Etrafını saran büyük şehirlerin ortasında “ötelenmiş” kardeş gibi bir Burdur... Biraz da bahtsız... Her ne kadar birileri “Görmeden önce mutlaka ölmeniz gereken yerler” listesine koysa da imparatorların gözde şehri Sagalassos Antik Kenti, Türkiye’nin Maldivleri Salda Gölü ve turizme açılan ilk mağarası İnsuyu Mağarası’yla “ölmeden görülmesi gereken” yerlerden biri bence...
Ne kadar ayıp! Hem bunu yazana hem de bana! Nasıl olur da ilk dörde giren bir şehri şimdiye kadar yazmam! Hâlbuki göllerini, lavanta bahçelerini, antik kentlerini ne de çok severim. Gerçi şehir merkezine hiç gitmedim. Gezip gördüğüm yerleri anlatmadan önce şehir merkezi nasıl bir yerdir diye de merak etmeden duramıyorum.
'VEFALI ESKİ BİR DOST'
Bir şehri anlamak için her zaman ilk başvurduğum “kutsal bilgi kaynağı” Ekşi Sözlük’e başvurayım diyorum; o da ne? Erişimin engellendiği aklıma geliyor. Ama demokrasilerde çare tükenmez! Buluyoruz bir yolunu:
“90’larda yaşayan, kapitalizmin pek uğramadığı, nüfusunun ciddi bir kısmını yaşlı vatandaşlarımızın oluşturduğu, şişi aşırı lezzetli olan, bünyesinde muazzam güzellikteki Sagalassos Antik Kenti’ni bulunduran, bence ‘sakin şehir’ unvanını kazanması gereken iç Akdeniz Bölgesi ili. Sınırları içerisinde AVM olmaması, ilin 90’larda yaşadığı düşüncesini pekiştiriyor.” İmza: aslinda haklisin
“Burdur şey değil mi ya vefalı eski dost. Pek ortalıkta görünmez ama orada olduğunu hep bilirsin. İnsana güven verir. İyi günde de kötü günde de yanındadır. Tek bir caddesi ile dimdik ayakta durmasını bilir. Kıymetini bilmediğin ama sana değer veren kişidir Burdur.” İmza: neguzelsovdun
“Evliya Çelebi’nin veliahtı olarak yetmiş dokuz il gezmiş birisi olmanın bana verdiği bilgiye dayanarak konuşursam, Eskişehir dışında iç bölgelerde kadınların şehir kültürü ve rahatlığı bakımından rahatlıkla şort giyebildiği ikinci şehir Burdur’dur diyebilirim.” İmza: ak07
“Ah ulan çayırlığa gitsek de sekiz on bira içsek deyip ah çekerim. Hava eksi derecelerde bile olsa o çayırlığa gidilip araba park edilip masa olarak arabanın kaputu kullanılır. G.tün dona dona sabaha kadar o bira içilir. Sonra da bizim tostçuya gidilip sabah tostu yenilip evlere dağılınır. Yaz tatili, ara tatili, bayram tatili hep böyle geçer.” İmza: manofmayhem
BEDELLİ ASKERLİK ŞEHRİ
Bence şehir hakkında fazlasıyla bilgi veren bu iletileri aldığım Ekşi Sözlük’te en çok yazı da askerlerle ilgili... Burdur’un adının başlarda “dövizli”, sonradan da “bedelli askerlik şehri”ne çıkmasının sebebi; “Kısa dönem de olsa askerlik, askerliktir” deyip “Burdur bir liman, bense bir gemi...” diye başlayan özlü sözleri “kültür”ümüze kazandıran kısa dönemcilerin birliği, 58. Piyade Er Eğitim Alayı burada. Eskiden tanıştığım çoğu insan, Bilecik’te askerliğini yaptığını söyleyince çok şaşırırdım. Türkiye’deki her erkek askerlik için Bilecik’e gelmiş gibi hissederdim. Şimdi herhâlde çevremde “Burdur’da askerlik yaptım” diyen daha çoktur. Kısa zamanda ne de çok hikâye biriktiriyorlar! Biz kadınlar, bu durumu bir türlü anlayamayacağız sanırım!
