“Doğu Türküleri”nin yaratıcısı Hakan Yılmaz, sonrasında ortadan yok oldu. Aslında kendi alanına döndü, çalışmalarına devam etti. Yıllar sonra, bir albümün kapağında ismini gördüğümüzde sevindik, “Sen Yoktun”u heyecanla dinledik. Türküler yoktu bu kez ama türkü tadında şarkılar bizi bizden almayı bildi.
90’lı yılları yaşayanlar, Hakan Yılmaz imzalı kırmızı kaseti hatırlar: “Doğu Türküleri”, hayatımıza öyle bir sirayet etmişti ki, onsuz geçen günümüz yoktu. Ankara’da arkadaş meclislerinde defalarca döndü, geceler boyu yalnızlığımıza eşlik etti. Kadehler o kasetteki türküler eşliğinde kalktı. Bizi meclisten kopartan ve nice iklimlere salan türküler, aynı zamanda meclislerin dağılmama sebebiydi. Nice insanı “bir”leştirdi. Doğu’ydu ama Batılı düzenlemelerle seslendiriliyordu. Sesinin rengi, söyleyişteki içtenlik ve yorumdaki pürüzsüzlük, o kırmızı kaseti hayatımızın merkezine koyuvermişti. Sonrasında kapağı değişti, kullanılan tablonun yerine bir fotoğraf iliştirildi ve o fotoğrafla birlikte gökyüzünün mavisi, “Doğu Türküleri”nin rengi oldu. Kaset dinlemeyi bıraktığımız zamanlarda bile hep yanımızdaydı: Hiçbir zaman kutuya girmedi, rafa kalkmadı, çalışan teyplerin yanında her zaman yerini alan üç – beş kasetten biri oldu.
Yıllar boyu vazgeçmediğim kasetlerden. Ne zaman dinlesem, gözümün önünde Ankara belirir. Ankara’nın son güzel zamanları: SSK’dan yükselen karmaşık müzik, Sakarya’dan geçerken kulağımıza çalınan türküler ve cıyaklayan gitarlar, Yüksel’de oturmuş gitar çalan gençlerin şarkıları ve sokaklardan yükselen eylem sesleri… Gaz bombasını bilmediğimiz dönemler bunlar; eylemlerde hep birlikte türküler söylediğimiz, halay çektiğimiz yıllar… Halaylara eşlik eden türkülerden biri, Grup Yorum’dan bildiğimiz “Le Hanım”dı. Aynı türkü, “Doğu Türküleri”nde de karşımıza çıkmıştı: Sade yorumu ziyadesiyle etkileyiciydi ve halaylara gözyaşını karıştırmayı bildi.
“Doğu Türküleri”nin yaratıcısı Hakan Yılmaz, sonrasında ortadan yok oldu. Aslında kendi alanına döndü, çalışmalarına devam etti. Yıllar sonra, bir albümün kapağında ismini gördüğümüzde sevindik, “Sen Yoktun”u heyecanla dinledik. Türküler yoktu bu kez ama türkü tadında şarkılar bizi bizden almayı bildi.
Geçtiğimiz yılın Eylül ayında Ada Müzik tarafından yayımlanan “Türkülerle Yeniden”, özlediğimiz Hakan Yılmaz’la bizi buluşturdu. Repertuvar, bildik türkülerin yanı sıra ilk kez duyduğumuz düzenlemelerden müteşekkil. İlk albümdeki “Le Hanım”, bu albümde oldukça farklı bir düzenlemeyle ve “Mardin Kapı Şen Olur” adıyla yerini almış. “Can Dedim ki” ve “Yağmur Yağar”, farklı bir renk olarak albüme girmiş, “Hazreti Şahın Avazı”, albümün şimdilik son sözü olmuş.
Türküler ve düzenlemeler hakkında kelam etmek gereksiz. Şunu söyleyebilirim: “Türkülerle Yeniden”, “Doğu Türküleri”nin elden geçmiş hâli değil, onun bugüne taşınmış bir versiyonu. Yinelenmemiş, yenilenmiş. Bunu, her iki albümü art arda dinlediğinizde daha da derinden hissediyorsunuz.
