Gıda ürünlerine zam dalgası yolda
Doların yılbaşından bu yana Türk Lirası karşısındaki değer artışı yüzde 20'yi buldu. Peki bu durum sadece ithalat ağırlıklı sanayi ve elektronik ürünlere yansıyacak zamlarla mı sınırlı kalacak? 2016 hariç son üç yılda temel gıda maddeleri ithalatına 58 milyar dolar ödendiği göz önüne alındığında, yeni yılda gıda ürünlerine de zam dalgası kaçınılmaz görünüyor.
DUVAR - Yıl sonunu 3.2 liradan tamamlaması öngörülen doların kasım ayından itibaren tüm rekorları kırarak 3.50'nin üzerini görmesi, yeni yılda muhtemel bir zam dalgası olarak karşımıza çıkacak. Elektronik eşya ve otomotiv gibi döviz üzerinden işlem gören ürünlere kur artışları otomatik olarak yansıyor. Ancak, temel ihtiyaç maddeleri ve gıda gibi halkın tüm kesimlerini doğrudan ilgilendiren ürünlerin de bu zam dalgasının girdabına kapılmaktan kaçış şansı yok.
Temel gıda maddelerinin fiyatları ile dolar kuru arasındaki bu doğrudan bağın altında ise Türkiye'nin son 15 yılda tarımda ithalatçı konuma gelmesi yatıyor. 2003-2015 yılları arasında tarım ve gıda ithalatı için ödenen para tam 400 milyar lira. Ziraat Mühendisleri Odası verilerine göre, 2016 yılı hariç son üç yılda temel gıda ürünleri ithalatına ödenen para da 58 milyar doları buldu.
KUR ARTIŞI NASIL YANSIYACAK?
Dövizin yılbaşından bu yana TL karşısındaki değer artışı ise yüzde 20'ye ulaştı. Doların mayıs ayında ortalama 2.8'den işlem gördüğünü dikkate alırsak, 58 milyar dolar 162 trilyona denk gelirken, bugün için karşılığı 203 trilyon lira. Tabii ki, gıdada ithal ürünler fiyatı tek başına belirlemiyor. Ancak, özellikle son 15 yılda Türkiye'nin tarımda da dışarıya bağımlılığının hızla artması, gıda ürünlerinin fiyatının belirlenmesinde dövizi de esas rol belirleyici unsurların başına yerleştirdi. Tarımsal ürünlerde ihracat-ithalat ibresi yıldan yıla ihracat aleyhine işleyerek günümüzde 18.7 milyar dolara, 18.5 milyar dolar olarak eşitlendi.
Nitekim, kasım ayına göre yumurtanın fiyatının yüzde 100 artması için Yumurta Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Hasan Konya'nın sarf ettiği şu sözler çarpıcı: "Mayıs-Haziran döneminde dolar kuru 2.8-2.88 lira seviyesindeydi. Ancak, son dönemlerde 3.5 lira seviyelerine geldi. Bu artış bizim girdi maliyetlerimizi de artırdı. Kullandığımız yemler, ilaçlar yurtdışından ithal ediliyor. Ürünler dövize endeksli. Bu yüzden yumurta fiyatlarında artış yaşandı.”
YEM DAHİ ARTIK DIŞARDAN KARŞILANIYOR
Konya'nın bahsettiği gibi hayvancılıkta, yüzde 60'la en önemli girdi maliyetini yem oluşturuyor. Türkiye'nin yıllık yem üretimi ihtiyacı 14 milyon ton. Üretim miktarı 9 milyon ton olduğu için yıllık 5 milyon ton yem ithal ediliyor. Kaba yem üretimindeyse üretim 59 milyon, gereksinim 74 milyon ton. Aradaki açık ithalat yoluyla gideriliyor. Bu durum da dövizdeki dalgalanmalara bağlı olarak sütten ete, yumurtadan peynire, hatta ekmeğe kadar tüm ürünlerde zincirleme fiyat etkisine neden oluyor.
