Göçmenlerin ‘yaşam hakkı’ ihlal ediliyor

Göçmen hukuku üzerine çalışan Ankara Barosu Mülteci Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı avukat Ebru Beşe, Türkiye’nin göçmen geçişlerindeki tavrının gayri insani ve gayri hukuki olduğunu savundu, mültecilerin yaşam hakkının ihlal edildiğini söyledi. Avukat Ayşegül Karpuz’a göre ise, geçişlerin güvenli ve kontrollü yapılması şart. AB’nin mülteci sorunu ile yüzleşmesi gerektiğini belirten Karpuz, “Devletler politik kozlar için değil, mülteciler için masaya oturmalı” çağrısında bulundu.

Abone ol

ANKARA - Türkiye'nin Avrupa'ya geçişleri engellemeyeceği yönündeki açıklamaların ardından kara ve deniz yoluyla Yunanistan’a geçmeye çalışan göçmenlerin dramı sürüyor. Kimi sığınmacılar Edirne'deki Pazarkule Sınır Kapısı’ndan, kimisi de şişme botlar yardımıyla yanlarında çocuklarla Meriç Nehri’nden Yunanistan’a gitmeye çalışıyor.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, en son Türkiye sınırından Yunanistan’a geçen göçmen sayısını 117 bin 677 olarak açıkladı; ancak Yunanistan göçmenlerin ülkeye girişlerine izin vermiyor. Kara ve deniz sınırlarında güvenlik önlemlerini üst seviyeye çıkaran Yunanistan, Türk- Yunan sınırı arasındaki tampon bölgede sıkışan göçmenlere karşı orantısız güç kullanmaya devam ediyor.

GÖÇ YOLCULUĞU: BİRİ ÇOCUK İKİ KİŞİ ÖLDÜ

TOMA’lardan sıkılan tazyikli su ve gaz bombası ile sık sık göçmenlere müdahale eden Yunan güvenlik güçleri, son olarak dün İpsala bölgesinden Yunanistan’a geçmeye çalışan Ahmed Ebu İmad isimli göçmeni de vurarak öldürdü. Aynı gün Türkiye'den Yunanistan’a geçmeye çalışan 48 göçmeni taşıyan bot ise Midilli açıklarında alabora oldu, bir çocuk hayatını kaybetti.

Diğer yandan Türkiye’den Yunanistan’a hiçbir güvenlik önlemi olmaksızın sağlıksız koşullarda geçmeye çalışan sığınmacılar, göçmen kaçakçıları marifeti ile motor ve botlar ile Yunan kıyılarına geçiriliyor. Televizyon kanallarına demeç veren insan kaçakçıları, “Cumhurbaşkanının talimatı ile geldiklerini” söylerken, sığınmacılar ceplerindeki son paralarını da umuda geçişler için kullanıyor.

'TÜRKİYE’NİN GÖÇMEN GEÇİŞLERİNDEKİ TAVRI GAYRİ İNSANİ VE HUKUKİ'

Ebru Beşe

Göçmen hukuku üzerine çalışmalar yapan Ankara Barosu Mülteci Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı avukat Ebru Beşe’ye göre Türkiye’nin göçmen geçişlerindeki tavrı gayri insani ve gayri hukuki. Yunanistan’a geçmek isteyen göçmenlerin günlerdir sınır kapılarında sabahlamalarının ve güvenli olmayan ortamda sınırdan geçmelerinin her şeyden önce ‘yaşam hakkı’ ihlalini beraberinde getirdiğini ifade eden Beşe şunları söyledi:

“Yunanistan’a geçtiği açıklanan göçmen sayısının nasıl elde edildiği ve geçen kişilerin nasıl belirlendiğini bilmiyoruz. Bu geçişler göçmenlerin sağlık, barınma ihlallerinin yanı sıra çok ciddi ‘yaşam hakkı’ ihlalini de beraberinde getiriyor. İnsanlar açık olmayan bir sınıra, müdahale olacağı belli olan bir yere gönderiliyor. Bu durum da sığınmacıları savaş alanının ortasına götürüp bırakmanın bir tık altı.”

'KENDİ ELİYLE SUÇ İŞLİYOR, SUÇ İŞLEYENLERE YARDIM VE YATAKLIK EDİYOR'

Diğer yandan “Göçmenlerin sınırlardan geçişlerinin engellenmemesi demek göçmen kaçakçılığı yapan kişilerin bu suçu işlemesine göz yummak anlamına geliyor” diyen Beşe, Türkiye’nin kendi kanunlarına aykırı davrandığını belirterek şöyle konuştu:

“Türkiye bu anlamda kendi kanunlarına aykırı davranıyor. Yani devlet bu suça göz yummuş oluyor. Devlet bizzat kendi eliyle suç işliyor, suç işleyenlere de yardım ve yataklık ediyor bir taraftan da. Karşıdan bakarsak da Yunanistan da göçmenlere şiddet uygulayarak orantısız güç uyguluyor. Yunanistan’ın da uluslararası anlamda sorumlulukları doğabilir. Devletlerin, ülkeleri karıştırıp insanları kendi yurtlarından edecek müdahalelere göz yumup, bu ülkelerden gelenlere kapılarını kapatması uluslararası anlamda tam anlamıyla ikiyüzlülüktür.”

'AB’NİN MÜLTECİ SORUNU İLE YÜZLEŞMESİ GEREK'

Ayşegül Karpuz

Göç ve iltica alanında çalışan Avukat Ayşegül Karpuz ise, Avrupa Birliği’nin (AB) sorumluluk alarak göç ve mülteci sorunuyla bir an önce yüzleşmesi gerektiği görüşünde. Türkiye’nin göçmen geçişlerine ilişkin tavrını AB’ye karşı politik bir hamle olarak değerlendiren Karpuz, “Avrupa’nın artık Türkiye’ye gözünü ve kulağını kapatmaması gerekiyor. Avrupa’nın Türkiye’de uluslararası koruma başvurusu yapanları kotalar belirleyerek yerleştirmesi gerekiyor. Devletlerin politik kozlar için değil, mültecilerin yaşamı için masaya oturması şart. Bu durum, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne karşı mülteciler üzerinden yaptığı politik bir hamle” dedi.

'İLTİCA HAKKI VE SIĞINMACI KAÇAKÇILIĞI SUÇU'

Şimdi gelinen noktada iltica hakkı ve göçmen kaçakçılığı suçunun söz konusu olduğunun altını çizen Karpuz, şöyle konuştu:

“Türkiye, mülteciler için bir irtica ülkesi olarak hiçbir zaman tercih edilmedi, güvenli bir üçüncü ülke olarak da görülmedi. Şimdi geldiğimiz noktada bir yandan irtica hakkı bir yandan da bizim ceza kanunumuzda yer alan sığınmacı kaçakçılığı suçu söz konusu. Sığınmacı kaçakçılığı yapan müvekkilim olsa beraat talebi ile tahliyesini isterdim şu an için. Bu alanda çalışan avukatlar ve insan hakları aktiviteleri olarak sınırların açılmasında kontrollü ve güvenli geçişin sağlanması gerektiğini söyledik. Bu şekilde kontrolsüz ve düzensiz geçiş mültecilerin uluslararası anlamda yasal olarak sığınma haklarından feragat ettikleri anlamına gelebilecek. Kontrolsüz ve güvensiz geçişlerin teşvik edilmesi de çok tehlikeli. İnsanların çaresizliğinden faydalanılmasına, para karşılığı geçişlerin sağlanmasına göz yumulmaması gerekiyor.”