Gül Sunal: Kemal Sunal'ı Kemal Sunal'a kırdırdılar

Gül Sunal ile Kırmızı Kedi Yayınları tarafından yayımlanan 'Kemal Hadi Gel, Bir Kahve İçelim' kitabını konuştuk. Sunal, "Okumak, yaşama biçimiydi Kemal'in" dedi.

Abone ol

DUVAR - 11 Kasım 1944 yılında dünyaya gelen Kemal Sunal, rol aldığı ilk film olan "Tatlı Dillim"den (1972) bu yana hepimizi güldürmeye devam ediyor. Bugüne kadar onun filmlerini defalarca izledik, büründüğü karakteri sevdik, repliklerini ve gülüşünü kendi aramızda taklit edip durduk; yani sinemadaki Kemal Sunal’ı çok iyi tanıyorduk.

Gül Sunal’ın kaleme aldığı 'Kemal Hadi Gel, Bir Kahve İçelim' adlı kitapsa Kemal Sunal’ın bilinmeyen yönünü; ev hayatını, arkadaşlıklarını, yaşadığı türlü sıkıntıyı, attığı bin bir türlü kahkahayı; acısıyla tatlısıyla bütün bir ömrün bilinmeyenlerini konu ediniyor.

'Kemal Hadi Gel, Bir Kahve İçelim', geçtiğimiz günlerde Kırmızı Kedi Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı. Biz de bu vesileyle Kemal Sunal’ın değerli eşi Gül Sunal’la keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

İlk önce kitabın yazım süreciyle başlamak istiyorum. Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz? Yazım sürecine dair bizimle paylaşmak istediğiniz ayrıntılar var mı?

Bir yurt dışı seyahatimizde Haldun Dormen, Ali ve ben taksideydik. Kemal’den bahis açıldı. O an aklıma geldi. “Haldun abi, Kemal’le ilgili bir kitap yazsam nasıl olur?” dedim. “Geç bile kaldın şekerim,” dedi. Hiç beklemediğim bir cevaptı. Ne “Nasıl yazacaksın?”, ne “Kitap yazmak kolay değil” gibi beklediğim bir cevap değildi. Oradan Ali atıldı. “Ne güzel olur, sen yaparsın” dedi. Gideceğimiz yere varıncaya kadar başka konulara geçtik. Ben kafamda sadece kitap yazmayı düşündüm ama ne yazacağımı düşünmedim.

İstanbul’a dönünce Ezo’ya bahsettim. “Şahane fikir” dedi. Bir harita metot defteri aldım, okuldaki masama oturdum ve başladım. Bir ay içerisinde, kapı çaldı, telefon çaldı, bir veli geldi; ben yazıyorum, ara verip tekrar yazıyordum. Bittiğine emin olunca Ali’yle Ezo’ya okuttum. Haldun abiye ve Osman Şengezer’e okuttum. Beğendiler. Ben bir daha okumadan yayınevine götürdüm ve basıldı. İsmi herkese biraz uzun geldi ama ben ısrar ettim.

'KEMAL SERT MİZAÇLI DEĞİL, UTANGAÇTI'

Kemal Sunal bugüne kadar hepimizi güldürmekten yerlere yatırdığı halde, onun set dışında sert mizaçlı biri olduğuna dair yaygın bir kanı var. Ancak siz Kemal Sunal’ın ev hayatının, arkadaşlık ilişkilerinin neşeli olduğunu ve onun her şeyi mizaha çeviren yapıda biri olduğunu yazıyorsunuz. Kemal Sunal’ın ev hayatından kısaca bahseder misiniz?

Kemal sert mizaçlı değil, utangaçtı. Bu yüzden dışarda asık suratlı sanılırdı. Kendisine yakın hissettiği arkadaşlarımızın, akrabalarımızın yanında en çok konuşan şakalar yapan oydu. Çalıştığı zamanlar hariç evde zaman geçirmeyi severdi. Çocuklarla oyun oynamak için fırsatlar yaratırdı. Akşam yemeklerinde ailece sofrada olunmasına dikkat ederdi. Tatil günlerinde geç yatılsa bile ailece kahvaltı yapmayı çok severdi. Evimizden misafir eksik olmazdı.

