Hallyu (Kore Dalgası)

Kore sadece sanayi ve teknolojide değil, kültürel alanlarda da başa güreşmeye başladı. Bunlar demokrasinin güçlenmesi sayesinde oldu.

Abone ol

Aslında başlığın “Güney Kore Dalgası” olması gerekiyor. Çünkü Hallyu Güney Kore’nin son 25-30 yılda popüler kültür alanında dalgalar halinde dünyadaki yükselişini tanımlamak üzere yaratılmış bir sözcük. Hallyu’nun Kore’nin diğer yarısı Kuzey Kore ile ilgisi yok. K-Pop olarak adlandırılan Güney Kore müzik grupları, filmleri ve TV dizileri son yıllarda dünyada başarıdan başarıya koşuyor. Bu yazıyı BTS grubunun, Parazit filminin ve Squid Game dizisinin başarıları nedeniyle yazıyorum.

GÜNEY KORE’DE HAN, KUZEY KORE’DE CHOSUN KÜLTÜRÜ

Güney Koreliler ülkelerine Hankook veya Hanguk derler. Hallyu sözcüğünün başındaki Hall (veya Han) Güney Kore’yi tanımlar. Ryu (veya lyu) ise dalga anlamındadır. Bu sözcük Güney Kore popüler kültür dalgasıyla ilk tanışan Çinliler ve Japonlar tarafından kullanmış, daha sonra Koreliler tarafından benimsenmiş.

Güney Kore’de ulusal kimlikle bağlantılı her isminin başında “Han” ifadesi yer alır. Bunun Çin’deki Han milliyetiyle ilgisi yoktur. Seul’ün ortasından geçen nehrin adı Han, Seul’ün eski ismi Hanyang’dır. Kore alfabesinin ismi Hangul, geleneksel evlerin Hanok, geleneksel giysilerin Hanbok, milli yemeklerin ortak adı ise Hansik’tir.

Buna karşılık Kuzey Kore, Han sözcüğünü benimsemez. Kuzey Kore’de ulusal olan her şey Chosun (Çosun) veya Joseon adını alır. Chosun, Korelilerin “Sabah Huzuru Ülkesi” olarak tanımladıkları 14-19. yüzyıllar arasında varlığını sürdüren krallıklarının adıdır. Çin’in vasal ülkesi olan Chosun Krallığı sık sık Japonya’nın saldırısına uğramıştır. Japonya Kore’yi en son 20. yüzyılda işgal ederek kendi topraklarına katmıştır. Chosun döneminde halkın dinî ve kültürel kimliğini temsil eden nispeten eşitlikçi Budizm baskı altına alınmış, ülke Konfüçyüs felsefesine dayanan katı bir sınıf ayrımına göre yönetilmiştir. Oysa Budizm de Konfüçyüs felsefesi gibi ülkeye Çin üzerinden gelmiştir.

Batılılarsa, Chosun’dan önce yarımadada egemen olan Koryo krallığından dolayı ülkeyi Kore ismi ile tanırlar. Ülkenin dışa karşı ismi bu nedenle Kore’dir.

HANGUL ALFABESİNİN AVANTAJI

Adı ne olursa olsun, Kore uzun tarihi boyunca her zaman kendine özgü yüksek bir kültüre sahip olmuştur. Örneğin Chosun döneminin en önemli kralı III. Sejong (Büyük Sejong - bizim Fatih Sultan Mehmet’in çağdaşıdır) Çin yazısına karşı Kore diline uygun bugünkü ulusal alfabe Hangul’ü yaratmıştır. Çin’de ve Japonya’da kullanılan karakterlerle ilgisi olmayan bu alfabe Latin alfabesi gibi az sayıda sesli ve sessiz harften oluşur, okunması ve yazılması son derece kolaydır. Hangul’un Latin alfabesinden farkı sözcüklerin kümeler halinde, tümcelerin ise lineer olarak yazılmasıdır. Bu özelliğinden dolayı Hangul’ün temel bilgisayar yazılım mantığına uygun olduğu, Korelilerin bilgi teknolojilerinde bu denli büyük atılımlar yapmalarının altında Hangul alfabesinin sunduğu avantajların yattığı ileri sürülür.

