Golan Tepeleri'nde 4 bin yıllık mezar!
İsrail'de 4 bin yıllık megalitik mezar bulundu. Mezar 'hiyerarşik' yapılı.
DUVAR - Golan Tepeleri'nde eşsiz kaya oymalarına sahip anıtsal mezar keşfedildi. Devasa dolmen mezarlar, ikisi dikili, üçüncüsü de bunların üzerine kapak gibi yatırılmış üç büyük taş ile oluşturulmuş taş devri mezarlarından oluşuyor.
Arkeologlar, gizemli ve çok odalı mezarın 'ilk çiftçilerin bereketli topraklarda bıraktıkları izleri barındırdığını' söylüyorlar. 4000 yıl önce inşa edildiği ortaya konan, Bronz Çağı'na ait yapı Orta Doğu'da keşfedilen en büyük mezarlardan biri. Mezarların üzerinde 50 ton ağırlığında, kaya süslemeli bazalt kapak taşı bulunuyor.
ORTADOĞU'DAKİ İLK ÖRNEKLER
Daha önce Avrupa'da ve Güney Kore'de benzerine rastlanan mezarların Ortadoğu'da bulunan ilk örnekleriyle ilgili Prof. Gonen Sharon Haaratz gazetesine "Bu kalıntılar, kültür evriminin düşündüğümüzden daha karmaşık olduğunu ortaya koyuyor" dedi.
Gravür sanatına da rastlanılan mezarın iç odalarından biri, üç metrelik bir alandan oluşmakta. Bu tek odalık mezarın incelenmesinin ardından arkeologlar yetişkin ve çocukların gömüldüğü ikinci bir defin alanını daha keşfetti. Mezarın içinde ölen kişiye ait olduğu düşünülen renkli boncuklar ve farklı kişisel eşyalar bulundu.
Farklı odaları da yanında barındıran ana mezar, bu coğrafyada inşa edilen ilk 'hiyerarşik' defin alanı. İsrailli arkeolog Uri Berger "Mezarın tavanında bulunan oyma şekiller, yay merkezine giden düz bir çizgiyi göstermektedir. Tavanlar boyunca bir tür yayılarak dolmen tavanında yaklaşık on beş tane gravür dokümanı belgeledik. Ortadoğu'nun kazınmış kaya resimlerinde bu şekiller için paralellik yoktur ve bunlar hala gizemini koruyan detaylar" açıklamasını yaptı.
İsrail Tarihi Eserler Kurulu arkeologlarına göre, "Devasa bazalt levhalarla ayakta duran görkemli mezar, antik ustaların bu anıtı 'özel ölülerin' anısına inşa ettiklerini gösteriyor ki bu durum, karmaşık yönetimi ve ekonomik sistemi olan, anıtsal mühendislik projeleri yürüten ancak geride arkeolojik kanıtlar bırakmayan gelişmiş bir topluma delalet ediyor."
Devasa höyük, kamusal inşaya dair önemli bir bulgu. Prof. Sharon 'mezarın oldukça fazla zaman ve insan gücü gerektiren bir eser olduğunu' vurgularak, 'büyük bir miktarda insan gücünün bir araya gelmesi, personel sağlanması ve hepsinden önemlisi büyük ve uzun vadeli bir projenin uygulanmasını ve kontrolünü idare edilmesi için güçlü bir hükümet sisteminin gerekliliğine' dikkat çekti.
'BÖLGEDE YERLEŞİK HÜKÜMET SİSTEMİ OLMALI'
Geniş bir bazalt taş yatağı olan Golan bölgesi, mineral açısından zengin bereketli topraklardan oluşur. Rüzgâr ve yağmurun, bazalt taş döşeme veya döşeme taşlarını harika renk ve şekillerde dönüştürerek Golan'a dramatik, keskin bir güzellik kazandırdığı biliniyor.
Fakat binlerce yıl önce buraya yerleşen insanları cezbeden ilk şey Golan manzarasının eşsiz güzelliği değildi. Onlar daha çok Golan'ın sığırları için yıl boyunca otlatma imkânı sağlayan meralarıyla ilgileniyorlardı. Geniş alanlara yayılan bazalt taşı-büyük bir depo ısıtıcısı gibi, yazın sıcağı emiyor ve kış boyunca ısıyı yavaş yavaş dışarı vermesi nedeniyle yumuşak kışlar, verimli ve volkanik topraklar, bu yerleşimciler için çok çekici bir tarım ortamı yarattı.
İlk çiftçiler gibi önceki nesiller de Golan topraklarında izlerini bıraktılar. Bu coğrafyada binlerce höyük bulunuyor (Golan'da 5,600 höyük belgelendi; Celile'de ise bu sayı kabaca 400 kadar) Şehir, Orta Tunç Çağı boyunca bölgede önemli ve yerleşik bir hükümet sisteminin varlığına da tanıklık etmektedir.
Prof. Sharon bu kalıntıları inşa eden halka ve yaşamlarına dair "Tarihteki en büyük imparatorluk Moğol imparatorluğu da arkeolojik hiçbir kalıntı bırakmamıştır. Onlar da Bedeviler gibi göçebeydiler. İnşa ettikleri höyükleri yapmaları için sadece yeteri kadar insana ihtiyaçları vardı. Onları beslemeliydiler, bunun yanı sıra mimari ustalığa ve teknolojik bilgiye ve de planlamaya ihtiyaçları vardı. Höyükler anıtsal bir yapı gösteriyor ve düşündüğümüzden daha önemli bir kültüre delalet ediyorlar" açıklamasını yaptı.
Bu antik insanları çevreleyen çok büyük bir gizem var. Onlar tam olarak kimdiler? Neye inanıyorlardı? Esrarengiz höyüğü ölüleri için bir anıt olarak mı yaptılar veya bu özel dini ayinler için ayrılmış kutsal bir yer miydi? Kimse gerçekten bilmiyor. (Kaynak: Nereye.com.tr/Çeviri: Zeynep Şenel Gencer)