Gurbette yeni akım Amerika 10: Her şey çocuklar için
Her çocuk ailesi için kıymetlidir ama devletin kendi çocuklarına kıymet vermesi ve onları toplumsal yapıda en üste koyması sanırım gerçekten kıymetli. Trafik kurallarından okul ortamlarına, yeme içme ihtiyaçlarının karşılanmasından sosyal hayattaki haklarına kadar Amerika’ya ilk geldiğinizde hissettiğiniz çocuk öncelikli bir yaşamın var olması
Fatma Arsan* – Onur Mutlu**
Macera dolu Amerika sözü gerçekten doğru sanırım. Amerika’da yerleşik düzene geçtiğimiz andan itibaren gerek insanları gerekse durumları değerlendirirken olaylara bakış açımız bayağı değişti. Değişen bakış açısı da bambaşka serüvenler getirdi. O serüvenleri bir süre sonra kollarımızı kavuşturarak izler hale geldik. Şimdi geriye dönüp baktığımızda anlatılacak, ders verilecek ve bir yandan da hâlâ ders alınacak o kadar çok konu var ki. Bizim için en önemlilerinden eğitim konusuna pek çok başlıkla bir uzman olarak eğitim sisteminin hem içinden ve aynı zamanda bir veli olarak biraz da dışından bir gözle, zaman zaman dokunmaya çalışacağız.
Türkiye’de de çok sıradan bir hayatımız olmadı ama oradayken yapamadıklarımızı burada deneyimleme, kişisel kariyerlerimize ekleme şansını yakaladık. Türkiye’deki kişisel kariyerimin bir bölümünü eğitim dünyasında geçirdim. İstanbul’un önde gelen özel okullarının bazılarında öğretmen olarak çalıştım. Okul öncesinden lise son sınıfa kadar her kademede dersler verdim. O dönemlerde özel eğitim gereksinimi olan öğrencilerim de oldu. Bunlara kaynaştırma öğrencisi, özel öğrenciler denirdi ama bunun gerçek adı otizmdi. Kimse bu kelimeyi kullanmak istemezdi. İlk olarak bilinmesi gereken bunun bir hastalık olmadığıydı. Bilgisayarların farklı bir işletim sistemiyle çalışması gibi düşünebilir. Ama en az diğerleri kadar mükemmel çalışan bir sistem. Sadece farklı bir bakış açısı, algılama, yorumlama...
Otizm oldukça karmaşık bir konu gibi olmasına rağmen kontrollü ve sistematik bir eğitim sistemine dahil edildiğinde muhteşem sonuçlar alabileceğiniz bir olgu. Türkiye’de özel okullarda çalışırken sınıfımda bazen bir, bazen daha çok otizmli öğrenci olurdu. Lisans ve master eğitimim Fransızca öğretmenliği üzerine olduğu için konuya tam hakim olmasam bile aldığım özel eğitim dersleri sayesinde oldukça bilgi sahibi idim ve sınıfta karşılaştığım sorunların da büyük bir çoğunluğunu tek başıma çözebildim. Rehber öğretmenler vardı tabii ama onların da bu konuda özel bir eğitim almadıklarını biliyordum. Şimdi bugünden o günlere baktığımda yaptıklarımızın aslında sadece kişisel iyi niyetli çalışmalar olduğunu ve bunu çözülemeyen bir eğitim sorunu haline getirenin ise eğitimi de siyasetin içine sokmuş ve gözü kör olmuş bu sistem olduğunu görüyorum. Sorun Türkiye’de yasal olarak zorunlu olmasına rağmen eğitim hakları ellerinden alınan bu çocuklar. Devlet okullarının hali ortada. Özel eğitim mezunlarının atan(m)aması, sınıflarda yardımcı ya da gölge öğretmenlerin ol(a)maması, yöneticilerin, öğretmenlerin kanun tanımaz tavırları, gerektiği durumda otizm öğrencileri için ayrı sınıf olmaması... Saymakla bitmez. Sadece parası olan ailelerin çocuklarının zar zor girebildiği özel okulların bile sürekli sorun çıkardığı, kısacası neresinden tutarsanız elinizde kalan bozuk bir sistem. Kıyaslamak belki yanlış belki doğru onu birazdan göreceğiz ama geldiğimiz ülke neredeyse tam anlamıyla bu eğitim olayını özellikle özel eğitim konusunu rayına oturtmuş. Sistem tıkırında işliyor. Bu konuda karşılaştırmalı deneyimler yaşama şansı yakaladım ve sizinle bu deneyimlerimi paylaşmak istiyorum.
