Günseli Baki: Yalnız değiliz, hepimiz benzer şeyleri yaşadık

Günseli Baki’nin “Git Üstüne Bir Şey Giy!” adlı sergisi İzmir Konak’taki K2 Güncel Sanat Merkezi’nde açıldı. "Patriyarkanın toplumun en küçük birimi olan aileden başlayarak kadın bedeni üzerindeki dayatmasını rahatsız edici bu emir cümlesiyle göstermek istedim" diyen Baki ile "Git Üstüne Bir Şey Giy!"i konuştuk.

Abone ol

İZMİR - Günseli Baki’nin “Git Üstüne Bir Şey Giy!” adlı kişisel sergisi açıldı. 2019 Eylül ayında Büyük Kardıçalı Han’da çıkan yangın ve Nisan ayında da pandemi nedeniyle ertelenmek zorunda kalan sergi, 7 Kasım tarihine kadar İzmir Konak’taki K2 Güncel Sanat Merkezi’nde ziyaretçilere açık olacak.

Baki, sergisinde, kadınların çocukluktan itibaren toplumsal ve kültürel olarak alımladığı uyarıların kendi bedeni üzerinde yarattığı yabancılaşmayı kırmak için bedenini parçalayarak ürettiği imgeleri, doğadaki form ve karşılıkları ile birleştiriyor. Sergiye aynı zamanda 10 fotoğrafçının otoportreleri ve metinleri de eşlik ediyor. Fotoğrafçıların otoportre ve metinleri, kadınların yaşadıkları sorunların aynılığına dikkat çekme amacını taşırken, kadın bedeninin seyirlik, gözetlenen ve bu yüzden de denetlenen bir nesne haline gelmesinin kültürel boyutuna gönderme yapıyor.

Galata Fotoğrafhanesi, Fotoğraf Akademisi’nin Belgesel Fotoğraf ve Master Class programlarını bitiren Günseli Baki’nin, ilk kişisel belgesel fotoğraf çalışması olan “EV”, çeşitli şehirlerde sergilendi. “Git Üstüne Bir Şey Giy!” neyi ifade ediyor?, Sergi hazırlıkları ne zaman ve nasıl başladı?, Hafıza ve mekan arasındaki ilişkiyi sorguladığı çalışmalarının yanı sıra feminist sanat alanında fotoğraf temelli çalışmalarıyla bilinen Günseli Baki sorularımızı cevapladı.

‘KADIN BEDENİ ÜZERİNDEKİ DAYATMANIN EMİR VERME HALİ’

Serginin ismi, “Git Üstüne Bir Şey Giy!” neyi ifade ediyor?

Yüzyıllardır kadınlara nasıl davranması, nasıl konuşması, nasıl yaşaması gerektiği söylendiği gibi, aynı zamanda nasıl giyinmeleri gerektiği de çocukluktan başlayarak öğretiliyor. “Git Üstüne Bir Şey Giy!” kadın bedeni üzerindeki dayatmanın emir verme hali. Rahatsız edici eril bir cümle. Ergen bir erkek çocuğuna kısa şort giydiği için abisi ya da babası “Git üstüne bir şey giy!” demez ama kız kardeşine, kızına veya karısına bunu rahatlıkla söyleyebilir. İşte ben de patriyarkanın toplumun en küçük birimi olan aileden başlayarak kadın bedeni üzerindeki dayatmasını rahatsız edici bu emir cümlesiyle göstermek istedim. O yüzden sergi ismi de bu oldu.

Günseli Baki.

‘EN BÜYÜK YABANCILAŞMA, BEDEN ÜZERİNDEN GERÇEKLEŞİYOR’

Bu çalışma ne zaman ve nasıl başladı biraz bahsedebilir misiniz? Sergi bize neler anlatıyor?

Son altı yıldır fotoğrafçılıkta hikaye anlatıcılığının yanı sıra feminist sanat alanında da fotoğraf temelli üretimler yapmak için kendimi geliştirmeye çalışıyordum. Bir grup arkadaşımla da bu alanda seminerlere ve atölyelere katılıyor, birlikte okumalar yapıyorduk. 4 yıl önce sevgili Şehlem Kaçar’ın Terapotik Fotoğraf ve Otoportreler Atölyesi’ne katılmıştık. Sonuçtan ziyade süreç odaklı bir atölyeydi. “Git Üstüne Bir Şey Giy” bu süreç sırasında ortaya çıktı.

