Gezi Parkı’nın devri: ‘İhya adı altında kamu mülkü gasp ediliyor’

Gezi Parkı’nın mülkiyeti, bir mazbut vakıf olan Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na devredildi. Devrin gerekçesi, önceden Gezi Parkı’nın arazisinde bulunan Topçu Kışlası’nın ihyası olarak belirtildi. Kararı Gazete Duvar’a değerlendiren Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Esin Köymen, “İhya adı altında kamu mülkü gasp ediliyor” diyor.

Abone ol

DUVAR - Bulunduğu bölgenin tek kamusal yeşil alanı olan Gezi Parkı, üzerinde herhangi bir kültür varlığı olmamasına rağmen Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na devredildi. Devir kararı, önceden parkın arazisinde bulunan ve 2011 yılında kültür varlığı olarak tescillenen Topçu Kışlası’nın ihyası için Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından alındı.

1940 yılında kurulan Gezi Parkı Beyoğlu kentsel sit alanı içerisinde yer alıyor. Yaklaşık 30 bin metrekarelik parka, 2013 yılında Topçu Kışlası ve AVM yapılması gündeme geldi. Söz konusu projeler için ağaçların kesilmesi üzerine Türkiye’nin siyasi tarihinde önemli bir yer tutan Gezi Parkı eylemleri başladı.

VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TEMSİL EDİYOR VE YÖNETİYOR

İBB ve kent örgütleri başta olmak üzere çok sayıda sivil toplum kuruluşunun tepkisini çeken devir kararı, Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’nın ne zaman kurulduğu ve kimler tarafından yönetildiği sorularını da akla getirdi. Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı, bir mazbut vakıf. 17 Şubat 1926 tarihli 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nden önce kurulan ve yöneticileri hayatta olmayan vakıflar, mazbut vakıf olarak adlandırılıyor. Günümüzde sayıları 50 binin üzerinde olan mazbut vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından temsil ediliyor ve yönetiliyor.

BEYOĞLU ÖĞRETMENEVİ DE DEVREDİLDİ

Öte yandan, söz konusu mazbut vakfa yapılan mülkiyet devirleri Gezi Parkı ile sınırlı değil.  20 Eylül 2020’de Milli Eğitim Bakanlığı’na bir soru önergesi veren CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker, “Beyoğlu Öğretmenevi, Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı'na devredildi mi?” diye sormuştu. Gazete Duvar’ın edindiği bilgiye göre, soru önergesinde dile getirilen iddia gerçekleşti. Beyoğlu Öğretmenevi’nin mülkiyeti, Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı adına Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde bulunuyor.

Mülkiyet devrinin yasal temeli 2008'de yapılan 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 30. maddesine dayandırılıyor. Kültür varlıklarının korunmasına yönelik düzenlemeler içeren bu madde 'Vakıf yoluyla meydana gelip, her ne suretle olursa olsun Hazine, belediye, özel idareler, köy ve tüzel kişiliğin mülkiyetine geçmiş Vakıf Kültür Varlıkları Mazbut Vakfına Devrolunur' ibaresini içeriyor. Buna göre bir vakıf tarafından üretilen bir kültür varlığının vakfın elinden çıkması halinde tekrar o vakfa iade edilmesi gerekiyor. Peki o halde koruma altına alınan bir kültür varlığı statüsünde olmayan ve de üzerinde bir kültür varlığı bulunmayan Gezi Parkı, bu yasal düzenleme çerçevesinde nasıl devredilebiliyor? Vakıflar Genel Müdürlüğü, mülkiyet devrini önceden Gezi Parkı’nın bulunduğu arazide yer alan ve 2011 yılında yeniden ihya edilmek üzere kültür varlığı olarak tescillenen Topçu Kışlası’na dayandırıyor. 1900’lü yılların başından itibaren atıl bir durumda olan ve 1940'ta tamamen yıkılan kışlanın mülkiyetinin, Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı'na ait olduğu belirtilerek alanın aynı vakfa iade edildiği ifade ediliyor.

