Hasan Saltık 27 yıl önce 'Kalan Müzik'i anlattı: Star çıkaracağız diye iş yapmadık

Hasan Saltık, 27 yıl öncesinden anlatıyor: Biz hiçbir zaman star yaratacağız diye iş yapmadık. Öncelikle kalıcı, sürekli satabilecek albümlerle bir altyapı oluşturmaya çalışıyoruz.

Abone ol

DUVAR - Hasan Saltık, Metin Solmaz'ın 1994’te Pan Yayıncılık’tan yayınlanan 'Türkiye’de Pop Müzik, Bir İnfilak Masalı' kitabında Kalan Müzik'i anlatıyor. Saltık, 27 yıl önce yaptığı tespitlerle bugünlere not tutuyor. 

Röportajın tamamını okurlarımıza sunuyoruz... 

Hasan Saltık, yaklaşık beş yıl önce kurulmuş olan Kalan Müzik'in sahibi ve her şeyi. Çok geniş bir müzisyen, danışman vs. ile birlikte çalışmasına rağmen işlerin büyük bölümünü kendi başına yapıyor. Henüz kurumlaşamamış olmak en büyük sıkıntısı. Ama çok iddialı. Çok kısa zamanda kurumlaşacağını ve kendi içerisinde departmanlarını kuracağını söylüyor. Kalan, bir yandan, Grup Yorum gibi yüzbinlerce satan yapımlara imza atarken bir yandan da Klezmer Müziği, Gürcistan Müziği, Karagöz Hacivat müziği gibi çok az satan kaset ve CD'ler de yayınlıyor. Çabuk satan ürünlerden kazandığı parayı, yavaş ve az satan ürünlere yatırıyor. Ancak yayınladığı ürünlerin kalıcı olmasına dikkat ediyor. Böylece, uzun vadede satan yüzlerce çeşitle birlikte sağlamlaşarak Türkiye'nin en büyük firmalarından biri haline gelmeyi hedefliyor.

Yüze yakın çeşidi, Pop, Protest Pop, Türk Musikisi, Halk Müziği, Dünyadan Ezgiler, Rock ve Caz başlıkları altında serilerle yayınlıyor. Bunlardan henüz iki kaset yayınlanan rock serisi haricindekiler ciddi ve özenle seçilmiş, çok çeşitli örneklerden oluşuyor. Bu arada pop başlığının altındakiler bile, Fikret Kızılok, Cem Karaca, Hümeyra ya da Alpay gibi nispeten “kenarda” örneklerden oluşuyor. Hasan Saltık, firma sahipleri arasında sektörün işleyiş mantığı üzerine çok fazla kafa yorması ve piyasayı da iyi tanımasıyla bu kitap için vazgeçilmez isimlerden birisiydi.

HER ŞEY KENDİLİĞİNDEN YÜRÜYOR; YARATICILIK, POLİTİKA YOK

Pop müziğin durumu nedir?

Pop müziğin durumu çok iyi. Sanatçılar çıkıyor, bol bol tekerlemeler dinliyoruz onlardan. Pop patladı filan deniyor ya, evvelki sene toplam 52 milyon kaset satılıyordu, şimdi 44 milyon. Bir şeyin patladığı yok, geriliyor. 9 milyonluk Yunanistan'da bizden daha fazla kaset satılıyor. Sadece alıcılar değişti, pastanın dilimleri daha çok bölünmeye başladı, yoksa satış artmıyor. Yepyeni bir sektör, yepyeni bir para kaynağı. Devir klip devri. Klipler ve klipleri yayınlatmak için verilen paralar. Dünyada sadece Türkiye'de parayla klip yayınlatmak diye bir şey var.

Reklam karşılığı filan mı oluyor bu iş? Yani kitabına uyduruyorlar mı?

Hayır, faturayı promosyonmuş gibi kesiyorlar. Ama doğrudan klip yayınlansın diye para veriyorlar. Televizyonlar işin adını öyle koymuyor tabii. “Biz bunu yayınlıyoruz, siz reklam olarak görün” diyorlar. Son fiyatlar, 15 günlük günde dört defa yayınlamaya 600 milyon. 450'ydi, 600'e çıkmış.

Bu sadece müzik kanalları için mi geçerli, yoksa diğerle rinde de böyle mi?

Hayır, sadece müzik kanalları için.

Türkiye'de sektörün durumu nedir?