Hızlıca ilk deneyimimden bahsetmek istiyorum. Geldiğimiz ilk yıl oğlu otizmli olan bir üniversite hocasıyla tanıştık. Kendisi yetişkin bir otizmli olan oğlu için bir kafe açmış. Oğlu orada çalışacak, günlük rutin alışkanlıklar kazanacak ve hayatını kendi başına sürdürebilecek. Planı buydu. Evet ben de öğretmendim ve bu konuda tecrübelerim vardı. Üstelik kahve ve kafe konusu özel ilgi alanımdı. Bu işe soyundum. Bir kafe işletmecisi/yöneticisi oldum. Aynı zamanda İngilizcede “trainer” kelimesiyle ifade edilen eğitimci/koç olarak çalıştım. Haftalık davranış çizelgeleri yaptık, onları beraber notladık, bunların karşılığında ödüller koyarak motivasyon sağladık. Tek tek hiç sıkılmadan durumsal oyunlarla günlük olayların üstünden geçtik. Sosyalleştik, insanlarla konuştuk, yeni konulara yeni tecrübelere yol aldık. Asıl önemlisi de müzik terapisi yaptık. Birlikte müzik kompozisyonları hazırladık, enstrüman çaldık ve karaoke çalıştık. Bağıra bağıra şarkı söyledik ve dans etmeyi de unutmadık.
Peki asıl konu neydi burada? Tüm bu sürecin devlet ve bölgesel sivil toplum tarafından maddi ve manevi olarak desteklenmesiydi. Sistemin nasıl çalıştığından kısaca bahsetmek istiyorum. Eğitmen, trainer, terapist, öğretmen vb. Bulunduğunuz eyaletin web sitesinden kendi adınıza kayıt oluşturuyorsunuz. Kayıt araştırılıp onaylanıyor. Sonra işveren sizi bu hizmeti sağlayıcı olarak işe alıyor. Bu işe alımı yapan aile ya da okul, gerekli ödemeyi tamamen ya da kısmen devletten alabiliyor. Çünkü devlet kurumları bu ve bunun gibi yüzlerce konuyla ilgilenerek hantallaşmak/işlevsiz hale gelmek yerine bunu sivil topluma paslamış. Kendisi de onay verici ve maddi destek sağlayıcı ve tabii ki standardizasyonu sağlamak için denetleyici olarak sürecin içinde kalmış. Bu sayede eğitim alması gerekenler eğer bir özel işyeri açmak, evlerinde ya da bir kurumda çocuklarına destek sağlamak isterlerse bu sistemi kullanarak kolaylıkla destek sağlayabiliyorlar. Belli periyotlarla denetleyiciler, süreç kontrolleri yapan uzmanlar geliyor. Bölgede yaşayan insanlar kişisel olarak, kurumlar ise organizasyon yaparak size ulaşıyorlar. Maddi ve manevi desteklerini sunuyorlar. Müşteriler bir kahveyi normalde 30 saniyede alabilecekken gülümseyerek 5 dakika bekleyebiliyorlar. Yeter ki olumlu sonuçlar alalım!
Şimdi işin temelinde şu yatıyor: Toplumsal, kültürel, ekonomik bir sorun yaşarken mutlaka farklı dinamikleri olacaktır fakat benzer sorunları yaşamış, çözmüş ya da çözüm yoluna girmiş bir yer varsa bu incelenebilir. Belli oranda yararlanılabilir, adapte edilebilir ve hatta çözüm için uygunsa topyekun alınabilir. Medeni Batı toplumlarında özellikle eğitim konusunda, toplumsal işleyiş konusunda oldukça güzel örnekler var. Bunun gibi otizm konusunda da Amerika gerçekten yararlanılması gereken bir ülke.
