Gizli tanık: Harikalar diyarında!

Türkiye ile ABD'nin arasını açan Rahip Bronson davasından sonra “gizli tanık” uygulaması bir kez daha gündemde. Son yıllarda Türkiye’nin izlediği hemen bütün önemli davalarda gizli tanıkların belirleyici olması, uygulamanın kötüye kullanıldığı eleştirilerine yol açtı. Peki nedir bu gizli tanıkların kerameti?

Abone ol

DUVAR - Türkiye ile ABD arasında büyük krize yol açan rahip Andrew Bronson davasında gizli tanıklar daha önce ciddi suçlamalar yönelttikleri sanık hakkındaki iddialarından bir anda vazgeçtiler. Hatta söylediklerinin kaynağı olarak birbirlerini gösterip önceki suçlamaları kendileri zayıflattı! Gizli tanıkların ifade değiştirmesi ile birlikte de Bronson'un serbest kalmasının yolu açıldı. Davada sürecin başından sonuna kadar bütün suçlamaların kaynağında kod adları, 'Dua', 'Kılıç', 'Göktaşı', 'Kama', 'Ateş', 'Serhat' olan bu gizli tanıkların ifadeleri vardı. 23 yıldır İzmir’de yaşayan rahip Bronson’a yönelik başka hiçbir delil de öne sürülemedi. Konu dün TBMM'de yapılan grup toplantılarında MHP lideri Devlet Bahçeli de dahil muhalefet partisi liderleri tarafında da eleştirildi.

Ancak Türkiye böyle 'gizli tanık' ifadeleri üzerinden yürüyen 'büyük' davalara alışkın... Son on yılda bütün neredeyse bütün önemli davaların merkezinde gizli tanıklar yer aldı. Peki gizli tanık 'müessesesi' Türkiye’nin hukuk sistemine nasıl girdi? Ve Ergenekon’dan, Kürt siyasetçilerin yargılandığı KCK davalarına, son dönemde de FETÖ dosyalarına kadar yer alan gizli tanıklar bu davalarda hukukun işleyişinde nasıl bir rol oynadı?

ASLINDA 'HAYATİ TEHLİKE' DURUMUNDA UYGULANACAKTI

Gizli tanık uygulaması 2008 yılında 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’na yapılan eklemelerle ile yürürlüğe girdi. Uygulama tanık olarak açık bir ifade veren kişinin hayati tehlike içine girmesi durumunda “gizli tanık” olabileceği gerekçesiyle yapıldı. Tanık Koruma Kanunu'nun "Amaç ve Kapsam" başlıklı, 1. Madde'sinde şunlar yazıyor: "Bu kanunun amacı, ceza muhakemesinde tanıklık görevi sebebiyle, kendilerinin veya bu kanunda belirtilen yakınlarının hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi tehlike içinde bulunan ve korunmaları zorunlu olan kişilerin korunması amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.”

Hukukçu Prof. Dr. Ersan Şen gizli tanıklık uygulamasının bu yasaya göre 'ancak hayati tehlike durumunda' uygulanabileceğini belirtiyor: “İki hüküm özel şartların varlığı halinde ‘gizli tanıklık’ müessesesine başvurulabileceğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle savcı veya mahkeme, somut olayda yasal şartlar oluşmaksızın savunma makamına karşı tanığı gizleyemez.”

ERGENEKON DAVASI: GİZLİ TANIKLAR SAHNEDE!

Fakat kural bu olsa da birçok önemli davada sanıklar bol bol “gizli tanık” ifadeleri ile muhatap oldu, suçlanan ve ceza alan birçok kişi kimliğini bilmedikleri bu kişilere karşı kendilerini savunmaya çalıştı. 2008'deki değişiklikten sonra gizli tanıklık ilk olarak geniş kapsamlı bir şekilde Ergenekon davalarında uygulandı. Davada tam 60 gizli tanık vardı! Bu tanıklardan 31’i mahkemede dinlendi. En önemlisi sonradan Danıştay saldırısının azmettiricisi ve Cumhuriyet gazetesine bomba atılması olaylarının faili Osman Yıldırım olduğu ortaya çıkan “Gizli Tanık 9”un sanıklar aleyhinde verdiği ifadelerdi. Bu ifadeler sonucunda bir çok kişi mahkum edildi. Yıldırım kimliğinin orta sonra da ifadelerini açık kimliği ile verdi.

