Hakkâri ve ilçeleri yanmış yıkılmış halde, harap edici bir savaşın içinde debelenip dururken, kente dair ‘eskilerden’ söz söyleyen bir film seyretmek tuhaf. Tuhaflığı, anlatıcının kentin bugünü ile kurduğu ilişkiye duyulan meraktan geliyor. Geçmişi sadece ‘geçmişte’ mi anlatıyor yoksa bugüne de bir lafı var mı? Üstelik anlatıcı Hakkâri’nin yalçın dağlarından, kadim halkından etkilendiği için bu kenti seçmediğini düşündüğümüz biri olunca merak da katlanıyor. Bizzat o toprakların evladı olduğu için Yılmaz Erdoğan’ın ne dediği, ne diyemediği “Ekşi Elmalar”ı izlerken hep aklın bir köşesinde duruyor.
Magazin basınının yazdığına göre “Ekşi Elmalar” Yılmaz Erdoğan’ın Hakkâri’de iki dönem belediye başkanlığı yapan dedesinin ve üç teyzesinin hikayesi. Hatırlarsak “Vizontele” filmlerinde de bir belediye başkanı karakteri vardı ama o CHP’liydi. Bu sefer Adalet Partili bir karakter başrolde. “Ekşi Elmalar”ı iki açıdan değerlendirmek lazım. İlki hikayenin dramatik tarafı. Diğeri ise kaçınılmaz olarak politik yanı.
VİZONTELE İLE YAKIN AKRABA
Film, Yılmaz Erdoğan sinemasının “Vizontele” damarıyla çok yakın akraba. Sadece o coğrafyayı anlattığı için değil, kostümünden mizansenlerine, mizah anlayışından karakterlerine, mekân ve coğrafyanın kullanışına kadar birçok benzerlik taşıyor. Ancak filmin “Vizontele”lerin aksine drama yönünün daha ağır bastığını söylemek gerek. Hakkâri’de belediye başkanlığı yapan ve Reis olarak anılan Aziz beyin evindeyiz. Film Reis’in belediye başkanlığını kaybettiği an ile açılıyor. Böylece ‘düşmüş’ bir politikacının hayatına dâhil oluyoruz. Ama filmin dramatik kurgusu asıl olarak Reis ve üç kızı arasındaki ilişkiye odaklanıyor. Ailenin küçük kızı Muazzez’in anlatımıyla takip ettiğimiz hikaye, bu üç kadının âşık oldukları ya da evlenmek istedikleri adamlarla ilişkileri, Reis’in bu ilişkilere karşı tutumu üzerine kurulu. Arka fonda belli belirsiz ilerleyen bir politik atmosfer tarifi yapılırken toplumsal gelişmelerin, ailenin iç dengelerini de değiştirdiği ve Hakkâri’den Antalya’ya uzanan bir ‘çöküş’ hikayesi film aynı zamanda. Erdoğan’ın kıvrak zekâsıyla yerli yerine oturttuğu tek tük komedi unsurlarıyla bezeli film bir noktadan sonra Karadeniz’de bir grup genç kadının yaşadıklarını anlatan ama konuyu ele alış biçimiyle çokça eleştirilen “Mustang”i anımsatıyor. Tek farkla, “Mustang” meseleye ne kadar dışarıdan ve yabancıysa; bu film o kadar içeriden ve sahici. Bu nedenle ikna edicilik sorunu yaşamıyor. Özellikle de Hakkâri kısımlarında. Tıpkı “Vizontele”deki televizyona yabancılık esprisinde olduğu gibi burada da şampuan başrole çıkarılıyor ve karakterlerin onunla kurduğu ilişki bir espri malzemesine dönüştürülüyor. Bu yakınlığa dair başka emareler de var. Devrimci karakter, sorumsuz ve içkici eş ve Ersin Korkut’in yükselttiği aksanlı şive komedisi.