Sivil toplum kuruluşlarının işleyişleri bizden çok farklı. Devlet elinden geleni yapıyor, ulaşamadığı ya da özellikle uğraştığı durumda kendini hantallaştıracak konularda sivil toplumla birlikte çalışıyor. Diyelim otizm eğitimi konusunda ya da ekonomik durumu düşük ve okul öncesi eğitimine ihtiyaç duyulan bir bölgede hizmet veren devlet okulu yoksa, siz girişimci olarak böyle bir yer açabiliyorsunuz. Sivil toplum kuruluşu olarak bir okul açabiliyor yine gerek kirasından gerekse sabah öğle yemeklerine kadar maddi olarak destekleniyorsunuz. Okulunuza kayıt yaptıran veliler de okul ücretlerini yine devlet tarafından verilen kartla yapıyorlar. Fantastik bir film karesi gibi evet neredeyse her şeyi devlet karşılıyor. Sosyal devlet olma konusunda Amerika bazı konularda bence çok ileri bir konumda. Uzun süreli deneyimleme fırsatı bulduğum, sosyal-kültürel hayatını yakından tanıdığım, sosyal devlet ve medeniyet gibi konularda da örnek aldığım Fransa benim için hep ilk sırayı alırdı. Bu ta ki 2016 yılında Amaerika’ya gelmeme kadar sürdü. Artık yeni favori sözüm "Batı'nın da Batı'sı varmış" oldu.
Bu konular inanın uğraşması çok zor, yıpratıcı ve zaman alıcı konular. Bir çocuğun yasal olarak hakları varsa o hakları burada gerekirse söke söke de olsa almanız kesindir. Eğer bir hak varsa alınır. Uygulayıcı bu haktan habersizse belki uğraşmanız gerekir ama netice her zaman sizin lehinize olacaktır. Kişisel yargı ve çözümlerle, kural tanımayan bireylerle çok nadiren karşılaşırsınız.
Burada otizm konusunda tanışma ve inceleme fırsatı bulduğum bir diğer okul ise yine bir sivil toplum kuruluşu olan Spectrum 360 oldu. Beni gerçekten çok etkiledi. Çok büyük bir alana yayılmış bir özel okul. Bir sivil toplum kuruluşu. Kapıdan girmemle büyük salonlarda spor yapan çocuklar, green box odaları, profesyonel kameralar, mikrofonlar, enstrümanlar sanki gerçekten bir film stüdyosu. Otizmli çocuklar özel eğitmenleri ve yine otizmli olup bu konuda eğitmen olmuş kişiler tarafından eğitiliyorlar. Film çekiyorlar, müzik yapıyorlar, reklam filmleri hazırlıyorlar. Spectrum da yine benzer desteklerle ayakta kalan ve kendini günbegün geliştiren bir kurum. Benzer bir kurum da Autism Speaks. Her festivalde yine otizmli gençlerin çalıştığı, bağış için bir şeyler sattıkları bir masaları olur. Bu gibi yerler kurumsallaşmış, bir marka yaratmış kurumlar. Birkaç iyi insanın bir araya gelip çabalamasının yanı sıra başından beri bahsettiğim desteklerle bu hale gelmişler. İnanılmaz bir destek var arkalarında. Gerek toplumsal gerekse devlet tarafından. Diyelim çocuğunuz devlet okuluna gidecek. Okul öncesi okullarından otizm için özel sınıflar oluşturulmuş. Otizmli çocuğun durumuna göre kaynaştırma öğrencisi olarak da devam edebiliyor ya da özel eğitim alması gerekenler o sınıflarda donanımlı öğretmenlerle çalışıyor. Genelde her sınıfta üç öğretmen oluyor. Sınıf mevcutları 8-10 civarında. Normal liselere gidebilen, mezun olduktan sonra ehliyet alıp hayatını kendi başına yaşayan birçok otizmli tanıdım burada. Özellikle marketlerde çalışmaları teşvik ediliyor. Her markette böyle bir kontenjan yine kurumlar arası anlaşmayla sağlanmış. Güvenli bir ortamda çalışıp hayatlarını kazanıyorlar ve bir nevi ömür boyu öğrenmeyi de devam ettiriyorlar. İlgi alanına ve yeteneklerine göre tabii ki doktor olanından sanatçısına öğretmeninden baristasina kadar hayatın her alanında birlikteyiz.