Hangul’ün esas yükselişi, Japon işgal döneminde Koreli komünist direnişçilerin aralarındaki yazışmaları gizlilik amacıyla salt bu alfabeyle gerçekleştirmeleriyle başlamıştır. Koreli aydınlar o zamana kadar eserlerini daha çok Çin karakterleriyle kaleme alırken, halkın diline uygun Hangul Japon işgalinden sonra her iki Kore’de de üstünlük sağlamıştır. Bugün Çin karakterleri Kore’de bizim eski yazı gibi nostaljik özelliğinin dışında pek anlam taşımaz. Kore’deki bu süreç bizde Mustafa Kemal Atatürk’ün dil ve harf devrimleriyle benzerlik gösterir.

HALLYU

“Kore Dalgası”yla çoğumuz PSY adlı pop sanatçısının “Gangnam Style” şarkısıyla, farkında olmadan tanıştık. Seul’un şık mağazalar ve büyük şirket merkezlerinin bulunduğu Han nehrinin güneyindeki Gangnam (nehrin güneyi anlamına gelir) semtinde yaşayan zengin kentlilerin yaşam tarzına öykünürken, kaba saba davranışlar sergileyen bir taşralıyla alay eden bu şarkı, çıktığı yıllarda dünya listelerinin uzun süre başında yer almıştı.

Gangnam Style ile atılım yapan Hallyu 2020’lere gelindiğinde sadece müzik alanında değil, sinema, TV serileri, çizgi filmler, bilgisayar oyunları başta olmak üzere birçok alanda etkisini iyiden iyiye hissettirdi. Hallyu’nun kapsamında Kore mutfağını, sporu, kozmetik endüstrisini ve plastik cerrahiyi de düşünmek gerekir.

Son bir-iki yılda BTS müzik grubunun başarıdan başarıya koşması, Parazit filminin Oscar ödülünü alması, en son Netflix’de yayınlanan “Squid Game” (Kalamar Oyunu) adlı dizi filminin izleyici rekoru kırması Hallyu’nun zirve noktalarına işaret ediyor.

Ben BTS ve “Girls Generation” gibi K-Pop müzik gruplarıyla, Güney Kore’de görev yaparken tanıştım. Bu grupların Türkiye’de farklı kültür ve sosyal katmanlardan gelen çoğu yeni yetmelerden ve gençlerden oluşan önemli bir hayran kitlesi olduğunu öğrenmek, popüler müziğin Batı tekelinde olduğunu sanan benim gibi bir gafil için tam bir sürpriz olmuştu. Bilgi teknolojilerinin ve sosyal medyanın sınırları kolayca aşıp katı tekelleri, eski paradigmaları yıkabildiğinin bundan çarpıcı örneği olabilir mi? Eskiden olsa Kayseri’deki başı kapalı bir kız çocuğu evdeki yegâne TV'ye veya radyoya mahkum olduğu için BTS veya Girls Generation’a ulaşamaz, ebeveynlerinin müzik zevkine rıza göstermek zorunda kalırdı. Şimdi K-Pop gruplarının Anadolu’nun en ücra yerlerinde hayranları var. Bunlar şarkılar sayesinde sosyal medya üzerinden Korece öğreniyorlar, Kore kültürü ile tanışıyorlar. Ve çoğunluk, şairin Gülhane Parkı’ndaki çınar ağacı şiirinde olduğu gibi, ne yazık ki bunun farkında değil.

BTS VE K-POP GRUPLARININ ARKASINDA BÜYÜK SERMAYE VE DEVLET VAR

Son kırk yılda Amerikan müzik listelerinin zirvesinde dört kez yer alma başarısını gösterebilen sadece iki müzik grubu var: biri Beatles, diğeri de bu yılki “Amerikan Müzik Ödülleri”nin sahibi BTS. BTS bu yılki BM Genel Kurulu’nun açılış konuşmasını da yaptı ve devlet başkanlarından daha büyük bir kitle tarafından izlendi. Dünya gençliği devlet başkanlarını değil, K-Pop’u dinliyor! Birbirine çok benzeyen yedi genç adamdan oluşan “boy’s band” BTS’in bu büyük başarısının önemi elbette yadsınamaz. Ancak, BTS’in nesiller ötesine kalıcı eserler bırakan Liverpoollu emekçi ailelerden gelen Beatles’la karşılaştırılması bence büyük bir gaflet olur. Bu konuda çok tutucuyum.

