Tarih 1 Haziran 2013… Yer: İstanbul… Gündemde Gezi eylemleri var. O günün en merak edilen sorularından biri, Kadıköy eylemini iptal edip Taksim’e gitmeye karar veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun polis barikatlarını nasıl aşacağı…
Bir anda barikatlar kalktı da ana muhalefet partisinin genel başkanının polisle karşı karşıya kaldığına ve binlerce kişinin o meydanda bir kez daha polis şiddetine uğradığına tanık olmadık. Polisler saat 16:00’ya doğru otobüslere binerek alanı boşalttılar.
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan aynı gün, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde gerçekleşen İlim Yayma Cemiyeti’nin Genel Kurulu’nda şöyle diyordu, “Beşiktaş'ta toplanma kararı verdiler. Taksim'e yürüyeceklermiş dediler. Bırakın yürüsünler dedim"…
1 Haziran 2013 tarihinde Boğaziçi Köprüsü’nü yürüyerek geçen binlerce kişiyi ve Kılıçdaroğlu ile beraberindeki CHP’lilerin Taksim’e girişini az sayıda medya kuruluşu haber yaptı. Ancak Erdoğan’ın “Bırakın yürüsünler dedim” sözü tüm medya organlarında haberdi.
Gerek gördüğünde yurttaşların önüne barikat kurduran, polisin “orantısız” şiddetini destekleyen açıklamalar yapan, gerek gördüğünde o barikatları bir talimatla kaldıran Başbakan nasıl olmuştu da böyle karar vermişti?
O gün Erdoğan’ın bu kararı vermeye nasıl ikna edildiğini dönemin hükümetinin bir üyesinden dinlemiştim. Meğer Erdoğan’ın konuşmasında ima ettiği gibi kolay verilmemiş o karar!
Dönemin Başbakanı Erdoğan, 1 Haziran’da önce Grand Cevahir Otel'de yapılan Türkiye İhracatçılar Meclisi Genel Kurulu’na katılmış ardından da İlim Yayma Cemiyeti’nin programına gitmişti. Erdoğan’ın polis barikatlarını kaldırmaya direnmesi ve o gün aralarında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP milletvekillerinin de bulunduğu binlerce kişinin Taksim Meydanı’na yürüyüşüne izin vermek istememesi üzerine kabinesinde yer alan bir grup bakan kendisini Cevahir Otel’de ziyaret etti. Uzun konuşmalara, açıklamalara rağmen Erdoğan bir türlü ikna olmadı. Kendisine “Kılıçdaroğlu Taksim’de biber gazı yerse iktidarı kaybederiz” minvalinde açıklamalar bile yapıldı. Ancak Erdoğan barikatları kaldırmaya yanaşmıyor, bakanlara ters yanıtlar veriyordu. Tam o sırada dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül aradı. Telefon görüşmesine o odada bulunan herkes tanık oldu. Telefondaki Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan’dan barikatların kaldırılmasının ve Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşüne izin verilmesinin doğru olacağını söylüyordu. Erdoğan keyifsiz bir yüz ifadesiyle telefonu kapattı, yanındakilere dönerek “Hepiniz birlik olmuşsunuz, arkamdan iş çeviriyorsunuz” dedi.
Bu anekdotu anlatan siyasetçi, yaşadığı hayal kırıklığını şu sözlerle dile getirmişti, “Başbakanın içinde bulunduğu ruh halini görünce hepimiz şoke olduk. Yıllardır birlikte siyaset yaptığı yol arkadaşlarına dahi güvenmediğini açıkça söylüyordu. O kadar üzüldük ki, bazılarımız bir takım gerekçeler ileri sürerek o günkü programa kendisiyle devam etmedi”. Anlatılan bu olaya, o dönem verdiği tepkilere ve hemen sonrasına bakılırsa Gezi, belki de Erdoğan’ın artık (aile üyeleri dışında) hiç kimseye güvenmediğini ilan ettiği milattı…
Silivri’de dün sürpriz beraat kararıyla sonuçlanan Gezi davası da tek insan rejiminden bunalmış ve artık nefes almak isteyen toplum için bir milat olur mu? Türkiye, böyle iddialı cümleler kurmak için çok bilinmeyenli bir ülke.
840 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala ve tutuksuz 15 sanığın yargılandığı davanın dünkü duruşmasında dokuz sanık haklarında isnat edilen tüm suçlardan beraat etti, yurt dışında bulunan sanıkların ise dosyaları ayrıldı ve haklarındaki yakalama kararı kaldırıldı.
Bir demokratik hak arayışını müebbet hapis cezasıyla yargılatmanın zeminini yaratan dönemin sorumlularının, Gezi direnişine katılan herkese, Gezi eylemlerinde yaşamını yitirenlere, onların anılarını yaşatan ailelerine, gözlerini-uzuvlarını polis şiddeti sonucu kaybedenlere ve Gezi’nin başı dimdik duran sanıklarına bir özür borcu var.
Not: Bu yazı yazıldıktan sonra Gezi Davasından beraat eden Osman Kavala'nın 15 Temmuz Darbe soruşturması kapsamında gözaltına alınmasına karar verildi. Gezi’den yattığı 840 gün için “pardon!” denilen Kavala şimdi de 15 Temmuz Darbe Girişimi ile ilgili iddialarla karşı karşıya. Yargıdaki garabet insanların hayatını karartmaya devam ediyor.