Burası sektörleşemedi. Sorun burada. Burada hâlâ firma sahiplerinin çoğu bilinçsiz. Pop kaseti yapımcılığından çok borsa gibi işliyor. “Biz buna yatırırsak kazanır mıyız, kazanamaz mıyız” mantığı. Kaset doluyor, yapımcı, master DAT gelene kadar kasetle ilgili bir bilgiye sahip olmuyor. Yapımcının müzikle ilgili bir fikri olmuyor. En fazla şöyle bir şey olabiliyor. Mesela, Aysel Gürel o ara gündemde, ona “Mustafa Sandal'a bir parça vermiştin, onun gibi bir parça istiyorum” deniyor. Sipariş üzerine beste veriliyor.

Ama artık, Batı anlamında ciddi kafa yorularak, image maker'larla çalışılarak yapılmış “proje”ler de var Türkiye sektöründe. Mirkelam gibi.

Mirkelam, önce üç firmanın elinden geçiyor. Sonuçta Mirkelam'a firma arayan İskender (Paydaş). Yani birisinin keşfettiği bir şey değil. İskender'le ortak çalışma yapıyorlar. Aslında yapımcısı da İskender sayılır o kasetin. Götürüp bir firmaya pazarlık sonucu veriyorlar. Sonra klibi çekiliyor. Orada profesyonelce hareket etmesi gereken tipler yaratılıp, bulunup klibi çekiliyor. Böyle bir şey beklenmiyordu ayrıca, tanıyorum hepsini. Kendileri de beklemiyordu. Basın bence kendi ihtiyacı olduğu için lanse etti böyle bir şeyi.

Ama İstanbul Plak'ın sahibi, rakam açıklamasa da bu projeye çok ciddi paralar yatırdığını söyledi.

Biliyorum. Çok ciddi paralar harcadı. Hattâ bir ara korkup, daha önceki Mirkelam'ı çıkaracak firmaya da “Ben yaptım istersen beraber çıkaralım” gibi şeyler söyledi. Sonuçta bir risk aldı. Kumardı yani, ama tuttu. Bana göre orada bir hata yapıldı. Diyorsun ki, çok güzel hesaplı yapıldı, ama büyük bir hata vardı. Mirkelam'ın klibini izlediğinde, serseri, söz dinlemeyen, asi bir imajı, havası vardı. 4-5 gün saklandı televizyonlardan, basından. Ama sonra çıktığı ilk televizyon röportajında klibinde verdiği imajın tam tersine; ellerini önünde kavuşturmuş, imajının tam tersi bir adam vardı. O klibin üzerine Mirkelam'ın televizyon kameraları karşısında bacak bacak üzerine atıp, ukala ukala konuşması gerekiyordu.

Yani suretini gerçeğine oturtamadılar diyorsun.

Tabii, ezik büzük birini kimse beklemiyordu. Bence satışların birden düşmesi de ondan kaynaklandı. Eğer dediğin gibi profesyonelce olmuş olabilseydi, onun öyle konuşmasına izin vermezlerdi.

Burada kaç tane şirket var?

Burada 150 tane faaliyet gösteren şirket var. Ama bunların çoğu, senede bir ya da iki albüm yapıyor. Mesela Orhan Gencebay'ın firması, Kervan Plak. Senede bir Orhan Gencebay kaseti yapar. Buna sen Batı'daki gibi firma diyebilir misin? Veya Selda'nın, Ferdi Tayfur'un şirketleri. Sen bunlara müzik firması diyebilir misin? Aile şirketi gibi senede bir ya da iki kere kendi kasetlerini yapıyorlar. Müzik sektöründe katkıda bulunan, iyi ya da kötü, ama ciddi bir biçimde albüm çıkaran, toplasan 10 firmayı geçmez. Raks'ın beş firmasıyla 15. Nitelikli yapımcı yok. Buradaki büyük firmaların sahipleri, daha önce, bandrol yasası çıkmadan önce, korsan kasetler sayesinde mal varlığı edinmiş insanlar. Biz tam yasalar oturduktan sonra çıktık. Diğerleri ceplerini doldurmuştu. Paraları çoktu, büyük oynayabiliyorlardı. Şimdi o eski firmalar, Kekeva'ydı, Yavuz Asöcal'dı, Türküola'ydı, hepsi yokoldu. Geçmişin devleriydi hepsi. Zamana ayak uyduramadılar ve orta halli firmaların arasına düştüler.

Raks, piyasada birçok şeyi değiştirdi. Bu nasıl oldu?