BTS gibi Koreli grupların üyeleri büyük medya şirketleri tarafından çocuk yaşlarda çok titiz yarışmalar ve elemeler sonucu seçiliyorlar. Genellikle kız ve oğlan grupları halinde bir araya getirilen bu çocuklara uzun yıllar ağır disiplin altında müzik, dans ve sahne sanatları eğitimi veriliyor. Ayrıca, çoğu G. Kore’de çok yaygın olan plastik ameliyatlardan geçiyor. Kızlarla oğlanlar o yüzden birbirine benziyorlar. Şirketlerin yatırımları Kore Kültür Bakanlığı bütçesinden destekleniyor. G. Kore Kültür Bakanlığı bütçesinden “yaratıcı endüstriler”i desteklemek için ayrılan para milyar doların üstündedir.

Başarının maddi getiriyle ölçüldüğü bir ortamda ağır stres altında, ağır baskılarla yetişen bu gençler arasında psikolojik sorunlar, uyuşturucu bağımlılığı, intiharlar yaygındır. Ancak BTS örneğinde olduğu gibi büyük zorluklarla elde edilen başarının tadı da büyük oluyor.

BTS gibi K-Pop gruplarının ve Hallyu kapsamındaki diğer kültürel etkinliklerin G. Kore ekonomisine 2019 yılındaki katkısı 12.3 milyar dolar. Ancak Hallyu’nun getirisi parasal boyuttan çok daha büyük. Hallyu G. Kore ekonomisi için dış pazarlarda paha biçilmez bir imaj yapıcı etkide bulunuyor. Bu sayede Kore ürünlerinin ihracatının önünü açılıyor. “Soft power” arıyorsanız, işte en somut hali G. Kore’nin Hallyu’su. Güney Kore hükümetleri bu gerçeği 30 yıl önce keşfetti. Aynı yıllar Güney Kore’de demokrasinin ayağa kalktığı, kök salmaya başladığı yıllardır. Bizim hükümetimiz ise devlet desteği olmadan kendi kendine önemli bir pazar ve hayran kitlesi yaratan Türk TV dizilerini, filmleri ideolojik maksatlarla örselemekle meşgul. Demokrasiden söz etmeye ise hiç gerek yok.

BTS’in Amerikan Müzik Ödülleri'ni kazanmasından sonra ilk kutlayan Cumhurbaşkanı Moon Jae-in oldu. Moon Jae-in Güney Kore’de diktatörlüğe karşı mücadele veren, bu uğurda ağır bedeller ödemiş bir neslin önde gelen bir ferdi. BTS’in ödülü kazandığı günlerde G. Kore’nin eli en kanlı diktatörlerinden “Gwangju Kasabı” lakaplı Chun Doo-hwan 90 yaşında hayatını kaybetti. BTS’in başarısı Chun’un ölümünü gölgeledi.

Cumhurbaşkanı Moon, gençliğinde kendisini zindana atan Chun’un ölümü yerine BTS’i öne çıkararak, geçmişin yaralarını fazla kaşımak istemedi.

PARAZİT FİLMİ VE NETFLIX’İN KALAMAR OYUNU DİZİSİ

Direktörlüğünü Bong Joon-ho’nun yaptığı Parazit filmini Oscar ödüllerinden önce izlemiştim. Kara mizahın en çarpıcı örneklerinden olan Parazit, tanıdığım Güney Kore toplumsal gerçeklerini acımasızca eleştirmesinden dolayı beni çok etkilemişti. Bu film bazılarına abartılı şiddet sahneleri içermesinden dolayı itici gelmiş olabilir. Ancak sanat kalitesi ve isabetli eleştirel dili yadsınamaz. Nitekim Parazit yabancı dilde çekilmiş olmasına rağmen Oscar ödülünü kazanan ilk yabancı film oldu. Şu sıralarda da Netflix’te Kalamar Oyunu fırtınalar estiriyor. Bu dizi de aşırı şiddet sahneleri içeriyor. Ama her ikisi de Kore toplumunun sınıfsal sorunlarını, altta kalanların çaresizliğini, sistemin acımasızlığını en çarpıcı şekilde eleştirmeleri nedeniyle övgüyü hak ediyorlar.

