Döneminin en çok satan mizah dergisi olma özelliğini taşıyan Dolmuş’un önemli bir özelliği de edebiyatımıza Hababam Sınıfı’nı kazandırmış olması.
Dönemin en çok okunan dergisi Dolmuş’ta başlayan ve altmış altı yıldır eskimek bilmeyen onlarca karakter… Efsanevi bir sınıf: Hababam.
Hababam Sınıfı, yazarından daha ünlü roman örneklerinden ve yayımlandığı günden beri ilgiyle okunuyor. Bu güldürü romanının ardındaki zor ve meşakkatli yolculuğu, eğitim sistemi eleştirisini, gerçekleri yazmaktan geri durmayan Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı’nı yazdığı dönemi hatırlamak bugün daha da önemli. İşe Dolmuş’tan bahsetmekle başlamalı.
Dolmuş, mizah yayıncılığı tarihimizin unutulmaz dergilerinden. Turhan Selçuk ve İlhan Selçuk tarafından çıkarılan dergi, Ocak 1956’da haftalık yayın hayatına başlayıp iki buçuk yıl sonra iktidarın siyasi ve ekonomik baskısı sebebiyle kapandı. Kimler kimler yoktu ki yazar ve çizer kadrosunda; Altan Erbulak, Bülent Oran, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Tonguç Yaşar, Eflatun Nuri Erkoç… Döneminin en çok satan mizah dergisi olma özelliğini taşıyan Dolmuş’un önemli bir özelliği de edebiyatımıza Hababam Sınıfı’nı kazandırmış olması.
Yolu bu dergiyle kesişene kadar 1940 Kuşağı’nın önemli şairi Rıfat Ilgaz’ın yaşadıklarını bir hatırlamalı öncelikle. Rıfat Ilgaz, kitaplarıyla ve yazdığı yazılarla otoritenin zulmüne uğrayan aydınların başında geliyor. Onun kuşağına ‘çileli’ kuşak demek yanlış olmaz. Kendisi de kuşağını acılı değil de çileli diyerek tanımlar zaten. “Birçoklarının her vesileyle ikide bir ödüllendirildiği bir toplumda bizim meskenimiz boyuna mahpus damları mı olmalıydı?” diyerek ettiği sitem boşuna değildir. Ama “Acıyı bal eyleyenlerdeniz. Yakınmak yok,” deyip bildiği yolda devam etmeyi tercih eder. Toplumun acılarını ve gerçeklerini yazmaktan geri durmamasını özgürlüğünün ve sağlığının elinden alınışıyla öder. İlk şiir kitabı Yarenlik’ten bir yıl sonra 1944’te yayımlanan şiir kitabı Sınıf’ın sıkıyönetim kararıyla toplatılmasının ardından 142’nci maddeden altı ay hüküm giyer. Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Mim Uykusuz’la birlikte çıkardığı Markopaşa başta olmak üzere çeşitli dergilerde yazdığı yazılar sebebiyle kovuşturmaya uğrar, hayatının farklı farklı dönemlerinde değişen sürelerde tutuklu kalır. Kendi deyimiyle, bir ayağı içeride bir ayağı dışarıdadır. 1947’de ise öğretmenlikten atılır.
1956’da Dolmuş’un kadrosuna katılan Rıfat Ilgaz, “Direksiyon”, “Egzoz”, “Çamurluk” gibi takma adlarla hikâyeler, düşsel röportajlar, fıkralar yazmaya başlar. Derginin o dönemini anılarında şöyle anlatır: “Karikatüristler, yazarlardan da özgür kişiler. Tümünün imzaları geçerli. Biz yazarlar yazar değil, yazı kaçakçısı… Uydurma adlarla piyasaya sürüyoruz mallarımızı. Daha çok Aziz’le ben! Kim bilir, biraz da yazıdan ‘sabıkalı’ olduğumuzdan…”
Rıfat Ilgaz Dolmuş’a katıldıktan bir müddet sonra İlhan Selçuk’a bir diziye başlamak istediğini söyler. İlhan Selçuk konunun ne olacağını sorar. Rıfat Ilgaz, “Şu kadar yıldır yatılı okullarda okuduk, okullarda geçen şakalaşmaları, okul hayatını yazayım,” der demez, İlhan Selçuk heveslenir ve dizinin adının ne olacağını sorar. Ilgaz’ın aklında Haytalar Sınıfı ya da Hababam Sınıfı vardır. “Hababam Sınıfı güzel,” der İlhan Selçuk. Böylelikle Hababam efsanesi başlar.