Kemal Sunal’ın evde büyük bir kütüphanesi bulunduğundan bahsediyorsunuz. Kendisinin çok okuduğunu, sizleri de okuma konusunda teşvik ettiğini belirtiyorsunuz. Peki Kemal Sunal’ın başucu kitapları hangileriydi? Kendisini özellikle benzettiği bir kahraman ya da sinemada canlandırmak istediği bir roman karakteri var mıydı?

Okumak en önemli hobisiydi demek yanlış olur. Yaşam biçimiydi Kemal’in... Benim de daha önce okuduğum kitaplar hakkında konuşmayı severdi. Kitaplarını asla ödünç vermezdi. İsteyen olursa satın alıp hediye ederdi. Her tür kitabı okurdu. Bütün gazeteleri okur, gündemi yakından takip ederdi.

'Kemal Hadi Gel, Bir Kahve İçelim, Gül Sunal, 344 syf., Kırmızı Kedi Yayınları, 2021.

'FİLM BAŞLADIĞI GÜNDEN BİTİNCEYE KADAR AYNI KOSTÜMLE DOLAŞIRDI'

Kemal Sunal’ın canlandırdığı karakterlerin kostümlerini set dışında da üstünden çıkarmadığını, film bitene kadar giydiğini ve hemen her yere bu kıyafetlerle gittiğini yazıyorsunuz. Bu Kemal Sunal’ın oyunculuk metodu muydu? Genelde oynadığı karakterlere nasıl hazırlanırdı?

Evet. Film başladığı günden bitinceye kadar aynı kostümle dolaşırdı. Çekim olmadığı günler hariç. O zaman temizletebilirdik. Kostümleri çok kıymetliydi. Önemli bir kutlama yoksa dışarıda yemeğe veya ev ziyaretine giderken de kostümü ile giderdi. Film bitince alabilirse kostüm dolabına asardı. Bazen de alamaz, günlerce üzülürdü.

'KEMAL SUNAL'I KEMAL SUNAL'A KIRDIRDILAR'

90’lı yıllar televizyonlarında Kemal Sunal filmleriyle yeni çekilen Kemal Sunal dizileri reyting yarışına giriyor ve klasik filmler bu yarıştan galip çıkıyordu. Filmleriyle ilgili yaşadığı telif problemi de cabasıydı. “Param olsa asla dizi yapmazdım” diyor hatta bir röportajında. Biraz bu dönemden bahsedelim mi?

Bence dünyada eşi bulunmaz bir dönemdi. Bu konuda Kemal Sunal eşine rastlanmayan korkunç bir süreç yaşadı. Sinema krize girince herkes gibi Kemal de çalışamıyordu. Ciddi maddi sıkıntı çektik. Bu durumdan "Saygılar Bizden" adlı diziyle kurtulduk. Ancak manevi olarak çok ağır günler yaşadığını söylemeliyim. Dizinin yayınlandığı akşam diğer bütün ulusal kanallar eski Kemal Sunal filmleriyle karşısına çıktılar. Tabii diziler eski filmler kadar izlenmedi. E filmlerden telif hakkı yok, diziler onlar kadar reyting yapmıyor. Televizyonlar dizi yapacağına eski filmleri tekrar tekrar yayınlıyorlar. Bu bir nevi oyuncuyu açlığa mahkûm etmek demekti. “Dizi yapacağıma alırım 2-3 film, para kazanırım” fikri cazipti tabii...

Dizilerin filmler kadar tutulmamasının sebebi şuydu: Kemal başrol tamam ama diğer rollere ve senaryoya çok önem vermediler. Kolaya kaçıp “Şaban” tiplemesinden vazgeçmediler. Aslında Kemal artık olgunlaşmıştı. Tipi oturmuştu, eski Şaban filmlerindeki karaktere giremiyordu. Yani Kemal Sunal’ı Kemal Sunal’a kırdırdılar. Her gün, “Dün akşam yine birinci olmuşum” diye memnuniyet mi acı mı anlayamadığım bir gülümsemeyle bana bakışını asla unutmuyorum.

Kemal Sunal’ın akıllarda kalan bir diğer eylemi de yıllar sonra okula dönmesiydi. Hatta mezuniyeti çocuklarınınkiyle aynı zamana denk geliyor sanıyorum. Bu durum basında çokça yer bulmuştu, peki evdeki yansıması nasıldı? Bu kararın öncesine, sonrasına dair neler söylemek istersiniz?

