Kadın bağımsız, mesleki olarak başarılı, ekonomik olarak erkeğe ihtiyaç duymayan ve kendilik bilincine sahipse erkeğin nefretini çekmeye başlıyor. Arka planda kalmaya razı olmayan, anne ve ev kadını rolleriyle yetinmek istemeyen, sesini yükselten, bir fikri olan ve hatta onu savunan, belli bir güce sahip kadınlar erkeklerin önemli bir kısmında kadın nefretinin ortaya çıkmasına neden oluyor.
Mizojini Yunanca kökenli bir kelime, miso (nefret) ve gynia
(kadın) kelimelerinin birleşmesinden türetilmiş ve kadın nefreti
anlamına geliyor. Bugün hâlâ devam eden ama geçmişte korkunç
boyutlara varan sonuçları var kadın nefretinin. ‘Uygar’ batı
toplumlarında ya da bizimki gibi gelişmemiş doğu toplumlarının güya
batılılaşmış büyük şehirlerinde günlük tezahürü gözlerden
kaçabilecek kadar rafine olabiliyor.
Beauvoircı terminolojiyle söylersek ‘ikinci cins’ kendisine
bahşedilen sınırlar içinde kalarak hareket ettiği müddetçe, yani
erkeğe müdahale etmeyip boyun eğer ve itaat ederse sorun yok kadın
düşmanı erkek için. Kadına karşı çok nazik de olabilir ve tam bir
centilmen gibi davranabilir. Aksi durumda kadın cezayı hak eder.
Aşağılanmayı, küçümsenmeyi, şiddeti ve hatta tecavüzü.
Kadın bağımsız, mesleki olarak başarılı, ekonomik olarak erkeğe
ihtiyaç duymayan ve kendilik bilincine sahipse erkeğin nefretini
çekmeye başlıyor. Arka planda kalmaya razı olmayan, anne ve ev
kadını rolleriyle yetinmek istemeyen, sesini yükselten, bir fikri
olan ve hatta onu savunan, belli bir güce sahip kadınlar erkeklerin
önemli bir kısmında kadın nefretinin ortaya çıkmasına neden oluyor.
Belki burada kadın nefretinin seksizmden ayrımını yapmakta fayda
var. Seksizm kadına karşı genel olarak değersizleştirici bir tutum
içinde olmak demektir. Kadının mesleğinden, yapıp ettiklerinden,
tutum ve söyleminden bağımsız olarak onu değersizleştirmek,
aşağılamak anlamına geliyor. Kadın nefreti ise erkeğin kendi erk ve
egemenliğini tehdit altında hissettiği ve bu nedenle korkmaya
başladığı durumlarda ortaya çıkıyor. Tabii bu işin yalnızca
psikolojik yönü.
GÜNÜMÜZDEN BAZI VERİLER
Özge
Ekmekçioğlu'nun çizimi
AB ülkelerinde yapılan bir çalışmada erkek katılımcıların üçte
biri ilişkide kadınların rızası olmadan da seks yapılabileceğini
düşünüyor. Yani daha açık konuşursak, AB ülkelerinde yaşayan
erkeklerin üçte biri ilişki içinde tecavüzü onaylıyor ya da bu
düşünce onlara ters gelmiyor. Bu erkeklere sorsak hiçbiri kadından
nefret etmediğini ya da korkmadığını söyleyecektir doğal olarak.
Ama karşılarındaki insanın rızası olmadan cinsel ilişkiye devam
edebilmek ve bundan zevk almak, cinsel ilişkinin kendisini
hakimiyet kurmanın bir aracı haline getirir ki, bu da bilinç dışı
kadın korkusunun bir tezahürü olarak yorumlanabilir – burada BDSM
ilişkilerde karşılıklı rıza ile yaşanan cinsellikten değil, kadın
istemediği halde erkeğin az ya da çok zorlayarak cinsel ilişkiye
devam ettiği durumlardan bahsettiğim açıktır sanırım.
Alman Spiegel dergisinin kendi web sayfası üzerinde yaptığı
basit bir istatistiksel çalışmada da kadın politikacılarla
gazetecilere yönelik nefret söylemi içeren hakaretlerin son
yıllarda gözle görülür bir şekilde artış gösterdiği tespit edilmiş.
Politikacı ve gazetecilerin fikirlerine yönelen saldırılar değil
bunlar, doğrudan cinsiyetlerine, kadın olmalarına yönelik küfür,
aşağılama ve tehditler.
