Güvenli Bölgeler ve Trump: Ak mı, kara mı?
Suriye’nin kuzeyinin tamamının Trump tarafından güvenli bölge ilan edilmesi ve buranın korunmasını ağırlıklı olarak PYD/YPG güçleriyle birlikte yapmaya karar vermesi dışlanacak bir ihtimal değildir. Diğer bir deyişle, güvenli bölge adı altında Suriye’nin kuzeyinde kesintisiz bir Kürt koridoru oluşturulmasının yolu açılacaktır.
Faruk Loğoğlu
ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz günlerde Suriye vatandaşları için güvenli bölgeler kuracağını ve nisan ayı sonuna kadar bu amaçla bir plan hazırlamaları için Savunma ve Dışişleri Bakanlıklarına talimat verdiğini açıkladı. Haber ilk duyulunca sanki Ankara’nın ısrarla istediği, fakat Obama yönetiminin soğuk baktığı 'güvenli bölge' talebinin Washington tarafından nihayet kabul edildiği izlenimi oluştu. Hatta iktidar cenahından bu karara sevinenler bile oldu. Oysa daha ayrıntıları belli bile değilken, Trump’ın önerisinin Suriye ve bölge ülkeleri için yeni sıkıntılara yol açabileceğine, özellikle Türkiye bakımından istenmeyen gelişmelere neden olabileceğine dair ciddi emareler var.
Trump, adayken ve başkan olarak bu konuda ne demiştir? “Güvenli bölgeler Suriye ve komşu ülkelerde kurulacak; Suriye vatandaşları evlerine geri dönünceye veya üçüncü ülkelerce kabul edilinceye kadar bu alanlarda tutulacak; Körfez ülkeleri maliyetin karşılanmasına katkıda bulunacaklardır.”
TRUMP'IN HEDEFİ NE?
Trump ayrıca, Avrupa ülkelerini çok sayıda sığınmacı kabul ederek vahim bir hata yapmakla suçlamış, son olarak da yedi –Müslüman çoğunluklu- ülke göçmenlerinin ABD’ye girişini geçici olarak tamamen yasaklamıştır.
Trump’ın hedefi nedir? İslam ve sığınmacı karşıtlığı artık apaçık olan ve attığı her adımla bu karşıtlığını somutlaştıran Trump’ın güvenli bölgeler önerisinin asıl amacının da Suriyeli mültecileri bölgede tutarak Avrupa ve Amerika’ya gitmelerini önlemek olduğu ortadadır. Trump’ın söz konusu kararı, AKP’nin AB’yle imzaladığı anlaşmaya da bir yönüyle benzemektedir. Nasıl AKP iktidarının “Kayseri Pazarlığı” Türkiye’yi kalıcı bir sığınmacı deposu haline getirdiyse, ABD’nin bu önerisi de sığınmacıları Suriye ve komşu ülkeleri bulundukları yerlerde tecrit edip, bölgeyi bir depo haline getirmeyi amaçlamaktadır. Trump bu önerisini Suriye halkı için değil, “önce Amerika” için yapmıştır.
Güvenli bölge kurmak kolay mıdır? Bu bağlamdaki önemli iki deneyim zamanında Irak ve Bosna’da yaşanmıştır. Suriye koşullarında ise bu bölgelerin nerelerde kurulacağı, kimin tarafından korunacağı, komşu ülkelerde kurulması halinde korumanın ve maliyetlerinin nasıl sağlanacağı, Suriye yönetiminin rızası ve BM Güvenlik Konseyi’nin kararının aranıp aranmayacağı gibi soruların yanıtları önem taşımaktadır. En önemli noktalardan biri de bu bölgelerin güvenliği için Amerikan doktrinine göre “savaş eylemi” (act of war) olan uçuşa yasak alanlar ilan edilecek midir?