Ergenekon davasının bir diğer önemli gizli tanığı ise, “Deniz” kod adını kullanan eski PKK yöneticisi Şemdin Sakık’tı. Sakık önce gizli tanık olarak ifade vermiş daha sonra kendi isteği ile kimliğini açıklamıştı.

GİZLİ TANIKLARIN FANTASTİK DÜNYASI

Bu süreçte en renkli gizli tanıklardan birisi Erzincan Savcısı İlhan Cihaner’in tutuklanmasını da sağlayan yine Erzincan’ın İliç Savcısı Bayram Bozkurt’du. Bayram Bozkurt 2008 yılında yine İlhan Cihaner’in görevlendirmesi üzerine köylülerin bir maden şirketinin çevreyi kirlettiği iddiasını araştırıyordu. Ancak söz konusu şirket Bozkurt hakkında “rüşvet” istediğini iddia ederek şikayette bulundu. Ardından Bozkurt hakkında kaçak kazıdan, köylülerden rüşvet istemeye kadar bir dizi şikayetin olduğu ortaya çıktı. Savcı İlhan Cihaner suçlamalarla ilgili olarak Bozkurt hakkında Adalet Bakanlığı'na bir fezleke gönderdi. Bu olaydan sonra İliç Savcısı kendisi hakkında şikayette bulunan İlhan Cihaner dahil bir çok kişinin "Ergenekon’cu" olduğunu söylemeye başladı! Bozkurt gizli tanık “Efe” kod adıyla aralarında askerlerin de bulunduğu bir çok kişi hakkında mantık sınırlarını zorlayan ifadeler verdi. Hatta Ergenekon’un kendisini öldürmek için arabasına “kene” koyduğunu dahi iddia etti! Cihaner başta olmak üzere bir çok kişi bu ifadelerle tutuklandı.

Bu davalardan sonra ismini 'Hakan Aslan' olarak değiştiren Bozkurt tekrar savcılık dahi yapmaya başladı. Ancak 2015 yılında HSYK’daki değişimden sonra hakkında, "FETÖ üyeliği" ve "yalancı tanıklık"tan dava açıldı. Uzun bir kaçaklık döneminden sonra İzmir’de yakalandı ve... Bu sefer de 'FETÖ' aleyhine ifadeler vermeye başladı!

GİZLİ TANIK UYGULAMASI SORGULANMALI

Bozkurt’un ifadeleri ile hapis yatan eski Erzincan Cumhuriyet başsavcısı İlhan Cihaner Bronson davasından sonra yayınlanan yazısında gizlik tanık uygulaması ile ilgili şunları söylüyordu: “Yaşanan rezillikler ve pespayeliklerden çıkarılabilecek tek iyi sonuç artık bir adaletsizlik kaynağına dönmüş olan ‘gizli tanık’ uygulamasının sorgulanmasıdır.”

Cihaner gizli tanık ifadeleri ile başka kanıt aranmaksızın bir çok kişinin mahkûm olduğunu belirterek uygulamanın kendisinin suç ürettiğini belirtiyordu: “Hukukumuza, yargı ve siyaset Fetullahçı yapılanmanın yönettiği dönemde girdi. Yasa(lar) çıkarılırken ülkenin yargılama kültürü, evrensel kurallar, adil yargılanma hakkı, silahların eşitliği gibi ilkelerle uyumu gözetilmeliydi. Özellikle suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin önemli ölçüde ihmal edildiği terör ve örgüt suçunun alabildiğine belirsiz uygulandığı şu günlerde gizli tanık uygulaması suçla mücadele enstrümanı olmaktan çıkıp, bir suç kaynağına dönüşmüş durumda.”