Futbol dünyası bir aydır Erling Braut Haaland’ı konuşuyor. Manchester City formasını sırtına geçirdiğinden beri rekorları altüst eden 22 yaşındaki Haaland, tuhaf bir oyuncuyla karşı karşıya olduğumuzu her maçta yeniden hatırlatıyor. Norveçli 9 numaranın düşündürdüklerini 9 maddede toplamaya çalıştım…
1. FUTBOL BİZİ HÂLÂ ŞAŞIRTABİLİYOR
Takımların ve oyuncuların giderek birbirine benzediği postmodern futbol Erling Haaland sürpriziyle yine gönülleri çeldi. Tam her tür oyuncuyu gördük derken 1.95 boyunda inanılmaz bir patlayıcı güce ve azımsanmayacak hıza sahip bir cüsseyle karşı karşıyayız. Tıpkı Usain Bolt gibi, kendi branşından ve rolünden beklenmeyecek özellikler sergileyen Haaland için “yaratık”, “insan değil”, “uzaylı”, “canavar”, “robot” gibi betimlemeler yaygın. “Dünya, zekayı kucaklar ancak dehayla ne yapacağını bilemez” diye bir söz okuduğumu hatırlıyorum. Futbol da yeteneği kucaklıyor ancak anomalilerle ne yapacağını bilemiyor. Örnek mi? Hafta içinde İngiliz Hükümeti’ne iletilmek üzere yazılan, “Erling Haaland’ın robot olduğu gerekçesiyle Premier Lig’den ihraç edilmesi hakkında dilekçe” adlı online belgeye şu ana kadar 2 milyon kişi imza koydu. Kafalar karışık olsa da hâlâ şaşırabilmek güzel.
2. RAKAMLAR DA KONUŞUR
İstatistiklerin önemi zaman zaman abartılsa da bazen rakamlar söze gerek bırakmıyor. Erling Haaland şu ana kadar Manchester City formasıyla çıktığı 12 resmi maçta 19 gol atıp 3 asist yaptı. Kulüp kariyerinde toplam 175 golü var; aynı yaştayken Messi 44, Cristiano Ronaldo ise 59 gol atmıştı. Norveçlinin Premier Lig’de şutlarını gole çevirme oranı yüzde 42. Topa her 14 dokunuşundan biri gol oluyor ve 47.5 dakikada bir ağları havalandırıyor. Sekiz maçta üç kez hat-trick yaptı. Üstelik hepsini çok kolay gösteriyor. Tabii bir de kendisine çarpıp yere düşen stoperlere sormak lazım. Mevcut istatistiklerin bütün sezona yayılması elbette çok zor ama Premier Lig’de Andy Cole’un 1993-94 sezonundaki 34 gollük rekoru uzak değil. Dixie Dean’in 1927-28 sezonunda attığı 60 golün de menzilde olduğunu iddia edenler var. Kasım ayında başlayacak Dünya Kupası’na gitmeyecek olması, şu ana kadar hakkındaki tek soru işareti olan sakatlıklardan uzak kalmasını sağlayıp rakipler için işleri daha da vahim hale getirebilir.
3. MICHELS’İN RUHU DUYMASIN; DOKUZ NUMARALARA NUR YAĞABİLİR
Total Futbol’un kurucu babası Rinus Michels’e göre modern bir oyun tasarlamak için, gol atmak dışında bir şey yapmayan santrforlardan kurtulmak şarttı. Elbette Haaland takım oyununa katılma konusunda geçmişin tembel 9 numaraları kadar gönülsüz ve umursamaz değil; yine de Michels tarikatının en meşhur müridi olan Guardiola’nın pas örgüsü üzerine kurulu hücumuna nasıl uyum sağlayacağı belirsizdi. Şimdiye kadar biraz Pep, biraz Erling adım attı ve sonuç fazlasıyla tatminkar. Michels 9 numaraları kabul etmek için tek şart öne sürüyordu: “Her maç iki gol atacaksa tamam.” Ayıptır söylemesi, Haaland şu anda aşağı yukarı bunu yapıyor. Daha geniş bir perspektiften bakınca Norveçlinin performansı, ceza sahası golcüleri için iade-i itibar anlamına gelebilir.
4. CITY’NİN SON EKSİĞİ TAMAMLANMIŞ OLABİLİR
Tamamlanmış bir proje gibi görünen Manchester City’nin başarı seviyesi, her sezon ligdeki kilit eşleşmelerden ve Şampiyonlar Ligi çeyrek, yarıfinal ve finalinden oluşan yaklaşık 10 maça göre değerlendiriliyor. Takım iyi oynamadığı veya topu içeri vuramadığı maçlarda “çirkin goller” atacak bir bitiriciye muhtaçtı. Haaland bu boşluğu fazlasıyla doldurmuş görünüyor. Öte yandan olumlu katkı tek taraflı değil. City makinesi De Bruyne, Bernardo Silva ve Phil Foden gibi yaratıcıları sayesinde golcüleri besleme konusunda mahir. Son beş yılda Premier Lig’de toplam 58 hat-trick oldu; bunların 19’u City oyuncularından geldi.