Yine İngiliz Guardian gazetesinin kendi web sayfasında 2006
yılından beri yayınlanan makalelere yapılan yorumlar incelendiğinde
korkunç bir tabloyla karşılaşıyoruz. 70 milyon yorum taranıyor ve
en fazla ve en az nefret içerikli yorum alan gazeteciler tespit
ediliyor. En fazla nefret içerikli yorum alan 10 gazetecinin sekizi
kadın. En az nefret içerikli yorum alan 10 gazetecinin içindeyse
kadın yok. Kadın düşmanlığına işaret eden bu söylemin 2010 yılından
itibaren arttığı görülüyor. Yazı yazan kadınla aynı fikirde
olmadıklarında bazı erkekler kendilerini kaybediyor ve doğrudan
cinsellik içeren tehditler savurmaya başlıyorlar. En sık kullanılan
tehdit, 'Öldürüne kadar tecavüz etmek'. En masumu, kadının ait
olduğu yere, mutfağa geri dönmesini söylüyor. Ya da konuşmasına
izin verildiği için bile sevinmesi gerektiğini.
En sevilen tehdit tecavüz. Antik Roma dönemini anımsatıyor bu
bana. ‘Suçlu’ kadına ceza olarak arenada izleyiciler önünde tecavüz
ediliyor ve kadın öldükten sonra cesedi aslanlara atılıyordu o
zamanlar. Bu sahnelerden sonra coşan kalabalık kentin sokaklarında
fahişelere tecavüz etmeye devam ediyordu. Yeryüzü tarihinde erkeğin
kadına duyduğu nefretten daha büyüğü ve sonuçları daha korkunç
olanı yok. Buna faşizmin ve ırkçılığın bugüne kadar yapıp ettikleri
de dahil.
Yine AB ülkelerinde yürütülen bir çalışma 15 yaş üstü kadınların
hayatlarında en az bir kez ilişki içinde cinsel ve fiziksel şiddete
maruz kaldığını gösteriyor. İlişkisi içinde şiddete maruz kalan
kadınların üçte ikisi bunu polise ya da başka bir resmi kuruma -
kendi içinde haklı nedenlerle - bildirmeye cesaret edemiyor.
Özellikle tehdit altında olanlarsa aşırı sağ görüşlü- buna dini
muhafazakarlar da dahil – erkeklerle birlikte olan kadınlar. Aşırı
sağcı ideolojinin temelinde eşitsizlik ilkesi yattığı için, öteki
olan herkes ve her şeyden nefret edilmesi ve dolayısıyla yok
edilmesi gerekliliği anlaşılabilir bir olgu. Ama bu kesinlikle sağ
görüşlü olmayan erkeklerin şiddet uygulamadığı, kadın nefretinin
onların zihinlerine örtük ya da açık bir şekilde kazınmadığı
anlamına gelmiyor.
Erkek çocuğun doğduğu andan itibaren bu konuda anne-babası ya da
kendisine en yakın bakımı veren kişiler tarafından, artık
içselleşmiş ve bu nedenle bilinç dışı hale gelmiş kadın nefreti
konusunda bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bunun gerçekleşmesi de
sanırım toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki farkındalığın
yaygınlaştırılması yoluyla olacaktır.
PORNOGRAFİNİN ROLÜ
Bilimsel çalışmalar özellikle kadına yönelik şiddet ve tecavüz
sahneleri içeren porno filmlerinin izleyenlerin gözünde kadını
değersizleştirdiğini, kadına karşı empatiyi azalttığını gösteriyor.
Bu olumsuz etki izleyenlerin yaş ortalaması düştükçe daha da çok
artıyor. Yani kimi feminist gruplarca iddia edildiği gibi porno
cinsel özgürlüğü temsil etmiyor her zaman.
Bazı erkek çocukları çocukluk travmaları nedeniyle daha
zedelenebilir (vulnerable) olabiliyor ve kendilik değerleri çok
güçlü olmayabiliyor. Eline evdeki silahı alıp okulunda özellikle
kız öğrencileri ve kadın öğretmenlerini öldüren erkek çocukların
incelendiği çalışmalarda çok küçük hayal kırıklıklarının
içlerindeki kadın nefretinin ortaya çıkmasına neden olduğu
görülüyor. Bu küçük hayal kırıklığı bir kız tarafından reddedilme,
ya da arkadaşlarının alayına maruz kalma olabiliyor. Bu erkek
çocukların evlerindeki bilgisayarları incelendiğinde birçoğunun son
günlerinde, içinde kadına yönelik şiddet ve aşağılamanın olduğu
porno filmleri izledikleri görülüyor.
Bu haftaki yazımı bir kitap önerisi yaparak sonlandırmak
istiyorum. Her ne kadar yalnızca batıdaki kadın düşmanlığını ele
aldığı ve biraz yüzeysel kaldığı yönünde eleştiriler almış olsa da
konuya toplu bir bakış açısı sunması açısından önemli bir kitap
olduğunu düşünüyorum. Ben yararlandım kısacası. Elbette bu konuyu
daha derinlikli işleyen oldukça geniş bir literatür var. Önümüzdeki
haftalarda onların arasından da önereceklerim olacak.