Üç kadının hayatının ne olacağına dair sert ve muhafazakâr tutumuyla kararlar veren Reis’in öyküsünü izlerken, bu dramatik yapı finale doğru akamete uğramaya başlıyor. Hakkâri’nin terk edilip Antalya’nın mesken tutulması hem filmin ilk bölümle bağını koparıyor hem de kalabalık karakterlerin hikayelerini bir finale ulaştırmak için hızlı ve birbirine bağlanmış sahneler halinde ilerliyor. Yılmaz Erdoğan’ın kalemine hiç yakışmayacak bir şekilde hikaye birbirinin ruhuna ve temposuna uymayan iki bölüm haline geliyor. Basın gösteriminden sonra sinema yazarı arkadaşlarla yaptığımız esprideki gibi “Mustang olarak başlayan film Züğürt Ağa gibi bitiyor!”
ZİYAN EDİLEN POTANSİYEL
Tam da bu noktada “Vizontele” ile akrabalık taşıyan ama onun üzerine çıkmakta hayli zorlanan filmin ziyan edilmiş potansiyeline dikkat çekmek gerek. Yani hikayenin politik arka planı. En nihayetinde “Ekşi Elmalar”, muhafazakâr sağ siyasetten gelen bir adamın bahçesindeki bütün ekşi elmaları aşılayarak tatlı elma haline getirme mücadelesi aynı zamanda. Filmde bu dolaysız bir şekilde üç kız kardeşi tarif etse de aklını kalkınmayla bozmuş, bütün sorunları böyle çözebileceğini düşünen sağ siyasi anlayışa da bir gönderme hiç kuşku yok ki. Bu Aziz Reis gibi karakterlerin bölge siyasetinden nasıl tasfiye olduğuna dair arka plan göndermeleriyle de anlam kazanıyor. 12 Eylül darbesi, PKK’nin ilk silahlı eylemi sonrası bölgenin yeni bir sürece girmesi film boyunca anılıyor ama hikayenin içine sızmasına izin verilmiyor bir türlü. Hakkâri gibi Kürt sorununun en yakıcı şekilde hissedildiği, Kürt hareketinin en güçlü desteği bulduğu bir kentte “Herkes Kürtçe konuşuyor, ben hiçbir şey anlamıyorum” cümlesiyle ya da çokça oryantalist duran dengbej sahnesiyle politik arka plan kurulamıyor. 1977 yılında başlayıp 90’ların sonuna uzanan hikaye boyunca Kürt sorunu Hakkârili bir aile için bir kez olsun gündem haline gelemeyince Yılmaz Erdoğan’ın bu politik göndermeleri de ‘iş olsun’ kabilinden bir işleve sahip oluyor. Siyasi bir karakteri siyasetten arındırıp anlatmaya çalıştığınızda geriye renkli elbiseler, şiveli komediler, elma bahçeleri, yayla nostaljileri kalıyor. Kenti hikayenin geçtiği tarih içindeki zorlu sürecinden azade kıldığınızda ise Kürtçe folklorik bir figür, 30 küsur yıldır süren savaş “huzur bozan bir süreç” olarak anılıyor. Tabii ki bir film ille de anlattığı mekânda çekilmek zorunda değil ama “Vizontele” için Gevaş’ı seçen Yılmaz Erdoğan’ın bu kez Muğla’da Hakkâri anlatmayı tercih etmesi de acı bir ironi içeriyor. Hakkâri, tatlı olsun diye yapılan aşıyı reddedip ekşi ekşi kalmakta direnirken hele de.
Toparlarsak “Ekşi Elmalar”, görsel olarak Yılmaz Erdoğan sinemasına yeni bir şey katmadığı gibi metin olarak da en zayıf filmi gibi görünüyor. Akılda kalan Reis’in kızlarını canlandıran üç isim oluyor. Zeynep Farah Abdullah’ın olgunlaşan oyunculuğunu, Songül Öden’in sinemaya giderek daha çok yakıştığını, Şükran Ovalı’nın sadeliğini not ediyoruz bir kenara.
ADI Ekşi Elmalar
YÖNETMEN Yılmaz Erdoğan
OYUNCULAR Yılmaz Erdoğan, Zeynep Farah Abdullah, Songül Öden, Şükran Ovalı, Devrim Yakut, Şükrü Özyıldız, Fatih Artman, Caner Cindoruk
YAPIM 2016 Türkiye
SÜRE 114 dk.
VİZYON TARİHİ 28 Ekim 2016