Gürkan Akgün: Taksim için yakın zamanda açıklama yapılacak
Akademisyen ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nden Aslı Odman, “Dünya literatürüne geçecek biçimde, kentsel dönüşüm kaynaklı yıkımla, dinamitle, dozerlerle, kepçelerle, asbest soluduk. Şu an duyulmadığı, görülmediği için farkında değiliz. Asbest geleceğin Çernobili” diyor. İstanbul, İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı'na atanan Gürkan Akgün, öncelikle gündemlerinin 100 bin ölçekte çevre düzeni planlaması olduğunu ve bu planın İstanbul’un geleceğini ve vizyonunu belirleyeceğini söylüyor. Gürkan, Taksim'i katılımcı bir yöntemle yeniden ele alacaklarını da açıkladı.
DUVAR - “İstanbul’un yaşanılabilir bir şehir olması için neler yapılmalı?” yazı dizisinin üçüncü gününde ilk olarak Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nden Öğretim Görevlisi, aynı zamanda İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nden (İSİG) Aslı Odman’la konuşuyoruz. Odman, “Tekil olarak kentlerde daha kötü şartlarda yaşayan insanlar var. Her zaman politika önceliği olarak adaleti tesis etmek için daha eşitsiz konumda olanlara bakmak gerekiyor ama ekoloji dediğiniz zaman İstanbul’un önündeki sorunlar bütünsel olarak arz ediyor” diyerek başlıyor.
‘KÖYLERE GİDERSENİZ, BİR FIRINLA BİRÇOK EMLAKÇIYLA KARŞILAŞIRSINIZ’
Odman, 2018 çevre düzeni planına işlenmiş durumda olan ancak ekonomik kriz yüzünden başlanılamayan Kanal İstanbul projesine değiniyor: “Bütün ölçümleri yapıldı. Mülkiyet ilişkilerini değiştirecek şekilde 38 km’lik kanal plana işlendi. Üçüncü havalimanı gibi bir proje oraya yerleştirildi.”
Mülkiyet ilişkilerinin değişiminden ne kast ediliyor? “İstanbul’da kırsal alan kalmadı ama Kanal İstanbul ve Üçüncü havalimanı ile birlikte fiilen tarım alanları, sulak alan olarak kullanılan yerlerde el değiştirdi topraklar. Bilgiyi alan büyük inşaat şirketleri, küçük fırsatçılar tabiri caizse oraları kapattı. Köylere giderseniz bir fırın, altı emlakçıyla karşılaşırsınız. Henüz bir yapılaşma başlamadı ama bu vizyonla topraklar satın alındı” diyerek açıklıyor Odman.
‘1700 YILLIK KENT BU ÖLÇEKTE EKOLOJİK YIKIMLA KARŞILAŞMADI’
Odman, “İstanbul’un su havzalarına, ciğerlerine olan bu müdahaleden görülecek zararı en aza indirmek gerekiyor. Yapılaşmanın başlamamasını sağlamak gerekiyor” diyor.
Odman, “bin 700 senedir kent olan İstanbul’un bu ölçekte varlığını test eden ekolojik yıkımları ilk kez yaşadığını” bilhassa vurguluyor.
‘ASBEST GELECEĞİN ÇERNOBİLİ’
Odman ikinci olarak İSİG Meclisi olarak üzerinde durdukları asbest meselesine dikkat çekiyor:
“Asbest çimento, çatı, izolasyon malzemesi gibi bir çok yerde kullanılan, havada sirküle edilen lifsel yapıda kanserojen malzeme. 2011 yılında Esenyurt’ta başlayan kentsel dönüşüm deliliği ile asbesti bütün mekanlarımıza kendi ellerimizle soktuk. ’20 sene içinde 7 milyon bina yıkacağız’ denildi. Bu 7 milyon bina Türkiye’de asbestin çok yoğun kullanıldığını bildiğimiz dönemlerde yapıldı.”
Odman, önümüzdeki yıllarda asbest kaynaklı kanserlerin olabileceğine dikkat çekerek şöyle devam ediyor: “Dünya literatüre geçecek biçimde kendi ellerimizle kentsel dönüşüm kaynaklı yıkımla, dinamitle, dozerlerle, kepçelerle asbesti içimize kadar soktuk. Asbest geleceğin Çernobili. Halk sağlığı uzmanı tıpçı dostlarımız ‘Türkiye zamana yayılmış bir şekilde Çernobil’i ciğerlerine soktu’ diyor. Şu an duyulmadığı, görülmediği ve kanser olanların bu malzemeyle ilişkisi kurulmadığı için farkında değiliz. Bir nesli ortadan kaldırıyoruz.”