Şu an bir okulda principal (okul müdürü) olarak görev yapıyorum. Okulumuzda bir otizmli öğrencimiz var. Her hafta düzenli olarak onunla kişisel gelişimini destekleyici programları yürütmek için bazı provider'lar okulumuza geliyor. Yarım saat ya da bir saatlik dersler yapıyorlar. Bazıları öğrenme çalışmaları bazıları ise bedensel aktiviteler üstüne kurulu. Henüz yaşı 2,5 olduğu için belirlenen program bu. Bunun için aile herhangi bir ücret ödemiyor. Başından beri anlattığım sistem içinde ilerliyor her şey. Sonraki aşamalarda takip ve değerlendirme sonucuna göre farklı programlara geçebilir ya da örgün eğitim içinde böyle destek programlarıyla devam edebilir.
Yaşadığınız bölgede çocuğunuzun özel eğitim ihtiyacını karşılayan bir okul olmadığı takdirde yine başka bir bölgedeki özel okula yollamanız için de bulunduğunuz bölgenin yönetiminden burs alabiliyorsunuz.
Her şey çocuklar için.
Çocuklar o kadar kıymetli ki sanırım karşılaştırma yapmam burada uygun düşmez. Her çocuk ailesi için kıymetlidir ama devletin kendi çocuklarına kıymet vermesi ve onları toplumsal yapıda en üste koyması sanırım gerçekten kıymetli. Trafik kurallarından okul ortamlarına, yeme içme ihtiyaçlarının karşılanmasından sosyal hayattaki haklarına kadar Amerika’ya ilk geldiğinizde hissettiğiniz çocuk öncelikli bir yaşamın var olması.
Şimdi buradan tekrar bakınca ilk olarak bir devlet desteğinin zorunluluğu çok net anlaşılıyor. Daha sonra özel eğitim konusunda yetişmiş öğretmenler ve yine toplum ve devlet tarafından desteklenen sivil toplum kuruluşları gerekiyor. Var olan uygulamaları örnek almak, incelemek ve hayata geçirmek, kurumlar arası koordinasyonu yapacak birimler kurmak da yine devlete düşüyor. Ülkemizde sivil toplum ne yazık ki devlet yapısı kadar kök salmış bir durumda değil. Mutlaka bir devlet desteği şart. Benim de takip ettiğim otizmli bireylerin ailelerinin oluşturduğu Otizm Gönüllüleri Derneği oldukça faal olarak çalışıyor. Devlete ulaşmaya, bu konuda destek olmaya, eksikleri, yapılması gerekenler konusunda yardımcı olmaya çalışıyorlar ama siyaset üstü ele alınması gereken otizm ve genel anlamda eğitim konusu ne yazık ki tam bir hengamede. Ama bu karanlık günlerin yine bu güzel çabalarla aydınlanacağından şüphem yok. Sadece kanunların uygulanması ve denetlenmesi en kolay çözüm gibi. Özel eğitim mezunu öğretmenlerin atanması, gerekli alt yapının okullarda hazırlanması, gereken yerlerde yardımcı ya da gölge öğretmen kullanılması, bu çocukların okul sonrası dönemiyle ilgili gerekli teşviklerin, kredilerin, desteklerin verilmesi inanın çok ama çok kolay çünkü zaten elimizde halihazırda olan şeyler. Tek eksik bunu uygulamaya sokacak devlet adamları.
*Dijital İletişim Uzmanı
**Eğitmen-Müzisyen