Çocukluğumuzdan itibaren tarih derslerinde “olay” ve olgu” kavramlarının farkı anlatılırdı bize. Olgular süreç olarak işleyen; olay başı ve sonu kapalı bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşen hadiselerdir. Olgular her ne kadar belirli bir zaman dilimini kapsıyor olsa da olaylar, hiçbir şeyi eskisi gibi olmayacak şekilde düzeni sonsuza kadar değiştirir.
Golden State Warriors Hanedanı NBA tarihinde bir olgudur. Toronto Raptors'ın bu şampiyonluğu ise bir olguyu bitiren ve gidişata başka türlü yön veren çok ciddi bir olaydır. İşte size yazılası bir hikaye. Golden State Warriors çok uzun yıllardır ligi domine ederken, işin heyecanı da yavaş yavaş kaçarken birileri çıktı ve dedi ki “Hayır, güçlüler her zaman yenemez!”
NBA'in Kanada temsilcisi Toronto Raptors'ın şampiyonluğunu kutluyoruz. Çok büyük bir iş başarıldı. Şu günlerde her ne kadar uzun uzun “şampiyonluk hikayeleri” yazılıyor ve konuşuluyor olsa da kimse henüz bu şampiyonluğun gerçek manada ne anlama geldiğinin farkında değil. Bu şampiyonluğun tanımını, size iddia ediyorum, çok kısa sürede, 10-15 yıl sonra daha kolay yapacağız.
Bu şampiyonluğun tutulacak çok farklı yerlerinde çok farklı kulpları var. Toronto Raptors'ın tarihinin ilk şampiyonluğu açısından, bir Kanada takımının şampiyon olması, Golden State Warriors Hanedanlığı'nın son ermesi, Kevin Durant'ın akıbeti ve Kawhi Leonard meselesi. Hem birbirine bağlı hem birbirinden bağımsız birkaç konu başlıkları bunlar.
1995 yılından başlayalım bu bölüme. 1995 yılında Kanada'yı temesil etmek üzere iki NBA takımı kuruldu; Vancouver Grizzlies (şimdiki adıyla Memphis Grizzlies) ve Toronto Raptors. Kanada'da o kadar fazla NBA çılgınlığı yoktu ve 2001 yılında Grizzlies organizasyonu Vancouver'dan tası tarağını toplayıp Memphis'e taşındı. Böylelikle Toronto Raptors, Kanada'nın NBA'de tek temsilcisi konumuna geldi. Bu iki takım ilk kurulduğunda Amerika'da espri konusu olmuştu esasında. “Kanadalılar basketboldan ne anlar?” gibi matrak ama o zamanlar sosyal medya diye bir mecra olmadığı için analog trollemeler yapılıyordu. Kim derdi ki o takımlardan biri bir gün çıkıp ligin gelmiş geçmiş en güçlü takımlarından birinin devrine son vererek şampiyon olacak?
Kimler geldi kimler geçti bu Toronto şehrinden? Hepsi de sonunda burayı terk etti. Vince Carter, Tracy McGrady, Chris Bosh... Vince Carter esasında Toronto Raptors tarihinin en büyük süper yıldızıydı. Yetenek ve kabiliyet anlamında Kobe Bryant veya Michael Jordan'dan hiç eksik kalır yanı yoktu. Ama Vince Carter, bir “winner” değildi ve etrafında da muazzam bir kadro ile hiç oynanmıştı. Peki Raptors'ı şampiyon yapan Kawhi Leonard çok mu büyük oyunculardan kurulu bir kadro ile sahadaydı? Hayır. Playoff'lar boyunca performansıyla damga vuran Pascal Siakam'ı 15-20 yıl sonra kim hatırlayacak? Siakam'ın müthiş performansını gölgelemek için söylemiyorum, hatta onu takdir de ediyorum. Sadece burada Kawhi Leonard'ın başarısını doğru analiz etmek anlamında örneklendiriyorum.
Tüm spor branşlarında, özellikle takım sporlarında bir takım kavramlar var; iyi oyuncu, iyi oynayan oyuncu, büyük oyuncu, oyunu değiştirenler, tabela değiştirenler, ruhani liderler, say say bitmez. Siakam çok iyi bir oyuncu değil, çok ama çok iyi oynayan bir oyuncudur. Bu şampiyonlukta payı büyük. Kawhi Leonard ise bu şampiyonlukla “iyi oyuncu”dan “büyük oyuncu”ya terfi etti. Bu onun resmi olarak ikinci şampiyonluğu ama fiilen bence ilk şampiyonluğu. Çünkü ne de olsa, Kawhi Leonard her ne kadar finallerin MVP'si olsa da 2014'teki şampiyonluk Tim Duncan'a yazılır. Tıpkı 2007'dekinin Tony Parker'a değil yine Tim Duncan'a yazıldığı gibi. Dwyane Wade'in de üç şampiyonluğu vardır ama ikisi gerçekçi olursak LeBron James'e yazılmıştır.