Odman, İstanbul’da yalnızca yedi belediyede asbest temiz kağıdı istendiğini ifade ediyor ve işçi sağlığı ve işçi güvenliği meselelerinde “kağıt üretildiğini” yani bürokrasi üretildiğini söylüyor: “Etkin bir şekide asbestin çıkarılması lazım. Belediyelerin öncü olması gerekiyor. Bireylerin, sivil toplumun yapabileceği bir şey değil.”
‘İBB, ÖRNEK ŞANTİYELER KURARAK ÇALIŞMALI’
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi kendi çalıştığı yüklenici firmalarla örnek şantiyeler yaratmalı” diyor Odman ve şöyle devam ediyor: “Kamu otoritesinin standartlarını yansıtmazsa biz kimseye bir şey anlatamayız.”
Odman son olarak merkezlerden çıkılıp, kentin çeperlerine, mahallelere gidilmesi gerektiğini dile getiriyor: “Kent konseylerinde, meclislerinde yerel ihtiyaçlar dinlenilmeli. Ancak bu biçim nerde ne kadar kreş ihtiyacı, spor alanları ihtiyacı var bilinebilir. Tepeden, tahmini planlarla değil ancak yerelle kurulacak irtibatla belirlenebilecek ihtiyaçlar bunlar.”
‘ÖNCELİKLİ GÜNDEMİMİZ ÇEVRE DÜZENİ PLANI’
İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı'na atanan Gürkan Akgün aynı zamanda TMMOB Şehir Plancılar Odası Yönetim Kurulu Üyesi.
Akgün, öncelikle İstanbul’da bir planlama sorunu olduğunu söylüyor: “En son 2009 yılında bir çevre düzeni yapılmıştı sonra revizyon süreci başladı. Tekrar üzerinde düşünülmesi gerekiyor. İlk olarak yapılması gereken işlerden biri bu.”
“İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı olarak öncelikle gündemimiz, 100 000 ölçekte çevre düzeni planlaması. Çevre düzeni planında sektörel kararlar alınır, haritalara işlenir. Bu plan İstanbul’un geleceğini ve vizyonunu belirlemiş olacak. Önemli bir çalışma… Şeffaf ve katılımcı bir yöntemle ele almamız gerekiyor.”
Akgün, kamu yararını, doğa ve ekolojiyi gözeten, bilimsel gerçeklerle hareket eden bu sürecin kamuoyuyla birlikte yürütüleceğini söylüyor:
“İstihdam sorunundan, ulaşım sorununa kadar çözüm getiren, geleceğe dair bir vizyon kurabilecek bir planlama başlatmamız gerekiyor. Yapılan çalışmalar var ama bunun çok daha katılımcı, kamuoyuna açık, ilgili kesimleri de bir araya getirecek bir şekilde yürütülmesi gerekiyor.”
‘TAKSİM MEYDANI İÇİN ÇALIŞMA YÜRÜTÜLÜYOR’
Akgün, “Afet konusu en öncelikli konu ama kentsel dönüşüm insanları yerinden eden bir sürece dönüştürülmemeli” diyor ve bundan sonraki süreçte daha hassas olunacağını belirtiyor:
“Bir yanda afet sıkıntısı bir yanda rant baskısı var. Dolasıyla konunun taraflarını bir araya getirip sorunların çözülmesi lazım. Bununla ilgili Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı çalışmalar var. Onları da hızlıca değerlendirip, sürece başlayacağız.”
Akgün son olarak, hem vatandaşların hem mimar ve mühendislerin eleştirdiği Taksim Meydanı’na yapılacak düzenlemeler için şunları söylüyor: “Başkanımızın da (Ekrem İmamoğlu’nun) da belirttiği gibi süreci tasarlayarak, katılımcı bir yöntemle yeniden ele alacağız. Bir grubun, bir kişinin tasarlayıp, uygulamaya geçtiği bir süreç olmayacak. Şu anda nasıl olacağına dair bir çalışma yürütülüyor. Yakın zamanda açıklaması yapılacak.”