SURİYE'DEKİ ABD VARLIĞI ARTACAK
Trump planının nihai şekline ve ABD’nin uygulama yöntemlerine göre değişik sıkıntıların doğması mukadderdir. Bu plan, ABD’nin Suriye’de karada ve havada askeri varlığında önemli artışlar gerektireceği için, peşin bir anlaşma olmazsa, Suriye rejimi ve Rusya’nın itirazların yol açabilecek ve ülkedeki çatışmaları daha da derinleştirebilecektir. Obama’nın konuya mesafeli yaklaşmasının ana nedeni, uçuşa yasak bölgeler ilanı halinde Suriye hava kuvvetlerinin IŞİD’le mücadelesinin olumsuz etkileneceği kaygısı ve Rusya’nın olası itirazıydı. Trump bu ikilemi nasıl aşacaktır? Ve nihayet bu bölgelere cihatçıların sızması nasıl önlenecektir?
Bu hamlenin Türkiye-Rusya-İran öncülünde Moskova-Astana hattında başlatılan ateşkes ve barış arayışlarını ve şimdi Şubat sonuna ertelenen Cenevre barış görüşmelerini nasıl etkileyeceği de önemli bir noktadır. Zaten barış görüşmeleri konusunda isteksiz olan Suriye muhalefeti Trump’ın girişimini fırsat bilip, Cenevre sürecini sabote etmeye, en azından ayak sürmeye kalkışabilir mi?
Rusya konunun kendileriyle istişare konusu yapılmadığını, sığınmacılar sorununu ağırlaştırmamanın önemli olduğunu vurgulamıştır. Suriye rejimi henüz bir tepki vermemiştir. Katar destekleyici beyanda bulunmuş, ancak mali katkı noktasında sessiz kalmıştır.
EN CİDDİ SIKINTILARI TÜRKİYE YAŞAYACAK
Türkiye’ye gelince beklentilerin aksine bu bağlamda en ciddi sıkıntıları yaşayacak ülke olmaya adaydır. Türkiye, üç yıla yakındır uçuşa yasak alan koruması altında güvenli bölge ihdası çağrısında bulunmakta, ancak bunu Obama yönetimine bir türlü kabul ettiremiyordu. Şimdi Trump’ın kendiliğinden Türkiye’nin istediği noktaya geldiği değerlendirmesi yapılıyorsa, bu yanıltıcı olur. Her şeyden önce bu hususta Türkiye’nin görüşlerinin alınmadığı anlaşılmaktadır. Dışişleri Bakanlığının “bekleyelim, ayrıntıyı görelim” yolundaki temkinli açıklaması bu varsayımı doğrulamaktadır.
Türkiye güvenli bölgenin Azez-Cerablus hattında, yani Kürt güçlerinin denetlemediği sınır hattında oluşturulmasını istiyor. Oysa zamanında Irak’taki uygulamaya benzer bir hamleyle Suriye’nin kuzeyinin tamamının Trump tarafından güvenli bölge ilan edilmesi ve buranın korunmasını ağırlıklı olarak PYD/YPG güçleriyle birlikte yapmaya karar vermesi dışlanacak bir ihtimal değildir. Diğer bir deyişle, güvenli bölge adı altında Suriye’nin kuzeyinde kesintisiz bir Kürt koridoru oluşturulmasının yolu açılacaktır. Böyle bir gelişme Hükümetin Suriye, Kürt ve PYD/YPG politikalarıyla taban tabana zıt sonuçlar doğuracaktır. Ayrıca, Trump’ın planı uygulamaya geçene kadar, Suriye ordusunun Fırat Kalkanı kapsamında ‘ele geçirilen’ bölgelerde hâkimiyet sağlaması da beklenmelidir. Trump önerisinin rengi ak değil, karadır!
Bu itibarla, Amerikan planı oluşum aşamasındayken Ankara’nın en acil işlerinden birisi Washington’la güvenli bölgeler konusunu ele almak olmalıdır. Aslında Suriye’nin koşulları artık güvenli bölgeler ihtiyacını aşmış durumdadır. Suriye’nin öncelikle barışa ihtiyacı vardır. Dolayısıyla Türkiye tüm ağırlığını ve önceliğini barıştan yana koymalı, Rusya’nın peşinden girdiği Moskova – Astana yolundan Cenevre’ye ilerleyişini sürdürmelidir.