Kartonetteki giriş yazısında “türküler bizim ilk göz ağrımızdı” diyen Yılmaz, sözlerine şöyle devam ediyor: “Ezginin Günlüğü’nü kurduğumuz ve çıkış yaptığımız yıllarda hem albümlerimizde hem de konser repertuvarlarımızda halk türkülerinin özel bir yeri vardı. Ama, her şeyden önemlisi, çalmaktan, söylemekten, yorumlamaktan ayrı bir zevk aldığımız birer geleneksel sanat eseriydi hepsi. Hem önceden Ezginin Günlüğü ile seslendirdiğimiz, hem de daha önce kayıtta veya konserde hiç seslendirmediğimiz ama hep dilimizde olan türkülerin arasından on türküyü seçtik; onlara kendi ruhumuzu, zevkimizi kattık ve yeniden yorumladık. Yıllar önce, Ezginin Günlüğü ile içinden geçtiğimiz türkü dönemini hatırlatsın diye de albümün adını ‘Türkülerle Yeniden’ koyduk”.
Hakan Yılmaz, Erzurumlu. İlkokula kadar burada yaşamış, sonrasında ailesiyle İstanbul’a göç etmiş. Galatasaray Lisesi, Boğaziçi Üniversitesi ve Columbia Üniversitesi’nde aldığı eğitim, onu Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’ne yerleştirmiş. Bugün orada eğitim veriyor ve üniversiteye bağlı Avrupa Çalışmaları Merkezi’nin direktörlüğünü yapıyor. Kişisel internet sitesinde kendini şöyle tanımlıyor: Boğaziçi Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi Profesörü. Müzisyen. Ozan. Ezginin Günlüğü grubunun kurucularından.
Yılmaz, Müzik çalışmalarına, Galatasaray’da okuduğu yıllarda, İşçi Kültür Derneği’nin İstanbul şubesinde başlamış, lisenin folklor kolunda bunu perçinlemiş. Ezginin Günlüğü’nün kurucularından. Sesini sadece ilk konserlerde değil, “Sabah Türküsü” ve “Alagözlü Yar”da da duyduk. Yılmaz, Azerî türkülerin toplandığı “Alagözlü Yar”da “Alagöz”, “Dut Ağacı”, “Nazeleme”, “Naçaram” ve “Nazende”yi söylemişti –ki bu türkülerin ikisi, yeni albümde yepyeni düzenlemelerle karşımıza çıkıyor. “Doğu Türküleri”, ilk “solo” çalışması. Kasetin mavi kapaklı ikinci baskısında, ona eşlik eden Ezginin Günlüğü’nün adı da albüme eklendi, çalışma ortaklaştırıldı. İlerleyen yıllarda imzasını iki şarkıda daha gördük: Genç yaşta kaybettiğimiz Tanju Duru’nun 2008 tarihli “Duru Şarkılar” albümünde yer alan “Raylar Boyunca” ve “Aklım Hep Sende”, sözlerini yazdığı şarkılar.
“Türkülerle Yeniden” albümündeki ikinci isim, Kadir Şan Tarhan. Köhne’den yetişmiş alaylı müzisyenlerden. Onun da yolu bir dönem Ezginin Günlüğü ile kesişmiş: “Seni Düşünmek” albümündeki gitar düzenlemelerinde imzası var. Bu kadar değil: “Süper Baba”dan “Masumiyet”e kimi film ve dizilerde bestelerine rastlamak mümkün. 2012’de yan yana geldiği Hakan Yılmaz’la yaptıkları ilk “iş”, 2015 tarihli “Sen Yoktun”. Yılmaz’ı “Doğu Türküleri” ile tanıyanlar için başta yadırgatıcı gelen bir çalışma belki ama son yıllarda yapılmış en iyi albümlerden biri bu. Yeni tanıştığımız şarkılar, eski göz ağrımız olan türkülerin yanına ilişiyor, bizi besliyor. Iskalanmaması gereken albümlerden.
Şarkılar bir yana, türkülerden vazgeçmek mümkün değil. Bu anlamda, “Türkülerle Yeniden”in yeri ayrı. Hakan Yılmaz’ın söylediği (Kadir Şan Tarhan’ın dokunuşuyla renklenen) türküler, günümüzü güzelleştiriyor, dünümüzü hatırlatıyor, yarına dair umudumuzu güçlendiriyor. Yıllar boyu dinlenecek bir albüm bu: Hiç eskimeyecek.