'İZMİRLİ DEĞİLİZ YALIMIZ OLSUN, İSTANBULLU DEĞİLİZ BARIMIZ OLSUN'
Askeri kadar Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde okuyan öğrenciler de şehir kültüründe ve ekonomisinde etkili faktör. Son dönemde 33.769 öğrencisi varmış üniversitenin. Ama öğrenci sayısına paralel olarak maalesef eğlence hayatı ve sosyalleşme mekânları artmamış şehirde. “İzmirli değiliz yalımız olsun, İstanbullu değiliz barımız olsun, Burdurluyuz bırak da şeklimiz olsun.” demiş, “ünlü” bir Burdur düşünürü... Her küçük şehir gibi Burdur’un da bir “mecburiyet” caddesi var. Boydan boya kafelerin olduğu sokak genelde öğrencilerin buluşma yeri. Bir de Burdur Gölü kenarı... Deniz yok ama plajı var Burdur’un. Herkesin kıyısında rahat bir şekilde takılabildiği Burdur Gölü, maalesef Türkiye’deki diğer göller gibi büyük tehlike altında. Burdur’a gitmediyseniz bile güneye inerken yanından geçmişsinizdir; eskiden yolda giderken seyre doyamadığınız, Türkiye’nin en derin göllerinden, yüzlerce kuş türünün tespit edildiği Burdur Gölü, büyük oranda şekilmiş hâlde.
BAHTSIZ KENT
“Kafede otur, göle git; nereye kadar?” diyenlerse komşuları Isparta’ya, Denizli’ye, Antalya’ya, Muğla’ya, az da olsa Afyon’a gitmekte buluyor çareyi. Etrafı bu kadar çok büyük şehirle çevrelenen Burdur, biraz bahtsız bir kent. 3 Ekim 1914’te ağır bir deprem yaşamış. Binlerce insan hayatını kaybetmiş, binalar oturulamayacak hâle gelmiş. Savaş zamanı da olunca pek yatırım görmemiş sonrasında. Cumhuriyet’le birlikte demir yolu, fabrikalar derken hafiften yaralarını sarmaya başlayan Burdur, bu sefer 12 Mayıs 1971’de bir kez daha depremle sarsılmış ve sonrasında şehrin gelir seviyesi yüksek kesimini biraz da komşu illere kaptırmış. Geçmişte nüfusunun neredeyse aynı olduğu Isparta’yı Süleyman Demirel’in ve hükümetlerin “desteklemesi”ni de ötelenen kardeş gibi izlemiş Burdur. Ama ne olursa olsun; Isparta Uluslararası Gül Festivali’ndeki konseri iptal edilen şarkıcı Melek Mosso’ya sahip çıkan Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz’in “Demokrat bir kentte gençlerle buluşmaya ne dersiniz?” diye sorması benim için dünyalara bedel. Ercengiz’den söz açılmışken pandemi zamanı vatandaşların mecbur olmadıkça evden çıkmamaları için Başkan’ın rahmetli anneannesinin sözlerini kullanarak hazırlattığı billboardları hatırlıyor musunuz?
“Gadın Burdur’um
Vara yoğa gezip durmayalım
Bi evimizde oturalım gali
Yine beraber oturceğimiz günleee gelcek
Şimdilik evinizde oturagon.”
İşte tam da “Burdurlular nasıl konuşur?” cevabı burada yazanlar.
DEV FİL İSKELETİ GÖRMEK İSTER MİSİNİZ?
Muallim Mustafa Sırrı Özkan Kültür Evi, Piribaşlar Kültür ve Sanat Evi, Mısırlılar Evi, Çelikbaşlar Evi / Mehmet Akif Ersoy Kültür Evi, Bakibey Konağı, Taş Oda Konağı, İncir Han, Susuz Han, Hıdırlık Kümbeti (Dörtayak Türbesi), Ulu Cami, Pirkulzade Kütüphanesi gibi birçok tarihî binası olan Burdur’da gezebileceğiniz iki müze var. Biri; Hacılar, Kuruçay, Höyücek Höyükleri, Boubon, Kibyra, Sagalassos ve Kremna kazılarından çıkarılan, müsadere ve satın alma yoluyla kazandırılanlarla birlikte 66.000’den fazla kültür varlığına sahip Burdur Arkeoloji Müzesi... Diğeriyse Rum Ortodoks Kilisesi’nden devşirme binaya sahip, Kemer ilçesi Elmacık köyünde yapılan fosil kazılarında ortaya çıkan dev bir güney filine ait iskelet ile tarih öncesi canlılara ait kalıntıların sergilendiği Doğa Tarihi Müzesi...