Toplumsal gerçekleri kıyasıya eleştirmelerine, yani “muhalif tutumlarına” rağmen, her iki eserin arkasında da büyük sermaye var. Örneğin Parazit’in arkasında Türkiye’de de önemli yatırımları olan Güney Kore’nin en büyük medya şirketlerinden biri var. Bu şirketler günün sonunda yatırımlarını fazlasıyla geri alabiliyorlar. Keşke bizde de sermaye grupları film endüstrisine yatırım yapabilseler.

KORE DİZİLERİ TÜRKİYE’DE DE ÇOK ETKİLİ

Güney Kore TV dizileri bizim de iddialı olduğumuz bu pazarda çok başarılar. Örneğin Koreli özel MBC televizyonu için çekilen Dae Jang-guem (Saraydaki Pırlanta) adlı dizi, bizde olduğu gibi birçok ülkede büyük kitleleri TV ekranlarına kilitlemişti. Saraydaki Pırlanta sayesinde ortalama ev halkı Kore kültürü ve tarihi hakkında bilgi sahibi olmuştu.

Koreliler sadece özgün diziler ihraç etmiyorlar. Adapte edilen senaryolar sayesinde kitleler evlerinde Kore dizileri seyretmeye başladılar. Türkiye’de yayınlanan 30 kadar dizinin Kore’den adaptasyon olduğu ifade ediliyor. Bu dizilerden başarılı olanlara her yıl Kore’de ödül törenleri düzenlenir. Bu satırların yazarı olarak, bu gibi törenlerde Türk sanatçılarına ödül vermişliğim vardır. Bizim pek meşhur esmer, kara bıyıklı, sakallı jönlerimizin Koreli kızlara pek cazip gelmediğini bu vesileyle belirtmem gerekir.

HALLYU SADECE GÖRSEL BOYUTLU DEĞİL, MUTFAK

Hallyu sadece sinema-tv, çizgi filmler ve bilgisayar oyunları gibi görsel sanatlarla sınırlı bir alan değil. Koreliler ülkelerinin tanıtımı ve ihracatlarını geliştirmek için spor, mutfak ve kozmetik gibi farklı alanlarda da uzun yıllardır büyük gayretler gösteriyorlar. Ve bu gayretlerinin semeresini de alıyorlar.

Biz Türk mutfağının Fransız ve Çin mutfağıyla beraber dünyadaki üç büyük mutfaktan biri olduğu böbürlenmesiyle yetiştik. Peki ama İtalyan, Japon, Hint, Tayland, Lübnan, Yunan mutfaklarına ne oldu diye haklı olarak sorabilirsiniz.

Bu mutfaklar yurtdışında Türk mutfağından çok daha yaygın ve başarılılar. Türk mutfağı gerçekten zengindir ama Türkiye’de bile kebapçılar ve balık restoranları dışında gidilecek “yerli ve milli” yemekler satan restoranlar bulmak zordur. Buna karşılık eskiden esamesi okunmayan Kore mutfağı Hallyu’nun parçası olarak önemli bir atılım içine girdi. New York’un en merkezî yerinde oluşan “Little Korea”da çok sayıda Kore restoranı teşriki mesai yaparken, bizden sadece kebapçıları ve dönercileri bulabilirsiniz. İyi Türk yemeği yemek isteyenler annelerimize başvursun.

SPOR

Dünya Kupası’na, yaz ve kış Olimpiyatlarına ev sahipliği yapan Güney Kore sporda da önemli atılımlar gerçekleştiriyor. Koreli kadınlar özellikle çok başarılılar. Futbol ve güreşin en popüler spor dalları olduğu ülkemizde Kim Yuna ve Park Inbee isimleri ortalama vatandaşa yabancı gelebilir. Bu iki kadın sporcudan birincisi artistik buz pateninde, ikincisi ise profesyonel golf alanında şampiyon olarak dünyada haklı şöhret elde eden sporculardan sadece ikisi. Golfte Koreli sporcuların başarıları özellikle dikkat çeker hale geldi. Bu başarılar Güney Kore’ye olumlu dönüşler yapıyor.

Kore sadece sanayi ve teknolojide değil, kültürel alanlarda da başa güreşmeye başladı. Bunlar demokrasinin güçlenmesi sayesinde oldu.

Kıssadan hisse: Nazar etmeyelim, çalışılırsa oluyor. Ama önce demokrasi lazım.

*Emekli Büyükelçi