Feminizmin, kamusal ve özel alanda kadın eşitsizliğine karşı çıkması, insanın hem kendi emeğine hem de kendi bedenine olan yabancılaşmasının bir sonucu. Cinsiyet de en çok beden üzerinden ele alınan bir kavram. Pazar ekonomisi de bedeni nasıl olduğu üzerinden değil nasıl olması gerektiği üzerinden işliyor. Bu durumda beden tüketim nesnesine dönüşürken, en büyük yabancılaşma da beden üzerinden gerçekleşiyor. Ve kadının kendi bedenine yabancılaşmasının temelleri de çocukluk yaşlarında atılıyor. Çalışma buradan yola çıkarak şu soruları soruyor: Acaba kadınların hafızalarında yer eden o ilk çocukluk kaydı neydi?, Bedenine yabancılaşmasına sebep olan bu uyarının hafızasındaki karşılığı aynı zamanda bunu dönüştürmesine de yardımcı olabilir miydi? Kadınların bu “hatırlama” anlarının toplamı bir araya geldiğinde neler söylerdi? Elbette ilk olarak bu soruyu kendime sordum. Çocukluğumda bu uyarılarla ilgili hangisini hatırlıyordum. İlk aklımıza gelen, şüphesiz bizi en çok inciten oluyor, hatırladığımız o “uyarı” anının şaşkınlığı ve utanç duygusunu da içimizde hissediyoruz. Atölyeye katıldığımız arkadaşlarıma bu soruları sorduğumda hepsinin anlatacak ilk aklına gelen bir kaydı vardı. Bu uyarıların günlük hayatımızdaki davranışlarımızı nasıl etkilediğini, bunları nasıl içselleştirdiğimizi saatlerce konuşmuştuk ve elbette o gün kendiliğinden oluşan bu "içini dökme hali" de çalışmanın “HATIRLAMA” bölümünü oluşturdu.

Çalışmaya katılan 10 sanatçı arkadaşım, Dilara Kızıldağ, Gülnaz Bingöl, Hale Güzin Kızılaslan, Meryem Güldürdak, Nesrin Ermiş, Nurgül Öz, Serra Akcan, Sinem Parlak, Sezgi Abalı ve Şehlem Kaçar kendi metinlerini yazdılar ve metinlere karşılık gelen imgeleri ürettiler.

.

‘HATIRLAMA DEFTERİ’ SERGİYLE BİRLİKTE HERKESE AÇILDI’

Sergide başka bölümler de var mı?

Evet, sergide ‘hatırlama’ bölümü dışında bütünleşme, yüzleşme, reddetme bölümleri var. Fotoğrafların yanı sıra, bir video çalışması, bir de sergiye katılan arkadaşlarımın metinlerinden ürettiğim “hiç kimsenin hikayesi ya da herkesin hikayesi” adlı bir metin kolajı yerleştirmesi de bulunuyor.

Sergi metninde “Git Üstüne Bir Şey Giy’, kadın bedenini özgürleştirmek üzerine bir ses, paylaşarak çoğalan sesler bütünü” diyorsun. Kadınları fotoğraflarınla özgürleştirdiğini düşünüyor musun?

Kadınların bedenleri üzerindeki yabancılaşmayı kırmak için önce bireysel olarak kendilerini özgürleştirmeleri, dönüştürmeleri gerekiyor. Bu yüzden toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadelede bilinç yükseltme önemli. Serginin hatırlama bölümünde sergiye gelen izleyicilerin kendilerini görebilecekleri hatırlamaya teşvik eden bir ayna ve bir “Hatırlama Defteri” bulunuyor. Serginin beni en çok heyecanlandıran kısmı da bu boş defter. Çünkü “Hatırlama Defteri” sergiyle birlikte herkese açıldı. Tüm bu hafıza kayıtlarını kaynak bulabilirsem bir de kitaba dönüştürmeyi planlıyorum.

Sergide yer alan 10 metin, yani 10 ses de kadınların yaşadıklarının aynılığına dikkat çekiyor ve bize yalnız olmadığımızı söylüyor. Bunları ortaya çıkarmanın sağaltıcı, dönüştürücü bir etkisi var. Çünkü kesinlikle yalnız değiliz, hepimiz benzer şeyleri yaşadık. Bu anlamda sesler çoğaldıkça farkındalığımızın artacağını ve defterin dolup taşacağını umuyorum.

.