Harry ve Meghan: Sadece kraliyet ailesinin değil, İngiltere’nin krizi

Prens Harry ile eşi Meghan Markle'ın röportajının ardından, İngiliz kraliyet ailesi Prenses Diana’dan ve VIII. Edward’ın 1936’da tahttan feragat etmesinden beri en ciddi krizi yaşıyor. Fakat bu sadece kraliyet ailesinin değil, İngiltere’nin de krizi. İngiliz toplumunda gündelik ırkçılık, yapısal ırkçılık, kölecilik ve imparatorluk inkârlarının tuzağına yakalanan bazı kesimler değişimden aciz.

Abone ol

David Olusoga

DUVAR - Harry ile Meghan’ın düğününün yakın geçmişteki başka bir törenle bağlantılı olduğunu düşünüyorum: 2012 Londra Olimpiyatı'nın açılış töreni. Aynı Windsor’da güneşli bir günde gerçekleşen düğün gibi, Olimpiyat Stadyumu’nda İngiltere kendisini, dünyaya karşı kendinden emin, modern bir ülke olarak gösterdi; çaba göstermeksizin küresel olan, çokkültürlülükle sorunu bulunmayan, kadim kurumlarını değişen zamana uyarlayan bir ülkeydi.

Bugün başkalarının bizi nasıl gördüklerini öğrenmek için dünyadaki haber başlıklarına bakın. Sonra Meghan ve ailesi için kıyılarımızın ötesinde ifade edilen şok ve sempatiyle bizim magazin basınının zehirli dili içinde kuluçkalanıp yayılan aşağılamayı bir karşılaştırın.

İNGİLTERE IRKÇILIK KONUSUNDA MASUM DEĞİL

Siyahların Hayatı Önemlidir hareketine ve Edward Colston’ın heykelinin yıkılışına tanık olduğumuz geçen yaz açıkça ortaya koydu ki, milyonlarca Britanyalı ırkçılığa, İngiltereli bir sorun olmasından ziyade Amerikalı bir sorun olarak bakıyordu. George Floyd’un ölümü sonrasında, gazetelerde, televizyonlarda, gazeteciler ve yorumcular, ABD’de yükselen hareketin Birleşik Krallık’taki siyah insanların yaşadıklarıyla bir ilişkisi olduğuna dair fikirleri inkâr ettiler. Newsnight programında Emily Maitlis’in George the Poet’e dediği gibi, “Amerika’yla Birleşik Krallığı aynı yere koymuyorsunuz.”

Bugün, bütün bu inkârlara rağmen, ABD’de veya başka bir yerde milyonlarca insan İngiltere’nin ırk ve ırkçılık sorunlarıyla daha önce hiç olmadığı kadar ilgili. Fakat dünyadaki haber başlıkları doğmamış çocuğun ten renginin kraliyet ailesi içinde mesele edildiğine odaklanırken, İngiltere medyasının bir kısmı kendisini başka bir projeye adadı. Büyük kurumlarımızda çalışan veya kamuoyunun gözü önünde olan birçok siyah, modern İngiltere’de işleyen ırk kökenli fiziğin temel kanununun gayet de iyi farkındaydı. Bu kanunun maddeleri basit ve evrenseldir: Irkçılıkla suçlanan beyaz bir kişinin veya kurumun, ırkçılık mağduru bir siyahtan çok daha fazla mağdur olduğunu belirtir.

Kraliyet röportajını takip eden saatlerde, Piers Morgan, temel yasayla uyum içinde, “Kraliyet ailesinde herkesin beyaz ırkın üstünlüğüne inandığını” söyleyen Meghan ve Harry’yi yalan söylemekle suçladı; bu yorum, kültürel savaş kodlu çirkin bir magazin abartısına eklenivermişti. Aynı program, ırk meselelerinde şaibeli bir geçmişi olan Fox News spikeri Megyn Kelly’nin yorumunu almaya geldiğinde, kendisi bunun rahatsız edici olduğunu, ülkenin nereye gittiğini gösterdiğini söyledi (kendi programı siyahlar hakkındaki tartışmalı yorumlarından sonra iptal edilmişti).