İBB: ‘GALATA KULESİ DE BÖYLE DEVREDİLDİ’

Devre tepki gösteren İBB, bir açıklama yayımlayarak kararın talimatla alındığını belirtti. Açıklamada, 166 yıldır İBB  mülkiyetinde olan Galata Kulesi'nin de kısa bir süre önce aynı şekilde devredildiği hatırlatıldı ve “Kanun maddelerine atıfta bulunulması, bu kararları hukuksal kılmadığı gibi vicdanlarda da aklamaz” denildi.

‘GEZİ DİRENİŞİNDEN İNTİKAM ALMA HALİ VAR’

Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Esin Köymen, ortada bir kültür varlığı bulunmadığı için verilen mülkiyet devri kararını siyasi olarak nitelendiriyor. Gazete Duvar’a değerlendirmede bulunan Köymen, 2013 yılında Gezi Parkı’ndan tüm Türkiye’ye yayılan protestoların iktidar karşısında büyük bir direnç oluşturduğunu hatırlatarak “Burada Gezi direnişinden bir intikam alma halinin de var olduğunu söyleyebiliriz” diyor.

Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Esin Köymen
'YIKILMIŞ BİR YAPIYI O ZAMAN VARDI DİYE İHYA ETMEKTEN BAHSEDİYORUZ'

Köymen, AK Parti iktidarının son yıllarda var olmayan bir yapıyı ihya etme yöntemine -Topçu Kışlası örneğinde olduğu gibi- sıkça başvurduğunu ve mülkiyet devirlerini bu şekilde gerçekleştirdiğini belirtiyor. Köymen’e göre iktidar, bu yolla yerel yönetimlerin yetki alanlarını daraltabilmek ve daha rahat hareket edebilmek için uygulamak istediği projeleri Kültür Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü üzerinden yürütüyor:

“Normalde var olan bir kültür varlığını koruma altına alırız, yani tescil ederiz. Burada ise seneler evvelinden yıkılmış bir yapıyı ‘O zaman vardı’ diye ihya etmekten bahsediyoruz. Bu AKP’nin çokça kullandığı bir buluş. Orada bir kışla vardı ve o kışlanın Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı ile bir ilişkisi vardı. Sadece kışla değil, top atışlarının yapıldığı bir talimhane de vardı. O halde ‘Talimhane de top atışlarının yapıldığı yerdi, orada da muhtemelen bazı yapılar vardı’ mı diyeceğiz? O zaman İstanbul’un tamamını Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devretmemiz mümkündür, özellikle Tarihi Yarımada’yı.”

Kararı, AK Parti iktidarının özellikle Cumhuriyet dönemi yapılarına ve mekanlarına karşı sergilediği rövanşçı tutumun son halkası olarak gören Köymen şöyle konuşuyor:

“Mülkiyeti devredilen yapılara baktığımızda doğrudan doğruya Osmanlı dönemi referanslarını görüyoruz. Cumhuriyet döneminde, 1940’ta oluşturulan Gezi Parkı, Taksim Meydanı ile bütünsellik içindedir. Maçka Demokrasi Parkı olarak bildiğimiz Dolmabahçe’ye inen o park da dahil birinci ve ikinci bölge parklarının hepsinin birbiriyle bağlantısı var. Dolayısıyla burada Cumhuriyet dönemi planlamasını da yok sayan bir düzenlemeden bahsediyoruz.”

İhya adı altında kamu mülkiyetlerinin Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilmesinin tehlikeli bir süreci beraberinde getireceğine dikkat çekerek şöyle diyor: “Burası hepimizin ortak alanı. Bu yöntemle mülkiyetin el değiştirmesi doğrudan doğruya kamu mülkününün gasp edilmesi anlamına geliyor.”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve meslek örgütleri kararı yargıya taşımaya hazırlanıyor.