Haber şöyle başlıyor: İngiliz tarihçi, yazar ve gazeteci Mark Curtis, politikacıların “halkı kandırma sözlüğü”nü yazdı. Doğrusu, akademik hayatının önemlice bir kısmını politik söylemleri analiz etmekle geçirmiş birisi olarak böylesi bir sözlük hazırlama fikri bana pek heyecan verici geldi. Şimdilik Curtis’in listesini gözden geçirelim ve birkaç ekleme yapmakla yetinelim.
Curtis’in İngiliz politikacılar için hazırladığı listede aşina olduklarımız da var, bizde başka anlama gelenler de. Örneğin “ekonomik reform”, bizde de çoğu zaman olduğu gibi, İngiliz politikacıların dilinde “özelleştirme” anlamına geliyormuş. İnsani müdahale “bizim veya müttefikimizin askeri müdahalesi”. Sonra özgür basın “holding medyası” anlamına geliyormuş. Bizde basın her zaman özgür, hapisteki gazeteciler gazetecilik faaliyetinden değil, işte yazdıkları haberlerle terör mü dersiniz, darbe mi dersiniz, bankamatiklerden para çalmak mı dersiniz, artık o anda konjonktür hangisini gerektiriyorsa, hatta hepsinden birden suçlanıyorlar. Elbette, bunları saymazsanız, bir de sırf muhalefet etmek için haber yapan birkaç gazeteyi yola getirmek adına yapılan “ufak” müdahaleleri, öyle yerli ve milli olmayan haber sitelerine erişimin engellenmesi gibi ehemmiyetsiz hadiseleri görmezden gelirseniz, basın dilediğini hedef göstermekte, dilediğine hakaret etmekte, dilediğini yerden yere vurup dilediğini göklere çıkarmakta özgür; basın dilediği gerçeği gizleyip, dilediğini görmezden gelmekte, dilediğini çarpıtmakta da özgür; hem de çok özgür; ama havuz medyası daha bir özgür. İfade özgürlüğü deseniz, o da sınırsız: Dilediğinizce hükümeti ve onun politikalarını ne kadar beğendiğinizi, bu politikalara muhalefet edenlerin ise ne kadar alçak ve hain olduğunu ifade edebilirsiniz. Havuz medyası deyince, elbette kâğıt üzerinde kamu yayıncılığı yapan, gerçekte ise iktidar partisinin yayın organı gibi çalışan TRT de, havuz medyası da “tarafsız”. Curtis’in listesindeki “tarafsız” ise “yanlı, seçkinlerin çıkarına hizmet eden” anlamına geliyormuş.
Listede bir de “ulusal çıkar” var. İngiliz politikacıların dilinde “ulusal çıkar” “seçkinlerin ya da iktidar partisinin çıkarı” imiş. Bizde de benzer bir anlama geliyor; ulusal çıkar, iktidar partisinin ve onun başında bulunduğu rant ekonomisinden pay alanların çıkarından ibaret. Yine de bunu fazla dillendirmemek lazım; ulusal çıkara aykırı olabilir.
Curtis “barış süreci”nden de söz ediyor. Buna göre İngiliz polikacılar için barış süreci, “bizim savunduğumuz şey”miş. Ne tesadüftür ki “bizim” de savunduğumuz şey barış süreci. Ne var ki Türkiye’nin yeni koşullarında, ya da Yeni Türkiye’de “barış” yönetenlerin gözünde pek yenir yutulur bir şey değil. Bu nedenle bu maddenin altını başka türlü doldurmak istiyorum: Eskiden iktidar tarafından makbul görülen, yeni konjonktürde ise suç kabul edilen bir şey.
Devam edelim. Vatansever: “Seçkinlerin politikasını destekleyenler”. Bizde öyle dolambaçlı laflara gerek yok. Doğrudan “iktidar partisini destekleyenler” demek yeterli. Radikal: “Sevmediğimiz biri/bir şey.” Bizde radikal de kullanılıyor ama daha çok “marjinal” tercih ediliyor. Çoğu zaman bu ifadeye “hain, bölücü, darbe yanlısı, terörist” gibi sözcükler eşlik ediyor. Genellikle muhalefeti işaret etmek için kullanılıyor.
Bir de Curtis’in listesinde olmayıp bizim sözlüğümüzde mutlaka bulunması gereken kelimeler var:
Demokrasi: Sandıktan birinci çıkanın dilediği her şeyi yapabilmesi.
Meclis: Hükümetin aldığı kararların kayıtsız şartsız onaylandığı yer.
Saray: Ülkenin “demokrasi” ile yönetildiği yer.
Milli irade: İktidar partisine oy veren seçmenin iradesi.
Millet: İktidar partisinin seçmeni.
Hukuk: İktidar partisinin çıkarlarını koruyan her şey.
OHAL: Normal vatandaşa zararı olmayan bir şey.
Normal Vatandaş: İktidar partisini ve onun politikalarını destekleyen herkes.
KHK: Yasama erkini gasp eden şey.
Sivil ölü: KHK ile ihraç edilen kişi.
OHAL komisyonu: Bir tür yargı işlevi gören ancak dosya üzerinden aldığı kararları kamuoyuna açıklamayan mercii.
Dünya lideri: Bütün dünya liderleriyle kavgalı olan kişi.
Bölgesel güç: Bölgesindeki tüm ülkelerle kavgalı olan ülke.
Dış mihraklar: Yerine göre ABD, Avrupa ülkeleri, Rusya ya da tüm komşu ülkeler.
Emperyalist güçler: Bizi kıskananlar.
AB: Bizdeki demokrasi ve özgürlükler onda olmayan yer.
Karanlık güçler: Türkiye’de demokrasi yok diyen herkes.
Aydın: Karanlık güçlerin işbirlikçisi.
Casus: İnsan hakları savunucusu.
Muhalefet: Darbe yanlısı, terör destekçisi.
Ekonomik büyüme: Enflasyonun iki haneli rakamlara çıkması.
Asgari ücret: İşçinin gözüne dizine durması gereken bir şey.
Çocuk gelin: 8 yaşından büyük kız çocuklarının evlendirilebilmesi.
Fark ettiğiniz gibi bu sözlükte halk yok. Çünkü o, bütün bu yalan dolan son bulduğunda kendi sözlüğünü hazırlayacak.