Piyasanın yüzde 40-50'si Raks şirketler grubunun elinde. İstediği kişileri aldı. Raks niçin yaptı bunu? Raks, geçmişte, sadece boş kaset ve dolum yaparken buradaki bütün yapımcı şirketleri destekledi. Büyüttü. Ödemede kolaylık, maddi manevi yardım yaptı. Daha sonra bu büyüyen şirketler Raks'a karşı koymaya kalkıp, alternatif bir fabrika kurmaya kalktılar. Plaksan'a ortak oldular. Hüseyin Emre ve Yaşar Kekeva buna ortak oldular. Raks da buna karşılık kendi yapım şirketini kurdu ve sanatçılarını ellerinden aldı. Bir başka rekabet de ilk CD fabrikasıydı. Daha sonra da piyasayı olduğu gibi ele geçirdi.

'KINA GECESİ 2,5 MİLYON SATTI'

Küçük firmalar da piyasanın çok ciddi bir bölümünü ellerinde tutuyor. Onların durumu nedir?

Büyük firmalar daha çok eleman çalıştırdığı için masrafı çok oluyor. Küçük firmalara bunun için bir şey olmuyor. Bağlamasıyla stüdyoya giren okuyan sanatçının kaseti on saatte bitiyor. Stüdyonun toplam maliyeti 10 milyon. Toptancılara tanesini 150 bin liradan satıyor. Biz de kaset yapıyoruz. Stüdyo maliyeti iki milyar, biz de 150 bin liradan satıyoruz kasetçilere. Ufak firmalar yöresel kasetler yaptığı için her zaman ayakta durur. Sincanlı Filiz her kasetini 400 bin satıyor. Burada Kına Gecesi kaseti çıktı ve 2.5 milyon sattı. Serisi var.

Sana Akın'ı örnek vereyim. 6. klibini çekti ve daha 30 bin satmadı.

Tam burada benim anlamadığım şu. Bu sektör, burada Akın’a altı tane klip çekeceğine beceremiyor mu gidip de Sincanlı Filiz’le kontrat yapmayı?

Hantallar. Daha piyasayı bilmiyorlar. Raks da öyle. Sadece isime para yatırıyorlar.

Farkında değiller mi Sincanlı Filiz’in sattığının?

O onu fazla ilgilendirmiyor, anlamıyor. Bu iş için ayrı departman elemanı yok. Sana samimi söylüyorum düşünemiyorlar.

Şimdi mesela Sincanlı Oğuz Yılmaz kasetini çıkardığında Ankara Bentderesi'nde 15 kasetçi varsa 15'inde de o çalıyordu ve Küçükesat'ta kimsenin bundan haberi yoktu. Küçükesat'taki adamın bunu duymaması belki normal ama sermaye sahiplerinin böyle hazır bir para kokusunu almamaları dünyada eşi benzeri olmayan bir durum sanırım. Bunun sebebi sadece cehalet mi?

Yoo, Raks öyle bir şey ki, firma kurdu rakibimiz oldu. Ama onda öyle bir avantaj var ki, tek tuşla hangi firma kendisine ne kadar kaset bastırmış, hangi firmanın sanatçısı kaç tane satıyor öğrenebiliyor. Boş kaseti yapan o, dolduran da o. Yani istediği gibi her şeyi öğrenebilir ve yatırımını ona göre yapabilir. Ama yapmıyor. Batı sermayesi de popla ilgilendiği için olabilir. Sony'nin, BMG'nin Türk popuna çok büyük paralar harcadığını biliyorum. Burada bir popçunun kaseti iki milyon sattığı zaman korkunç rakamlar çıkıyor ortaya. Michael Jackson da George Michael de o kadar satıyor. Dolayısıyla “Burada bir popçu iki milyon satabiliyorsa ve biz piyasayı ele geçirirsek ve fiyatları da yükseltirsek biraz, George Michael yapmaya eşdeğer bir iş yapmış oluruz” diyorlar.

Ama bir tek Kına Gecesiyle aynı işi yapabilirler. Bugün öyle 2 milyon satan popçu da yok üstelik. Sezen Aksu bile o kadar satamadı mesela.