Sinemada kriz yaşandığı dönem evde zaman geçirmeye gayret etti. Sıkılıyordu. O günlerde üniversiteye devam etme hakkı tanındığını yazan bir mektup geldi. Çok sevindi. Hemen çalışmalara başladı. Tiyatro turneleri nedeniyle okuluna ara verdiği için birkaç dersten sınava girip ikinci sınıfa başlayabilmek onu çok heyecanlandırdı. İki dersi vardı. Bütün yaz Daktilo ve Fransızca dersi aldı. Sınava girdi ve okula devam etmeye başladı. Hiç devamsızlık yapmadı. Asla ayrıcalık tanınmasını istemedi. Okulu bitirdiği sene Ali liseden, Ezo ilkokuldan mezun oluyordu. Evde bayram havası tabii...

Nesil değişti; cep telefonları, sosyal medya vb. birçok şey hayatımızı kuşattı. Her şeyin çok çabuk eskiyip tükendiği günümüzde Kemal Sunal imgesi ve filmleri güncelliğini korumayı hâlâ başarıyor ve yeni nesil onu çok seviyor. Bu durum hakkında neler söylemek istersiniz? Kemal Sunal’ı ölümsüz yapan şey ne sizce?

Çünkü Kemal gerçekti. Seyirci her zaman ona güvendi. Hep içlerinden biri olarak kabul etti. Ve asla vazgeçmedi. Bunu aslında sosyologların araştırması gerek. 2 yaşındaki çocuk bile Kemal’i ekranda görünce kilitlenip kalıyor. Ne konuyu anlıyor, ne mesajı alıyor, ne de komik buluyor ama seyrediyor.

Son zamanlarda biyografik filmler hepten popülerleşti. Yitirdiğimiz pek çok sanatçının hayatı beyazperdeye aktarılıyor. Size Kemal Sunal’la ilgili böylesi bir teklif geldi mi? Bu konudaki düşünceleriniz neler?

Bize de bazı teklifler geliyor. Ama bu tarz filmler gerçeklerden biraz uzaklaşıyor diye düşünüyoruz ve pek sıcak bakmıyoruz.

'BÜYÜK BİR KEMAL SUNAL AİLESİ OLDUK'

'Kemal Hadi Gel, Bir Kahve İçelim' kitabında yazdıklarınızın yanında, bir de “Gül Sunal” adında YouTube kanalına sahipsiniz ve burada da Kemal Sunal’la ilgili bilinen-bilinmeyen pek çok ayrıntıya dair videolar çekiyorsunuz? Biraz da bu projeden bahsedelim mi?

Kemal, çalışmaya başladığı ilk tiyatroda kullandığı takma bıyıktan, son güne kadar (alabildiği) kostümlerini, hakkında çıkan iyi veya kötü gazete haberlerini (ciltletip özel bir dolapta) özenle sakladı. Hepsini mücevher korur gibi korudu. Eminim ki bunları ileride, bir platformda seyircisiyle paylaşmayı düşünüyordu. Büyük ihtimalle bir müze fikri vardı. Biz maddi olarak müze işinin altından kalkamazdık. Düşündüm, bunları sevenleriyle nasıl paylaşabilirsiniz diye... Fikrine güvendiğim arkadaşlarıma, tez hocası Şükran Esen’e, sevgili dostlarım Sunay Akın, Belgin Akın ve Nebil Özgentürk’e danıştım. En önemlisi çocuklarımın onaylamasıydı elbette. Hepsi bu konuya çok sıcak baktıklarını belirttiler.

Aslında bunu yapmak Kemal’e ve sevenlerine borcumdu benim... Bunca yıl özenle saklanan birçok bilgi ve anıyı artık paylaşmalıydım. Biz büyük bir Kemal Sunal ailesi olduk. 2000 yılının temmuz ayından bugüne kadar bizimle her zaman beraber olan, Kemal Sunal’dan asla vazgeçmeyen, çocuklarını ve torunlarını da Kemal Sunal’la büyütmek istediklerini dile getiren büyük bir ailemiz var. Artık anılarımızı dinlemek, dolapta bekleyen bilinmedik yönleriyle Kemal Sunal’ı yakından tanımak bizim kadar onların da hakkı. Bu düşünceyle YouTube kanalı var oldu. Çok mutlu herkes. Ben de tabii... Albümleri, gazeteleri görünce canım yanıyor ama devam edeceğim.