Bazen eski yazıları karıştırmak garip hissettiriyor. Geçen senelere karşın sorunların aynı olduğunu görmek zaman zaman can acıtıcı olsa da fikri takip konusunda nerede olduğunu ve tutarlılıkta nerelerde olduğunu da gösteriyor. Ben eski yazılarını karıştırmayı sevenlerdenim. Nerede hata yapmışım nerede ajite etmişim nerede abartmışım bakmayı seviyorum. Bazen de ‘Oh be’ diyorum. ‘Doğru düşünmüşüm.’
İşte o anlardan birini yaşadım yine. Malum, Türkiye’de bisiklet 2011’den 2016 yılına kadar altın devrini yaşamıştı. 20 Nisan 2019’da da şöyle demiştim “Çok değil bundan birkaç yıl önceydi. Türkiye’nin en köklü organizasyonlarından biri olarak Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nun ne kadar geliştiğinden, Dünya Turu kapsamına alındıktan sonra daha da ilerleyebileceğinden bahsediyorduk. TUR zamanı geldiğinde bir kıpırtı olurdu içimizde. Büyük büyük yıldızlar Türkiye caddelerinde pedal basıyor, kitleler olgunlukla ve kalabalık bir şekilde olan biteni takip ediyordu. Mazbata bekler gibi TUR’un başlamasını bekliyorduk.”
İşte bu satırlardaki duyguları bana yaşatan aslında çok kuvvetli bir ekipti. Başta dönemin Bisiklet Federasyon Başkanı Emin Müftüoğlu ve sağ kolu Abdurrahman Açıkalın tabii ki. Direksiyon onlardaydı. Sonra tabii ki Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu Organizatörü Aydın Ayhan Güney ve iletişiminin patroniçesi İpek Özgüden.
İşte bu ana kadro çevresindeki diğer başarılı çalışma arkadaşlarıyla birlikte atıl hale gelmiş olan TUR’u Dünya Turu kapsamına kadar yükseltmeyi başarmıştı. Hatırlayanlar için tekrar olacak ama yine de hatırlatmak gerekiyor. Zira 2006’dan sonra klasik bir Türkiye hikayesi yaşadık. Liyakat yerini itaate bıraktı. Olması gerekeni değil olması isteneni yapmadıkları gerekçesiyle başarılı ekip bir uzay mekiği gibi kapsüllerini birer birer bırakmak durumunda kaldı.
Yine eski yazıdan alıntılamak gerekirse “Siyaset gölgesi düştü bisiklete. Önce TUR’un yarış direktörlüğü sonra da doğrudan federasyon başkanlığı üzerinden bir görünmez el savaşı başladı.” TUR, tepetaklak gitti. Ne Dünya Turu kapsamı kaldı ne heyecanı ne de yıldızları. Yani Türkiye’nin en doğru işletilen spor organizasyonlarından biri olan Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu, bir anda Türkiye fabrika ayarlarına döndü.
Ama umut bitmedi. Belki nam-ı diğer Tour of Turkey şimdilik elden kaydı ama Ayhan Aydın Güney genel direktörlüğünde bambaşka bir bisiklet turu şekillendi: Antalya Bisiklet Turu. Bu bisiklet turu, kısa sürede rüşdünü ispatlarken, 3 senelik ömrüne bu yıl bir Dünya Tur’u takımı eklemeyi de başardı. Bu sene Antalya ve çevresini pedallayan 29 takımdan biri Israel Start-Up Nation, Dünya Turu takımı olmasına karşın buradaydı.
Ekip bisikleti ve sporu bilince turun hızla ilerlemesi zaten şaşırtıcı değil. Hedef nedir, nereye kadar gitmektir bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. O da doğru planlanan Antalya Bisiklet Turu’nun bisiklet için nefes kaynağı olduğu. Yazının başında bahsettiğim duyguları yeniden alevleniyor. Ve sanırım sadece benim için de değil. Birçok kişi için geçerli bu. Zaten gördüğü ulusal ve uluslararası ilgi de bundan. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu elimizden kayarken Antalya Bisiklet Turu can simidini uzattı. İlk 3 senesinde yarattığı heyecan, daha fazlası için çoktan teminattır nazarımda.
İşte bu yıllık bu heyecanın son turu bugün koşulacak. Hem de yine farkındalık konseptiyle. Bu kez "Kadına şiddete hayır" demek için çevrilecek pedallar. Ve ne kadar kalabalık olursa yarın etap o kadar güçlü çıkacak sesleri. Aydın ağabeyin genel direktörlüğündeki organizasyonun gelecek sene çıtayı nerelere taşıyacağı merakı bugünden itibaren başlayacak. Bize düşen ise önce ekibe teşekkür etmek, sonra da destek için takip etmek. Hadi pedallara kuvvet.