Futbol oyun aygıtlarının tümü (sistem, taktik, strateji ve yetenek) maç düzeylerinin yoğunlaşması ve çarpışması yoluyla sürekli yeni pozisyon anlamları üreterek, oyunun yorum katmanlarını zenginleştirir ve dönüştürür. Herhangi iki oyuncu arasındaki pas ilişkisi ya da basitçe paslaşmanın her an mevcudiyeti, eşdeğerli bir özellik temelinde yan yana gelme ihtimalini içerdiği için, bu zenginleşme ve dönüşme süreci hem sonsuz hem de sınırsız gibidir. Bu durum şiire çok benzer. Bir imge bir başka imgeye ses benzerliği yoluyla, bir diğerine sözdizimsel eşdeğerlilik yoluyla, bir diğerine de morfolojik koşutluk yoluyla bağlanabilir.
Nitekim, Tartu okulunun önde gelen göstergebilimcisi Yuri Lotman şiirsel metni "içinde anlamın sadece bağlamsal olarak var olduğu ve benzerlikler ve karşıtlıklar kümeleri tarafından yönetilen, tabakalaşmış bir sistem" olarak görür. "Metindeki farklılıklar ve koşutluklar nispi terimlerdir ve ancak birbirleriyle ilişkileri içinde algılanabilirler. Şiirde gösterileni belirleyen gösterinin doğasıdır, sayfa üstündeki, işaretlerin oluşturduğu ritim ve ses kalıplarıdır."
Bir büyük futbol şairi olan Guardiola, pasın anlam üreten kurallı yapılarıyla maçın bütün düzeylerinde "estetik nesneyi" yeniden üretmek için, her pozisyonun farklılık ve koşutluklarını, kendi örüntüsüne, yani sistemine dahil eder.
Lotman şiirsel metine "sistemler sistemi, ilişkiler ilişkisi" diyor. Guardiola da oyuna, hayal edilebilecek en karmaşık, ilişkiler ilişkisi gözüyle bakıyor. Her pozisyon biriminin gerilimleri, tekrarları, koşutlukları ve karşıtlıkları, diğer pozisyon biçimlerini sürekli değiştiren ve her seferinde, içinde birkaç sistemi yoğunlaştıran, bir pratik faaliyet olarak algılıyor. Oyun, pozisyonların tümünü harekete geçirir, etrafındaki diğer pozisyon ihtimallerinin yoğun baskısıyla, olanaklı olanını bütün enerjisini açığa çıkarır. Oyun, akışkan ve bitişik pozisyonlar zinciri halinde birleşen bir büyük maç örüntüsüne dönüşür.
Guardiola, her şairin şiirde yaptığını yapar; bilgiyi yoğunlaştırır. Şair dize düzeyinde bunu yaparken Guardiola aynı şeyi pozisyon düzeyinde yapar. Ama bir bütün olarak oyunu, olası bütün pürüzlerden arındırmaya çalıştığı için, ona bir tür Japon şair demek de haksızlık sayılmaz.
Yüz elli yıllık geleneksel futbol oyun pratiğiyle kendi oyunları arasında büyük ayırımlar gözeten Guardiola, deyim uygunsa "beklentiler ufkuna" çağın yeni futbol şiirini yazmayı başarmıştır. Geleneksel futbolun hiçbir aygıtına itibar etmeyen Guardiola, rastlantısal olandan özenle uzaklaşarak, yerleşik normların tümünü yeniden yorumlamış ve rutinleşen geleneksel örüntülerden, bilerek isteyerek sapmıştır.
Söz gelimi, Guardiola, oyunu üç bölgeli bir eylem olarak ne tasarlıyor ne de meşru görüyor. Top ve pas ilişkisini merkez alarak, oyunu ileri ve geri biçiminde iki bölgeli eylem alanı olarak kurguluyor. Topun olduğu bölge ve topun atılması muhtemel olan bölge, iç içe ve aynı anda, iki sistem ve iki pozisyon içeriği tasarlanıyor.
Guardiola için amaç sadece kazanmak değildir; amaç her şeyden önce iyi oynayarak kazanmaktır. Kazanmanın rastlantısal diyalektiği yerine, tekrarlanabilir örgülü ve örüntülü bir oyunu ikame etmek ve oradan bitmiş bir ürünle, her hedefi zorlamak, esas niyettir.