkındırdığına’ dikkat çekti. Cumhurbaşkanının dönerle gitmesi ise “klişe” olarak yorumlandı.
ALMAN SOSYOLOG DÖNERİN KİTABINI YAZDI
Peki, bir şekilde Almanların da ulusal yemeği olmayı başaran döner bu ülkeye ne zaman giriş yaptı?
2022 yılında Almanya’da dönerin 50. yılı kutlandı. Hatta Alman sosyolog Eberhard Siedel’in dönerin tarihini ve kültürel boyutunu yazdığı “DÖNER” adlı bir kitabı var.
Almanya’daki kaynaklara göre 1972’de Türk “misafir işçi” Kadir Nurman, Berlin’de bulunan Bahnhof Zoo semtinde işlettiği büfede, pide içinde et satmaya başlayan ilk kişi olmuş. İlerleyen zamanla birlikte dönerine salata ve sos da eklemeye başlayan Nurman’ın dönerine Almanlar bayılmış...
Ailesinden uzak bilmediği bir ülkede...
Almanya’da dinlediğim pek çok Türk göçmen, 1960’lı yıllardan itibaren çalışmak için geldikleri bu ülkeye adapte olmakta çok zorlanmış ve pek çok engelle karşılaşmış. Çoğu da ilk yıllarda ülkenin aslında göçmenleri sıcak bir şekilde kabul etmediğini ve özellikle ailesinden ayrı bilmediği bir ülkede geçirdiği zamanların zorluğundan bahsediyor.
Bugün üçüncü hatta dördüncü kuşak olan Türkler aslında toplumun her alanında var. Son dönemde artan beyin göçüyle beraber göçmen sayıları da oldukça artıyor.
GÖÇMENLERİN KABULÜNE DÖNERİN YAPTIĞI KATKI
Geçen ocak ayında “aşırı sağcı ve yabancı düşmanı” olarak nitelendirilen Almanya için Alternatif Partisi’nden (AfD) üst düzey isimlerin katıldığı ve milyonlarca göçmeni sınır dışı etme planlarının tartışıldığı gizli toplantı tepkiyle karşılandı. Ülkenin pek çok şehrinde binlerce kişi AFD’yi protesto etmek için sokaklara çıktı ve öfkesini dile getirdi. Bu süreçte göçmenlerin geçmişte yaşadığı ırkçı saldırılar da tekrar anımsandı.
Fotoğrafa biraz uzaktan bakınca döner de aslında birçok şehirde kültürel olarak göçmenlerin kabulüne ilişkin bir sembol oldu. Belki de bu yüzden döner artık sadece bir yemek değil.
SAHNEYE DÖNER TEZGÂHIYLA ÇIKAN ROCK GRUBU
Geçen haftalarda Türk-Alman Indie Rock Grubu: “ENGİN”in konserine gittim. Konserde grubun solisti Engin Devekıran, Türk göçmenlerin ilk zamanlarını yeni kuşaklara anlattı, Türkçe ve Almanca şarkılar seslendirdi. Sahneye tüm karizmasıyla çıkan bu grup, vokal ve gitarda Engin Devekıran, davulda Jonas Stiegler, bas gitarda ise David Knevels’tan oluşuyor. Sahnenin dekoru ise dönerin sınırları aşan hikayesini tekrar gösterdi. Sahnede bir kilim bir de üzerinde “ENGİN” yazan bir döner tezgâhı vardı…