1-Bir defa insan yoruluyor.
Git gel. En yakın yere gidecek bile olsa insan bunun indi bindisi, oradan buradan transferi yorgunluğuyla gidiş geliş 2 gün gidiyor. Yani dinlenmek için tatile giderken insan sırf 2 gün ekstradan yoruluyor. Bir de onun dinlenmesi var. Böylece dinlenme yükü daha da artıyor. Bütün bu planlamanın düşüncesi bile beni yoruyor. Orada mı kalayım burada mı kalayım, açık büfeden mi olayım, biletten mi kısayım, hafta içini mi kollayayım, aman şuranın fiyatını da karşılaştırayım derken 8 bilinmeyenli denklem çözmüşüm gibi zihnim perişan.
2-İnsan sıcaktan pişiyor.
Güneş görmek için, D vitamini peşinde pişiyoruz. Sıcakta durunca beni sıcak basıyor. Denizden ya da havuzdan çıkınca üşüyorum. Sonra tekrar pişiyorum. Sonra tekrar üşüyorum. Ve bunu gün içinde daha kaç defa yapmak gerekiyor diye düşünüyorum. Bu da bir başka mesai değil mi yahu? Mesaiden kaçarken... biz neye tutulduk?
3-Kum olunca kumlar yapışıyor, çakıl taşı olunca taşlar batıyor.
Belki de ben yüzmekten anlamıyorum. Ama iki kulaç üç şikayet, üç kulaç beş şikayet derken yüzdüğümden de bir şey anlamıyorum. Ayağımda taş acısı, üstüm başım kum, etraftaki çoluğun çocuğun sıçrattığı sularla ben burada ne yapıyorum diye her denizden çıkışımda beni bir efkar basar.
4- Şezlong iz yapıyor.
Hiç yerimden kalkmayayım, gölge buldum dinleneyim uzun uzun desem bu defa da şezlong sırtta iz yapıyor. Kalkınca Daltonlar gibi geziyorum.
5-Öde öde bitmiyor!
Ne kadar düşük bütçeli olursa olsun, tatil ekstradan ve şişkinliğini kredi kartında belli eden bir masraf. Öde öde bitmiyor. Hani "ah o tatili unutamadım" diyoruz ya "ah o unutulmaz bir tatildi..." Tabii ki unutulmaz çünkü ekstreye yansıyor. Nasıl unutalım? Bütün tatiller öyle. Hepsi bütün yıl her ay ekstreye yansıyor ve kendini hatırlatıyor. Unutmak istesek de insan unutamıyor.