Arama motoru denince ilk akla gelen elbette Google. Pek çok
insan hangi internet sitesine gitmek istediğini biliyor olsa da,
tarayıcının adres çubuğuna o sitenin internet adresini yazmak
yerine, Google’ın arama çubuğuna sitenin adını yazmayı tercih
ediyor. Çünkü Google pek çok internet kullanıcısının internete
giriş sayfası.
“Ne var ki bunda?” denilebilir. Aslında çok şey var. Özellikle
de son zamanlarda alevlenen Rusya’nın yaydığı iddia edilen
yalan/yanıltıcı haberler ve bu yalan/yanıltıcı haberlerin Batı
demokrasisine en büyük tehdidi oluşturduğu tartışmalarının
sonrasında, Google kullanıcıların "düşük kaliteli" bilgilere
erişimini zorlaştırmak için arama servisinde bir takım
değişikliklere gittiğinden bu yana.
GOOGLE GERÇEĞİN HAKEMİ Mİ?
Google bu değişikliklere ilişkin açıklamasında arama
sonuçlarından yalan/yanıltıcı haberleri çıkarmayı planlamadığını,
sadece bu tür haberlerin üst sıralarda gelmesini engelleyeceğini
iddia etti. Arama motorunun algoritmasında yapılan değişikliklerle
yalan/yanıltıcı haber, komplo teorisi ve düşük kaliteli olarak
etiketlenen içerikler arama terimine birebir uyuyor olsa bile arama
sonuçlarında ilk sayfalarda gelmeyecek.
Ancak belirtmek gerekir ki Google bir şirket olarak yıllardır
tartışma konusu. 1995’te Stanford Üniversitesi’nde karşılaşan Larry
Page ve Sergey Brin tarafından tasarlandı. 1998 yılında ikili bir
şirket kurdu. Google internetle birlikte yaygınlaşan “garaj”
şirketlerinden birisi. Bu “garaj” şirketlerinden yüzlercesi 2001’de
yaşanan NASDAQ krizinde borsadaki küçük yatırımcıların birikimleri
ile birlikte batarken Google hızla büyüdü. Kısa sürede bazılarını
geliştirdiği, bazılarını ise satın aldığı bir dizi masaüstü, mobil
ve online ürünün sahibi oldu ve aynı zamanda da Google reklamları
sayesinde çevrimiçi online piyasasının en önemli oyuncusuna
dönüştü.
2011’de arama motoru ve online reklam piyasası yanında mobil
arama piyasasında da bir tekel haline geldiği gerekçesi ile ABD’de
tartışmalara neden oldu. Antitröst yasalarının Google’a uygulanması
konusunda yükselen tartışmada, şirketin piyasadaki hâkim konumunu
kötüye kullandığı iddia edildi. Avrupa Birliği Komisyonu ise daha
geçtiğimiz aylarda Google'a internet aramalarındaki hakim konumunu
kötüye kullanmaktan dolayı 2.42 milyar euro'luk bir para cezası
verdi.
Bütün bu tartışmalarda şirkete yöneltilen suçlamalar arasında
arama sonuçlarında kendi ürünlerini en üst sıralarda göstererek
aldatıcı gösterim yaptığı, rakip siteleri arama sonuçlarında
göstermeyerek onların internette erişilemez hale gelmesini
sağladığı da vardı.
GOOGLE SANSÜRÜ
Her ne kadar Google arama sonuçları algoritmasında,
yalan/yanıltıcı habere dair düzenlemeler yaptığını iddia ediyor
olsa da, değişikliklerin açıklandığı 25 Nisan 2017 tarihinden beri
demokratik hak örgütlerine, savaş karşıtı örgütlere, sol ve ilerici
örgütlere ait internet sitelerinin küresel trafik oranları gözle
görülür bir biçimde azaldı. Bu azalma Temmuz ayı sonunda “World
Socialist Web Site” tarafından yapılan açıklamada çarpıcı bir
biçimde ortaya çıkıyor. Açıklamaya göre WSWS’nin bu Nisan ayında
Google üzerinden gelen ziyaretçi sayısı 422 bin 460, Temmuz ayında
ise 120 bin. Yani yüzde 70’ten daha fazla bir düşüş söz konusu.
Sitenin Uluslararası Yayın Kurulu Başkanı David North sitelerine
tüm dünyadan erişen ziyaretçilerin önemli bir kısmının arama
motorları üzerinden geldiğini, Google’ın da siteye erişmek için en
fazla kullanılan arama motoru olduğunu söylüyor ve bu yüzde 70
oranındaki azalmanın masum bir açıklamasının olamayacağını,
Google’ın yaptığının bir politik sansür olduğunu belirtiyor.
Son üç ayda Google’ın kullanıcılarını “yalan/yanıltıcı”
haberlerden korumak için uygulamaya başladığı yeni değerlendirme
sisteminden etkilendiği iddia edilen sitelere bakıldığında bunun
bir takım politik tercihlere dayandığını söylemek mümkün hale
geliyor. Bu siteler arasında WikiLeaks, Alternet, Counterpunch,
Global Research, Consortium News ve Truthout yanında
ACLU (American Civil Liberties Union-Amerikan Sivil
Özgürlükleri Birliği) ve Uluslararası Af Örgütü (Amnesty
International) gibi örgütlerin siteleri yer alıyor.
GOOGLE'IN BEKÇİLİĞİ
Sonuçta daha önce yazdığım gibi Rusya’nın ABD seçimlerini
etkilediği ve Putin’in internet üzerinden yaydığı yalan/yanıltıcı
haberlerle seçimi Hillary Clinton’dan çaldığı iddiaları doğru olsa
bile, bu yalan haberlerin yayılmasının asıl sorumluları reklam
verenler ve reklama dayalı Facebook ve Google gibi şirketleşmiş
sosyal ağlardı. Sonuç ise onların kendilerini sansür mekanizmaları
geliştirerek temize çekmesi oldu.
Tüm bu iddialar, geleneksel medyanın endüstriyel gücüne sahip
olmayan ve ürettiği alternatif haber ve eleştirel içeriği interneti
kullanarak insanlara ulaştıranların kontrol edilmesi gereken bir
tehdit olduğu inancını besledi. Arama motoru piyasasında edindiği
tekel konumu ile gerçeğin hakemliğine soyunan Google ise son
durumda internetin kapı bekçisi oldu. Açıktır ki önlem alınmazsa
tüm kapı bekçileri gibi Google’ın bekçiliği de internetteki
özgürlük alanımızı önemli ölçüde daraltma potansiyeline sahip.
Google bu son düzenlemeler ile bir sansür aracı olarak neler
yapabileceğini gösterdi. Ancak unutulmamalı ki hem kâr getiren bir
iş olarak hem de sansür aracı olarak kullanışlılığı, ulaşmak
istediğimiz içerik ile aramıza girmesine izin vermemize bağlı.
Son olarak Gazete Duvar’ın birinci yılını kutluyorum ve
önümüzdeki yıllarda Gazete Duvar’a Google’dan arayarak değil de,
doğrudan erişen okurlar diliyorum…