Daha önce mukayeseli mafya yazıları yazmıştım diye hatırladım. Aradım, daha çok geçen mayıs ayında yazmışım. Demek mayıs ayları turfanda mafya mevsimi. Onları buraya koyuyorum isterseniz bakarsınız. Daha çok bu aylarda yeni mafya atamaları olduğundan olacak, irili ufaklı çatışmalar, yan yana dizilip, fotoğraf çektirmeler, önümüze gelene bir tekme pozları iyice yoğunlaşıyor. Biz sekter solcular, sürekli 1 Mayıs’ta nerede gaz yiyeceğiz diye düşündüğümüzden atlıyoruz sanırım, bu ayın diğer, önemli etkinliklerini.
İşin ucu benim topraklara, Güney Amerika’ya da uzanınca birçok arkadaş, bana soruyor; Hangi limandan kaç ton kokain yüklenebilir? Oraya mal hangi yoldan gelecek? Medellin kokası mı bu? İyi kafa yapar mı? Venezuela’da ham koka fiyatları ya da test kiti sayısı… Bir sürü şey.
Bizim Türkiyeli adetidir bu. Baktık bir yerde iyi para var, onu hesaplamaya bayılırız. Hayatta torbacılık bile yapmamış arkadaşlar birden, kaç kilogram koka yaprağından, ne kadar kokain çıkabilir üretim hesabı yapmaya başlar. Bizim için matematik olimpiyatları gibi bir şey bu. Metrobüste ayakta giderken, herkes kafasından milyar dolar çarpıyor, durak kaçırıyor.
Hal böyle olunca ben de Güney Amerika’da mafya arkadaşlarıma yazdım, bu soruları. Doğrusu Kolombiya’da çok mafya arkadaşım yok. Benim büyük mafyalar, daha çok Brezilya’da. En fazla tanısam bölge torbacısı işte, nereden bilsin import-export. Bu yüzden emekli gerilla arkadaşlarla konuştum. Aralarında bazılarının emekli aylığı ile geçinemediği için, ticarete atıldığını duyuyorum ama onlar da daha çok iç hatlar çalışıyor. Yani onlardan da pek hayır yok ama ikinci elden de olsa sorularınızın yanıtları şöyle;
Kolombiya’da en iyi koka yaprağı, Putamayo’da yetişiyor. Tabii ki her şeyde olduğu gibi bazı bölgeler, kendi koka yapraklarının daha kaliteli olduğunu da iddia ediyorlar. Bolivya’da yetişenlerin kalitesi daha iyi mi diye sorduğumda kendi aralarında pek tartışmadan Kolombiya’da iyi olduğuna karar verdiler. Bunda tabii ki bir yurtseverlik duygusu da vardır mutlaka. Ancak Kolombiya’da daha iyi kokain yapan laboratuvarlar olduğu konusunda fikir birliği içindeler. Son zamanlarda bir kısmı Peru’ya geçmiş de olsa artık geleneksel bir üretim bilgisi olduğundan, hâlâ Kolombiya diyorlar.
Son zamanlarda, Kolombiya kıyılarından gemilere yüklenmesi zor olduğundan, Avrupa’ya akışın Venezuela üzerinden olup olmadığı gibi bir güncel bir soruma cevapları ise; ‘Hiçbir yerde hiçbir şey zor değildir ama fiyat yüksektir.’ idi. Ayrıca öyle olsa da Venezuela’ya da geçişte, deniz yolundan tamamen vazgeçilemeyeceğini de eklediler.
-Bu ara da Leman dergisinde, ‘EL TURCO-Kolombiya’ diye bir polisiye, tefrika roman yazmaya başladım. Bunu paylaşınca herkes, olanları ‘roman’ gibi yazdığımı düşündüler sanırım. Halbuki başında ‘Miguel- 1967 Ekim 17’si diye bir tarih bile vardı. Ne garip, yıllardır dünyanın öte ucundaki gerçekleri yazıyorum, kimse inanamıyor, kurmaca yazıyorum, gerçek sanıyor.-
-İki yıl önce Gazete Duvar'da yazdığım ‘EL TURCO- Arjantin’ polisiye tefrikayı da şuraya koyayım-
Venezuela limanlarından Avrupa’ya uyuşturucu ticareti meselesini Venezuela’da Bolivarcı arkadaşlara sorduğumda, tabii ki reddettiler. En fazla ‘münferit’ olabileceğini ve bunun ABD’nin Maduro iktidarına karşı saldırı düzenlemek için, bahanelerden biri olduğunu söylediler. Ancak Maduro, iktidarı kaybetmemek için, uzun zamandır birçok yerin yönetimini fiili olarak, ordu ve kiliseye devretti. Aynı zamanda Venezuela’nın kendi altınlarının bile başka ülkelerde, mesela en son olarak İngiltere’de el konmasının ardından, bürokrasinin böyle bir yola, ‘halkın iyiliği’ için başvurması, bana çok da olasılık dışı görünmüyor. Hele hele Chavez döneminde bile, ortadan kalkmayan, rüşvet ve yolsuzluk, bu kadar büyük meblağlar karşısında, dayanabilir mi hiç sanmıyorum.
Venezuela’da ‘test kit’lerinin dağıtılıp, dağıtılmadığını öğrenemedim ama şuna emin olun, Venezuela elçiliğine sorulsa ‘evet dağıttı’ cevabı alınır. 3-5 test kiti için, bozulmaz ülkeler arası diplomasi!
Sonuç olarak Kokain beter bir şey sanırım ama ben hayatımda iktidar kadar kötü bir uyuşturucu görmedim. Kendi isteği ile bırakabilene de çok az rastladım. İşin kötüsü, zararı kullanana değil, bize, pasif iktidar içicilerine…