İlk öykü, ‘Eşek değil inek’ adını taşır. Rıfat Ilgaz yazar, Turhan Selçuk resimler. Turhan Selçuk’un çizgileri olmadan bir Hababam düşünülemez kuşkusuz. Her hafta yayımlanan Hababam Sınıfı, Stepne imzasını taşır. Yayımlanır yayımlanmaz dergiye telefon telefon üstüne gelir. Mektuplar da cabası… Okur Stepne’nin peşine düşer. Bazı okurlar Stepne’nin Galatasaray Liseli olduğundan emindir. Bazıları da kendi nerede okuduysa Stepne de orada okudu diye düşünür. Çünkü okurlara göre anlatılan olaylar kendi okullarında da olmuştur. Haftalar geçtikçe Hababam Sınıfı’nın popülerliği artar. Rıfat Ilgaz, kendi okul ve öğretmen anılarını, o dönem Kabataş Lisesi’nde okuyan oğlu Aydın Ilgaz’ın anlattığı okul olaylarını harmanlayarak yazmaya devam eder. Tefrika, aralıksız tam yetmiş sekiz hafta sürer ve Rıfat Ilgaz’ın hastalığı sebebiyle noktalanır.
Bugün özkurmaca dediğimiz türün en iyi örneklerinden biridir Hababam Sınıfı. Kitap olarak ise ilk baskısı 1957 yılında Turhan Selçuk’un kapağıyla yayımlanır. Rıfat Ilgaz kitap kapağına da Stepne olarak imzasını koyar. Beş bin adet basılan Hababam Sınıfı kitapçı vitrinlerine bile konamadan hızla tükenir. Rıfat Ilgaz’ın aldığı 250 lira mizah kitaplarından kazandığı ilk telif ücreti olur. Dolmuş kapandıktan sonra geriye kalan Hababam Sınıfı öykülerinin bir bölümünü de Tan Matbaası’nda Halûk Yetiş basar. Rıfat Ilgaz, ünü kendisini çoktan aşan Hababam Sınıfı’na ileride sahip çıkabilmek umuduyla ikinci kitabın kapağına ismini koyar. Sonrası yazar için umut kırıcı olur.
Babıâli demirbaşlarından dağıtıcı Faruk, “Nerde Stepne, nerde Rıfat Ilgaz... Herif yazmış... Ancak iki hikâyesini okuyabildim bu yeni kitabın. Bırak dostum sen bu işleri,” der Rıfat Ilgaz’a. Dağıtıcı Faruk, Stepne’nin Rus bir yazar olduğunu, Rıfat Ilgaz’ın da Hababam Sınıfı’nın ilk kitabını Rusçadan çevirdiğini düşünür.
“Baktın birincisi iyi gitti, İkinciyi de sen yetiştirdin geriden,” deyiverir. Canı sıkılan Rıfat Ilgaz, yanlışlığı birinci kitabın kapağına Stepne koymakla değil, ikinci kitabın üstüne kendi adını yazmakla yaptığını düşünür.
Hababam Sınıfı, bugün hâlâ tembel, yaramaz, kopyacı olarak etiketlenen öğrencilerin baskıcı eğitim sistemiyle mücadelesinin adlarından biri. Sınıfta kalan sistem mi, Hababam mı? Rıfat Ilgaz’ın bize bıraktığı ömürlük bir soru...
Hamiş: Yazıdaki bilgilerin kaynağı Rıfat Ilgaz’ın Yokuş Yukarı adlı anı kitabıdır.