5. KARİYER PLANLAMASI SİZİ ÖNE ATABİLİR
Geçtiğimiz mart ayında Mbappé Çağı Başlıyor başlıklı yazıda Messi ve Ronaldo sonrası dönemde hakimiyet kurmaya en yakın ismin, PSG’den Real Madrid’e gitmek üzere olan Fransız yıldız olduğunu iddia etmiş, Haaland’ı ise onun biraz gerisine koymuştum. Affedin, aldatıldım! Paris’te kalan Mbappé abartılı hak ve yetkilerinin de etkisiyle bir nevi güç zehirlenmesi yaşadığı imajını verirken, ondan iki yaş küçük Haaland hem lig hem de kulüp tercihiyle öne çıktı. Aslına bakılırsa City hamlesi Haaland’ın kariyerindeki doğru adımların sonuncusu oldu. En tepe için acele etmeyip Salzburg ve Dortmund’da geçirdiği yılların ardından Ada’ya vaktinde ayak basmış görünüyor. Maddi açıdan da şikayet edeceği bir durum yok. Son haberlere göre şu anda haftada 985 bin Euro, yani yılda 51.2 milyon Euro (yaklaşık 927 milyon TL) kazanıyor. Bu da bir rekor.
6. PEP 'BİR KEZ DAHA' DÜNYANIN EN İYİ HOCASI OLABİLİR
Bir rivayete göre, Pep Guardiola on yıl önce Barcelona’nın başındayken Messi hakkında, “Onu dünyanın en iyi oyuncusu yapmaya uğraşıyordum ama neticede o beni dünyanın en iyi teknik direktörü yaptı” demişti. Son 12 yıldır futbolun zirvesine kurulan Pep’in eleştirildiği neredeyse tek konu Barça sonrası Şampiyonlar Ligi zaferi yaşayamamış olması. Haaland sayesinde kritik eşleşmelerde “aşırı düşünmeyi” ve takımın ayarlarıyla oynamayı bırakıp şeytanın bacağını kırabilir. Bunu da yaparsa tarihin en büyükleri arasındaki yerini perçinleyecek. Küçük bir not: Haaland’ın telefonunun alarmı Şampiyonlar Ligi müziği ve sabahları “asla bıkmam” dediği bu ezgiyle uyanıyor. Yani o da “kepçe kulaklı kupaya” karşı boş değil.
7. DORTMUND ARA MAMUL ATÖLYESİNDE İŞLER YOLUNDA
Transfer piyasasındaki çılgın rakamlar düşünülünce Erling Haaland’ın bonservisinden sadece 60 milyon Euro kazanmak başarısızlık olarak görülebilir. Ancak böyle olacağı belliydi çünkü söz konusu serbest kalma maddesi olmasa Haaland 2020 yılının Ocak ayında Dortmund yerine bir Premier Lig kulübünü tercih edecekti. Neticede Almanlar 20 milyon Euro’ya aldıkları oyuncudan iki buçuk sezon faydalandı ve 40 milyon net kâr elde etti. Dortmund ara mamul konusundaki uzmanlığını pekiştiriyor. Dünyanın sıradaki en iyi genç oyuncusu Jude Bellingham sarı-siyahlı formayla giderek yükseliyor ve sezon sonunda muhtemelen o da yolcu. Dortmund’un tek derdi bir yandan satışa diğer yandan Bayern’le rekabete devam edebilmek. City içinse işler yolunda. Kulüp tarihinin en büyük figürlerinden İlkay Gündoğan’ın ardından aynı mağazadan bir yıldız daha buldular.
8. ESKİ FUTBOLCULARIN ÇOCUKLARINI SAHADA DAHA SIK GÖREBİLİRİZ
Futbolcuların kenar mahallelerden, dezavantajlı veya yoksul kesimlerden çıktığı günler geride kalmadı belki ama rüzgar bir süredir ters yöne esiyor. Oyunun sokaktan akademilere doğru kaymasıyla birlikte, bugünkü futbolun gerektirdiği fiziksel, psikolojik ve taktik eğitimi erken yaşta alma imkanından yoksun kalan çocukların üst düzeye çıkması zorlaşıyor. Yeteneği, becerisi ve koordinasyonu benzer oyuncular arasında ekonomik durumu iyi olanlar daha kolay sivrilecek gibi. Haaland başarısını biraz da babası eski futbolcu Alf-Inge’nin ve annesi eski heptatlet Gry Braut’tan aldığı koordinasyon genlerine ve sporcu disiplinine borçlu.
9. FUTBOLUN YILDIZ HARİTASI ÇEŞİTLENİYOR MU?
Küresel futbol kulüpler düzeyinde özellikle İngiltere merkezli bir tekelleşme getirirken, oyuncu bazında coğrafi çeşitlenmeden söz edilebilir. Geçen sezon Premier Lig gol krallığı bir Mısırlı (Salah) ile bir Koreli (Son) paylaştı. Haaland, tarihinde süperstar geleneği olmayan Norveç’ten. Avrupa futbolunun gündemindeki bir diğer yıldız adayı olan Napolili genç sol açık Hviça Kvaratshelia’nın memleketi Gürcistan. Bayern Münih’in yükselen sol beki Alphonso Davies Kanadalı. Faslı Achraf Hakimi, İskoç Andrew Robertson ve Sloven Jan Oblak kendi pozisyonlarında zirveden uzak değil. Öte yandan güncel piyasa değeri en yüksek 20 oyuncu arasında sadece bir Brezilyalı var ve hiç İtalyan, Hollandalı, Arjantinli yok. Bunun geçici bir tesadüf olup olmadığını görmek içinse biraz daha beklemek gerekiyor.