ÖRTBAS ETME GELENEĞİ YİNE SAHNEDE

Irkın, Meghan’ın magazin tarafından takibe alınmasında veya saray çalışanları tarafından mağdur edilmesinde etkili olduğu fikrinin -İngiliz yaşamının başka taraflarında da ırkçılığın inkâr edilmesi gibi- hiç ele alınmaması, gerekli bir işlevi yerine getirdi. Bu, böyle davranmaya eğilimli olanları, Laurence Fox’un geçen yıl coşup söylediği gibi “Avrupa’nın en hoşgörülü, en güzel ülkesi” olduğumuz inancına sarılmalarına izin veriyor.

Daily Mail’den Andrey Pierce, Meghan’ın magazin basını tarafından taciz edilmesinde ırkın oynadığı rolü reddetmek için, onu ırksal kimliğinden soyacak kadar ileri gitti. LBC programındaki şaşırtıcı bir telefon bağlantısı sırasında “Ona baktığınızda siyah bir kadın mı görüyorsunuz? Ben görmüyorum. Ben çok çekici bir kadın görüyorum” dedi. Bu programda Meghan’a yönelik tacizde ırkın rolünü reddederken, aynı zamanda olmadığını iddia ettiği ırkçılığı da sergiliyordu.

İngiltere’de ırkçılığın var olduğu kabul edildiğinde, bu, yapısal ve toplumsal bir sorun olarak gösterilmez; siyahların hoşgörmesi ve birlikte yaşaması gereken ‘üzücü bir yaşam gerçeğidir’. Yardım ve destek çağrıları sıklıkla ve yanlış biçimde özel muamele olarak nitelendirilir. Bu tutumun veya buna yakın bir şeyin, kraliyet temsilcilerinin hürmetle “saray” dediği, Meghan’ın ve başkalarınınsa “şirket” dediği kurum içinde hüküm sürdüğü görülüyor. Eşinin karşılaştığı davranış hakkında Harry “Benim için faklı olan ırk unsuruydu” dedi. Bu fark, gelenek koruyucuların ve protokol bekçilerinin görmediği bir şeydi.

‘ŞİRKET’İN KİRLİ GEÇMİŞİ

Kuşkusuz bu, Prenses Diana’dan ve VIII. Edward’ın 1936’da tahttan feragat etmesinden bu yana “şirketin” karşı karşıya kaldığı en ciddi kriz. Fakat bu sadece kraliyet ailesinin değil, aynı zamanda İngiltere’nin krizi. Bu durumu ırk ve ırkçılık hakkında dürüst bir ulusal tartışma başlatmak için kullanmak yerine, korkarım ki Meghan ve Harry daha da şeytanlaştırılacaktır. İngiliz toplumunda gündelik ırkçılık, yapısal ırkçılık, kölecilik ve imparatorluk inkârlarının tuzağına yakalanan bazı kesimler değişimden aciz olmakla kalmayıp, bunun ön koşulu olan kendi üzerine dürüstçe düşünmekten de aciz.

Dünyaya iki kez yansıttığımız görüntüyle, yani 2012 oyunlarının ülkesi olmak ve siyah bir “prensesin” ve kraliyet hanedanlığının silsilesinde karışık ırklı bir çocuğun olduğu bir ülke olmak gerçeğiyle yaşamak çok zordu. Kontrolden çıkmış olan basını kontrol etmek, çokkültürlülük hakkındaki basmakalıp lafların, “hoşgörülü, güzel ülke” hezeyanlarının yerine sıkı bir kendiyle yüzleşme gerçekleştirilmesi gerekecekti. Bu da imparatorluk tarihimizin çetin gerçekleriyle hesaplaşmayı gerektirecekti.

Meghan ve Harry İngiltere’yi terk edip kraliyet ailesinin üyeleri olarak yaşamaktan vazgeçtiler, seçimlerini yaptılar. Basının onları çileden çıkarmasına izin vererek Meghan ve ailesinin yerine tabloid gazetelerin ve telefon bağlantılarının yanında yer alarak, görünüşe göre biz de ülke olarak tercihimizi yaptık. (Çeviren: Serdar Aygün)