'Görmüyor musun memleketin halini'

Ahmet Say yeni çıkan kitabı “İnsanoğlu İnsanlar”da müzisyenlerle yazarlar ve şairleri hatıralarıyla buluşturuyor. Say Nazım Hikmet'le yaptığı bir konuşmayı da aktarıyor.

Abone ol

DUVAR - Müzikolog Ahmet Say, Evrensel Yayınları'ndan çıkan kitabında Nâzım Hikmet, Halit Çelenk, Metin Altıok, Ruhi Su, Bessie Smith, Richard Wagner gibi isimlere dair düşüncelerini ve bu özel dostlarla olan hatıralarını okurlarla paylaşıyor.

Say kitabında unutamadığı hatıraları arasında önceliği Nâzım Hikmet’e veriyor. “Nâzım’ın Bana Öğüdü” başlıklı bu bölümde Say, usta şairle tanışmalarını ve aralarında geçen diyaloğu anlatıyor. Bu diyalogda şair, Say'a gelecekte ne yapmak istediğini soruyor. Say ise o dönem bağımsızlık savaşı veren Cezayir’e gitmek istediğini söylüyor ve sohbetin şöyle devam ediyor:

Durakladı ve yanlış bir şey duymuş gibi sordu: Cezayir’e mi?

‘Evet... Bağımsızlık savaşı veriyor onlar...’

Şöyle bir duraklayıp patladı:

‘Olamaz!’ ‘Yanlış!’ diye bağırdı.

Şaşırmıştım ‘neden?’ diye sordum.

‘Sen...’ dedi (ve susmak yerine yutkundu), ‘sen, cephenin ön saflarına gitmelisin!’

Anlamamıştım, bakıp duruyordum yüzüne, açıklama bekliyordum.

‘Senin mücadele yerin yurdundur! Görmüyor musun yurdunun halini? Emperyalizmi kapıdan kovduk, herifler bacadan girdi... Gitmelisin! Cephenin ön saflarına gitmelisin!’

Bu sefer ben yutkundum; Nâzım’a bir cevap vermem gerekiyordu. Ayağa kalkıp ‘Tamam’ dedim, ‘cephenin ön saflarına gideceğim!’

Sarıldı bana Nâzım. Bu kucaklaşma hem anlaştığımız hem de artık vedalaştığımız anlamına geliyordu.

Beni yolcu ederken ‘Anladın değil mi meseleyi?’ diye son bir kez sordu.,

‘Anladım’ dedim, ‘benim gideceğim yer cephenin en ön saflarıdır, bunu hiç unutmayacağım...’

AHMET SAY KİMDİR?

Bir öğretmen çocuğu olan Ahmet Say, 1935’de İstanbul’da doğdu. Küçük yaşta özel derslerle piyanoya başladı. 1946’da İstanbul Belediye Konservatuvarına girdi. 1950’de konservatuvardan ayrıldı; liseden sonra Almanya’da basın-yayın öğrenimi yaptı. Bu yıllarda Müzikolog Kurt Köhler’in özendirmesiyle müzik bilime ilgi gösterdi. 1960’da yurda dönünce Bingöl’de öğretmen, halk eğitimcisi ve folklorcu olarak çalıştı. Türkü, ağıt, masal ve öyküleriyle ödüller kazandı.