İMPARATORLARIN GÖZDE ŞEHRİ: SAGALASSOS
İmparatorların olduğu kadar benim de gözde antik kentlerimden Sagalassos... 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan antik kente girdiğiniz andan itibaren kendinizi Roma döneminde gibi hissedebilirsiniz. Terk edildiği günden beri en iyi korunan antik yerleşimlerden biri... En belirgin yapısı olan muhteşem Antoninler çeşmesi, görülmeye değer. Daha önce yazdığım gibi buradan çıkarılanlar, Burdur Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
KAHRAMAN SAVAŞÇILARIN VE HIZLI ATLARIN ŞEHRİ: KİBYRA
Kibyra Antik Kenti de 2016 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmış. Antik kent birbirinden derin yarlarla ayrılan hâkim üç tepelik üzerinde oturuyor; oldukça büyük. Geçmişte özellikle demircilik, çömlekçilik, dericilik ve at yetiştiriciliğinde ünlü kentin şehir halkı ise son derece savaşçı kimliğe sahipmiş. Anıtsal kapısı, görkemli stadyumu ve diğer binalarıyla köşeden bir gladyatör çıkacakmış gibi geliyor insana.
Burdur’da ayrıca Kremna, Boubon ve Balboura antik kentleri bulunuyor. Milias ve Sia Ören Yerlerinde de bazı kalıntıları görmek mümkün.
İNSUYU MAĞARASI
Türkiye’nin turizme açılan ilk mağarası İnsuyu Mağarası, toplam 597 metre uzunluğunda... Karstik yapının zamanla erimesi ve aşınması sonucu, mağara içinde sarkıt ve dikitler meydana gelmiş. İçindeki dehlizlerde irili ufaklı dokuz göl mevcut. Mağaranın binlerce yıl önce oluştuğu tahmin ediliyor.
TÜRKİYE’NİN MALDİVLERİ: SALDA
Gelelim Burdur’un en ünlü yerine, Salda Gölü’ne... Benzinin bu kadar pahalı olmadığı zamanlarda, merak ettiğim her yere gidebilmek için vitesli bir motosiklet aldım. İlk çıktığım turun dönüşünde de yolumu uzattım Salda’ya uğradım ve kıyısında bir gece kaldım. Gitmeden önce gölün etrafının tamamının beyaz kumsal olduğunu sanıyordum. Gölün etrafında tam tur yaptığımda öyle olmadığını, küçük bir bölümün sadece “Maldivler” diye anıldığını gördüm ama bu bende hayal kırıklığı yaratmadı. Her yeri muhteşemdi. Her yeri muhteşemdi. Ama ne acı ki bazı yerleri ikinci derece Doğal Sit Alanı olarak tescil edilerek koruma altına alınmasına rağmen yeterli koruma sağlanamıyor.
Burdur ve Salda gölleri kadar popüler olmasa da göller bölgesi Burdur’da ayrıca Karataş, Yarışlı, Gölhisar, Yazır gölleri bulunuyor.
Bu arada Salda Kayak Merkezi diye bir yer olduğunu biliyor muydunuz? Açık olduğu zamanı biz bir türlü denk getiremedik ama göl manzarasına karşı kaymak oldukça zevkli olsa gerek.
KARANLIKDERE VE SERENÇAY KANYONLARI
Ballık köyündeki Karanlıkdere Kanyonu, yüzlerce metre yüksekliğindeki jeolojik yapılarla dağcıları ve doğa yürüyüşlerini kendisine çekiyor. Sedir, çam, ardıç ve meşe ağaçlarıyla kaplı kanyon, bitki florası yönüyle oldukça zengin.
Günalan köyündeki Serençay Kanyonu ise kıyı kenarının en çok yüksekliğe ulaştığı bölümünde kalker kütleyi oyarak yapılmış mezarlarla dikkat çekiyor. Takriben MS 4. ile 6. yüzyıla ait oldukları tahmin ediliyor.
LİSİNİA DOĞA
Burdur’u anlatıp Lisinia Doğa Projesi’nden bahsetmemek olmaz. Temelleri doğa gönüllüsü veteriner hekim Öztürk Sarıca tarafından 2005 yılında, Burdur Gölü’nün kıyısında atılmış. Üç yıl süren izin çalışmaları sonucu Lisinia, öncelikle ülkemizin ilk yaban hayatı merkezlerinden birisi olarak resmiyet kazanmış. Aynı dönemde tüm masrafları Öztürk Sarıca tarafından karşılanmak üzere on yıllığına Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na bedelsiz hibe edilmiş. Kurulduğu yıldan beri gelişerek çeşitlenen Lisinia Doğa, hâlihazırda sekiz farklı alt projeyle çalışmalarını sürdürüyor. Merak ettiyseniz ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Başlığımızı madem Feyyaz Yiğit’in şarkısının sözlerinden attık; yazıyı da bir Burdur tekerlemesiyle bitirelim. Ama önce şu soğuk şakayı yapmalıyım: Burdur’un ilk hecesi nedir? Burdur!