SON 15 YILDA İTHALAT HIZLA YÜKSELDİ
Üretim yerine ithalatı teşvik eden politikalar nedeniyle son 15 yılda;
*40 milyon ton buğday
* 17 milyon ton soya,
* 12 milyon ton mısır
* 10 milyon ton pamuk
* 7 milyon ton ayçiçeği,
* 4 milyon ton pirinç ve çeltik ithalatı yapıldı.
BU YIL 4.3 MİLYON TON HUBUBAT ALINDI
Nitekim 2016 yılının ocak- ekim döneminde ise
* 4,3 milyon ton hububat,
* 365 bin ton kuru bakliyat,
* 733 bin ton pamuk,
* 1,2 milyon ton bitkisel ham yağ,
* 1,2 milyon ton küspe,
* 2,7 milyon ton yağlı tohum (soya, ayçiçeği tohumu) ithalatı yapıldı.
15 yılda ithat edilen başlıca tarım ürünlerine ödenen para ise;
Pamuk: 16 milyar dolar,
*Buğday: 11 milyar dolar,
*Soya: 7 milyar dolar,
*Ayçiçeği: 4 milyar dolar,
*Mısır: 3 milyar dolar,
* Pirinç ve çeltik: 2 milyar dolar olarak gerçekleşti.
KURU FASULYE ÇİN'DEN, MERCİMEK KANADA'DAN
Ziraat Mühendisleri Odası’nın hazırladığı rapora göre, Mısır, Etiyopya, Bangladeş ve Çin’den kuru fasulye; Kanada’dan nohut ve yeşil mercimek; Amerika, Ukrayna ve Kanada’dan bezelye ithal ediyoruz. Patates için dahi önceki yıl 16 ülkenin kapısı çalındı, toplamda 21 milyon dolar ödendi. Örneğin, yemeklik dane bakliyatlarda ekim alanları, 1981 yılında başlatılan 'Nadas Alanlarının Daraltılması Projesi'yle hızla artarak 740 bin hektardan 1982 yılında 1.2 milyon hektara yükseldi. Ancak, projenin sona ermesiyle ekim alanları da geriledi. 1990'ların başında 2 milyon hektara ulaşan yemeklik bakliyat ekim alanları yüzde 60 azalarak günümüzde 800 bin hektara düştü. Üretim alanlarındaki düşüşe bağlı olarak 1990-2013 döneminde bakliyat ürünleri üretimi de yüzde 43 azaldı. Söz konusu dönemde ülke nüfusu yüzde 35 artarken, bakliyatta 1990’da 2 milyon 13 bin ton olan üretim 2013’te 1 milyon 148 bin tona düştü.
TARIMDA REKOR KÜÇÜLME
Türkiye İstatistik Kurumu, hesap yöntemini değiştirerek rakamlarla durumu daha olumlu göstermek istemesine karşın Türkiye, bu yılın 3.çeyreğinde yüzde 1.8 küçülürken, tarımdaki küçülme yüzde 7.7 ile rekor seviyeye ulaştı.
BESİLİK HAYVANA 10 AYDA 325 MİLYON, 6 YILDA 4 MİLYAR DOLAR
Durum hayvancılık alanında da farklı değil. 2010 yılından itibaren canlı hayvan ithalatına, ardından da et ve saman ithalatına izin verildi. Bu yıl (12 Aralık 2016’ya kadar) 60 bin baş damızlık sığır ithalatı için 156 milyon Euro yani 560 milyon lira ödendi. Asıl çarpıcı rakamlar besilik canlı hayvan ithalatında. 2015 yılında 154 bin baş besilik dana ithalatı yapılırken, 2016’da 342 bin baş besilik hayvan ithal edildi. Ödenen döviz 325 milyon dolar. Son 6 yılda canlı hayvan ithalatına ödenen para 4 milyar dolar.
Tüm bu tabloya rağmen üç yıl öncesine kadar ihracat-ithalat dengesinde ağırlık ihracattan yanaydı. Ancak, bu tablo da tersyüz oldu; 2014 sonu itibariyle tarım ihracatı 18.7 milyar, tarım ithalatı ise 18.5 milyar dolarak gerçekleşti. Yani durum eşitlendi.
-----------------------
Kaynakça: Tarım Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ziraat Mühendisleri Odası, Çiftçi-Sen