O eskidendi, bir milyon rakamını aşan popçu bile çok az. O kadar klip çekilmesine rağmen üstelik. Bir defa çok sanatçı var. İyi bir yağmur yağar, nehir yatağından taşar ve bulanık akmaya başlar. Pop müziğin durumu buna benziyor. O bulanıklık son iki üç yıldır devam ediyor. O bulanıklık durulacak ve sonra kimlerin gidici, kimlerin kalıcı olduğu ortaya çıkacak. Şu anda kaset yapmayı hak etmemiş o kadar çok popçu var ki ortada. Üstelik bunların çoğu kendi paralarıyla yapıyorlar master'ları. Firmalar da fazla para bağlamıyor. Durumları o kadar iyi değil. Kendi klibini de kendisi çekiyor sanatçının. Nasıl olsa bu klip masrafını gece kulübünde ya da barlarda çıkarırım diyor popçu. Bütün firma sahiplerini tanıyorum, harcayanlar da var ama büyük bölümü az para harcıyor yapımlara.

'OTURDUĞUMUZ YERDEN TARKAN ÜRETMİŞ GİBİ OLACAĞIZ'

Yeni bir isim çıkarma şansı bir tek Kalan'da var gibi. Bağımsız plak şirketlerinin şansı nedir? Mesela siz, pop üretmiyorsunuz. Star çıkmıyor sizden ama...

Biz hiçbir zaman star yaratacağız diye iş yapmadık. Biz küçük sermayeli bir şirketiz. Öncelikle kalıcı, sürekli satabilecek albümlerle bir altyapı oluşturmaya çalışıyoruz. Ben bugün tek bir albüm bile çıkarmasam yıllık 200 bin satışım var. Yıllık 25 bin de CD satışım var. Çünkü Fikret Kızılok, Cem Karaca, Yorum gibi sürekli satan müzisyenlerim var. Ama İstanbul Plak mesela, Tarkan'ı, Mirkelam'ı yaptı. Ama şu anda bir şey üretmesin yıllık satışı 25 bini geçmez. Acaba kim avantajlı? O bir seferde parayı yatırdı, kumarını oynadı, kazandı. Kaybettikleri de oldu. Ben hiçbir zaman kaybetmedim. Çünkü biz hep biliyorduk ki, yapımlarımız en azından kendi maliyetini çıkarır. Az satar, az para getirir, ama hep satar. Bu çok önemli. Ben sana bir örnek vereyim. Sony, Michael Jackson'ı çıkardığı zaman asıl olarak ona kâr gözüyle bakmıyor. Sony'nin eski repertuarlarının satışı, mükemmeldir. Jackson'dan zarar da etse fark etmez. İki yıl sonra biz bu sürekli satan repertuarı genişlettiğimiz zaman, 200-300 çeşide ulaştırdığım zaman mümkün mü bana dokunmak? Biz o zaman oturduğumuz yerden her sene bir Tarkan çıkarmış olacağız. Biz ticari olarak da daha akıllı gidiyoruz. Şu anda benim çıkarıp da iptal ettiğim bir tek yapım yok. Uzun vadeli bakıyoruz. Çok önemli bir başka özellik de buradaki müzik sektörü hiçbir zaman kazandığı parayı yine müziğe yatırmadı. Biz tam tersini yapıyoruz. Diğer firmalar, ev alır otel açar. Biz ise 5 yıldır, Kalan müzik kurulduğundan beri bütün kazandığımız parayı müziğe yatırdık. Hiçbir başka yere para yatırmadık. Büyük firmalar rant geliriyle kaset yapıyor. Peşin parasını faize, repoya yatırıyor. Bak göreceksin, iki-üç yıl sonra 200 çeşit albümüm, 150 çeşit CD'im olacak. Şu anda bile Raks dışında hiçbir firmada bendeki CD çeşidi yok. Bende 48 çeşit CD var ve büyük firmalarda bile en fazla 5-6 çeşit CD var. İlk üçe girerim en azından.

Ama Karagöz müziği ya da Klezmer müziği gibi hiç satmayacak yapımları yayınlamak çılgınlık değil mi?

İki sene cepten yerim ama neticede maliyetini çıkarır, para da kazandırır.

Bir de dağıtım sorunu var. Bildiğim kadarıyla bir kasetin fazla satılmadığı görünürse bir süre sonra depolar bu yapımları almak istemiyor ve yok olup gidiyor. Bu koşullarda iki sene az satan yapımı dayandırmak mümkün mü?