Ben yıllardır LeBron James'in 'winner olmadığı' konusunda iddialarda bulunurken herkes bana muhalifti. LeBron James, Miami Heat'te dört sezon boyunca “süper takım”da oynadı. Yanında Dwyane Wade, Chris Bosh, yardımcı rollerde Ray Allen, Mike Miller, say say bitmez. Dört sene üst üste NBA finaline ulaştı. 2012 ve 2013'te şampiyon olmayı başarmışlardı ama 2011 ve 2014'te şampiyonlukları nasıl kaybettiler? Daha da önemlisi kimlere kaybettiler? 2011 yılında sadece Dirk Nowitzki'nin oynadığı sıradan bir takım olan Dallas Mavericks'e, 2014 yılında kariyerlerinin son virajında olan San Antonio Spurs'e... Miami Heat Hanedanı'nın ipini çeken yine bu “yılın adamı” Kawhi Leonard oldu.
2017 playoff'larında San Antonio Spurs iyi bir ritm yakalamıştı. Kawhi Leonard önderliğindeki San Antonio Spurs, Batı Konferansı Finali'nde Golden State Warriors ile eşleşmişti. Serinin birinci maçıydı, maç Golden State'te oynanıyordu, üçüncü çeyrekti ve Spurs 21 sayı öndeydi. Warriors pivotu Zaza Pachulia, dipten şutu gönderen Kawhi Leoanard'ın iniş noktasına ayaklarını soktu ve “Bam!” Kawhi Leonard yerde kaldı. NBA tarihinin en pis faullerinden biri olarak tarihe geçen bu pozisyon belki de uzun ve kısa vadede çok kişinin kaderini etkiledi. Kawhi Leonard sakatlandı, Spurs elendi. Leoanrd, bir sezon boyunca sahalardan uzak kaldı. Warriors şampiyon oldu. Tim Duncan, son sezonunda şampiyonlukla kapatabilecekken kapatamadı. Şampiyon olsaydı Spurs, bu Tim Duncan'ın altıncı şampiyonluk yüzüğü olacaktı. Golden State, ligi iki sezon daha domine etti. “Mız mız” diye Spurs yönetimi ile arası bozulan Leonard, Toronto Raptors'a takas edildi. Kawhi Leonard, sözleşmesinin son sezonunda Raptors forması giydi ve herkes onun aslında sözleşme sonrası nereye gidip ne yapacağına kafa yoruyordu. Hiç kimse Leonard'ın kaderinin Toronto'da değişeceğini aklına getirmedi. Aynı zamanda Toronto şehrinin kaderinin değişeceğini. Ben dahil.
Golden State Warriors tam kadro ve beşinci viteste olduğu takdirde Doğu Konferansı karmasının bile baş edemeyeceğini düşünüyorum. Kevin Durant'ın sakatlığı bütün hikayenin gidişatını değiştirdi. Klay Thompson her ne kadar son maçta sakatlanıp oyundan çıkmış olsa da zaten tam olarak sağlıklı oynadığı söylenemez. Her şeye rağmen bu Toronto Raptors'ın başarısını gölgelememeli.
Warriors eğer Kevin Durant'sız şampiyon olsaydı bu Kevin Durant'ın kariyerinin gidişatını değiştirecekti. O zaman Golden State'te kalmanın bir anlamı olmayacaktı. Zaten New York Knicks söylentileri ayyuka çıkmıştı. Ama şimdi şehirde kalabilir, bavulunu toplayıp başka bir hikaye yazabileceği şehre de taşınabilir.
NBA tarihinde çok enteresan gerçekler vardır. Michael Jordan'ı “en büyük” yapan birçok unsurdan bahsedilir. Doğru düzgün pivotu olmayan bir takımı altı kez şampiyon yapmasının dışında başka şeyler vardır. Michael Jordan'lı Chicago Bulls, yıllarca Doğu Konferansı'nda Detroit Pistons ve Boston Celtics gibi takımların engeline takılmıştı. Ama iki yıl üst üste şampiyon olan “Bad Boys” Detroit Pistons'ı Doğu Konferansı'nda süpürerek Pistons'ın dağılmasına neden oldu. Ardından finalde Magic Johnson'lı Los Angeles Lakers'ı 4-1 geçerek şampiyon olmuştu. Yani kısacası tarihte olgu haline gelmiş sayfaları yırtıp atabilmek ve hikayeye başka bir yön vermek için çok büyük olay başarmak gerekir. Kawhi Leonard ve Toronto Raptors tam olarak bunu başardı. Tabii ki Michael Jordan ve Kawhi Leonard'ı kıyaslamıyoruz. Çok başka seviyelerin oyuncularıydı. Ama genel resimde bazen benzer kompozisyonları yazdıkları da kesin.
Kısacası gün oldu, devran döndü. Toronto Raptors artık yıldızların terk ettiği şehir olarak kalmayacak hafızalarda. Golden State Warriors Hanedanı'nı yıkmış küçük bir “devrim” olarak nitelendirilecek. Şimdi bütün taşlar yerinden oynayacak. Son iki yıldır rezil edilerek finalde elenen LeBron James'li Cleveland Cavaliers'ın aşamadığı tepe bu sene Kawhi Leonard'a kısmet oldu diyelim. Artık bekleyip göreceğiz. Kevin Durant nereye gidecek? Golden State Warriors, şatafatlı bir beş senenin ardından bakalım nasıl bir sürece girecek? Kobe Bryant'ın sezon ortasında Golden State camiası ve taraftarı ile ilgili yaptığı olay açıklamalar bir bakıma gerçeğe mi dönüşüyor? Kawhi Leonard, ikinci şampiyonluk yüzüğünü taktı. Kariyeri ve NBA tarihindeki yeri nasıl olacak asıl şimdi izleyip göreceğiz.