O da firmaların hatası yüzünden daha çok, depoların değil. Depo, sonuçta satacağı yapımı alır. İstenmeyen kaseti niye istesin. Ama genel çizgi olarak tutarlıysan ve yaptığın şeylerin bir sürekliliği varsa depo niye almasın? Bazı depolar hariç elbette. Ama en iyi iş yapan depolar da bu tip arşivleri iyi bulunduran depolardır. Mesela Cihan bunların başındadır.

'FRANSIZLAR BİTTİ, BALKANLARI SÖĞÜŞLÜYORUZ'

Son olarak Türk popuyla ilgili ekleyeceğin bir şey var mı?

Pop bukalemun gibi bir şey. Yıllardan beri Fransız, İspanyol, Yunan, Ermeni vs. birçok müzikleri taklit edildi. Şu sıralarda da Balkanları söğüşlüyoruz. Millet ne yapacağını şaşırmış durumda, müthiş bir sidik yarışı var herkesin arasında. Yetenekli insanlar var, ama sektörün onlara açtığı bir kapı yok. Benim gücüm yetmez ki hepsine. Ben mesela, Erkan Oğur'u, Bülent Ortaçgil'i kaçırdım gelmelerine rağmen. Çünkü ben şu anda belli sayının üzerinde yapıma imza atamıyorum ki. Keşke Kalan müzik gibi firmalar artsa.

Erkan Oğur mesela, Balet'ten, yani pop yapımlara imza atan büyük bir firmadan yayınlandı. Böyle başka örnekler de var. Acaba bunlar firmaların hep aynı şeyleri yayınlamaktan sıkıldılar mı? İyi örneklere de yer vermeye başlayacaklar mı?

Balet'in Erkan Oğur'u çıkarması tamamen tesadüf eseri. Erkan Oğur hâlâ söyler, burada birçok firmayı dolaştı. Kimse çıkarmadı. Sadece biz ilgilendik, üzerine de şu kadar para vereceğiz dedik. Başka bir firmada, Osman Bayşu'da projesi var diye oraya götürdü. Osman Bayşu da sonradan ölünce, o arada Balet'e verdi. Balet, Erkan Oğur çıkardığının farkında bile değil. Onlar için bir ara kaset gibi bir şey. Sana samimi söylüyorum farkında bile değil. Erkan Oğur'la ilgili şu anda bütün gazetelerde yazılar yazılıyor, ama bu Balet sayesinde değil. Müzik yazarları zaten Erkan Oğur'un hastası, seviyorlar, ondan. Balet de şaşırmıştır şimdi “Yahu biz ne çıkarmışız meğer” diye.

Yani her şey tamamen kendiliğinden yürüyor.

Evet, bana göre bilinçli yapılan hiçbir şey yok. Bilinçli ne yapılıyor? En fazla bir popçuya oynanıyor. Raks da dahil büyük firmaların hiçbirinin bir müzik politikaları yok. Müzik politikası belirleyen sadece iki firma var benim şu anda gördüğüm: Kalan ve Ada. Diğerleri tesadüfi gidiyorlar. Ben Ayşegül'ün kasetini yaptım. Paraya ihtiyacım vardı, satacağını da biliyordum. Tamamen Beyoğlu sanatçılarıyla yaptık bu kaseti. Biz dedik, halk müziğini TRT kalıplarının dışında, özgün tavrın da dışında, bağlama kullanmadan tamamen gitarla yapacağız. Parçalan seçtik, bas gitar, akustik gitar, bağlama kullanmadık, türkü hangi yöredense o yörenin renk sazlarını kullandık. Maliyeti de çok komik. 100 milyona mâlettik, bana 4 milyar para kazandırdı. Ne reklam, ne klip. Ona rağmen satışı 200 bini aştı. Bir ekol yarattık ayrıca. Biz bunu ürettik, değişik bir tarzdı, belki kabul etmeyebilirsin ama şu anda her yerde Ayşegül tarzı deniliyor ona. Ayşegül tarzı diye bir şey çıktı ortaya. Bizdeki satınca en az 15-20 tane kopyası çıktı. Birebir kopya hem de. Yavuz Bingöl'e bile Ayşegül'ün erkeği dediler. Lafı şuna getiriyorum, millet kendi başına bir fikir üretmiyor. Kimde ne sattıysa aynen onu alıyor. Kopyalarını yapmaya çalışıyorlar. Bu popta da böyle. Birisi bir rock tarzı koydu hoop, hep beraber o yöne. İki üç sene öncesine kadar da arabesk motifler hakimdi aynı şekilde. Yaratıcılık, politika yok.