Hataylı kadınlar: İstanbul Sözleşmesi güvence demek

Türkiye, 20 Mart tarihinde İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Hatay’ın üç ayrı ilçesinde yaşayan, farklı mesleklerden kadınlar, artık kendini daha güvencesiz hissediyor.

Abone ol

Burcu Özkaya Günaydın

HATAY – Türkiye, ilk imzacıları arasında olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararı ile 20 Mart 2021 tarihinde çekildi. Bu yıl, sözleşmenin imzalanmasının 10’uncu yıldönümü. Çekilme kararı başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm kesiminden tepki topladı.

Hatay’ın üç ayrı ilçesinde yaşayan, farklı mesleklerden kadınla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının hayatlarına etkisini konuştuk.

‘BENİ VE ÇOCUĞUMU KORUYAN BİR SİSTEM YOK’

Dilber Yıldız, iki çocuğu ile birlikte Hatay’ın Defne ilçesindeki Armutlu Mahallesi’nde oturuyor. Eşinden sekiz yıl önce boşanan Yıldız, yıllarca çocuklarının velayetini almak için uğraştı ve bu sene çocuklarını yanına almayı başardı. Ev temizliğine giderek geçimini sağlıyor. Yıllarca eski eşi ve eski eşinin ailesinden şiddet gören Yıldız, sıkıntılı yanları olsa da kimseye bağlı olmadan yaşamaktan mutlu. İstanbul Sözleşmesi’nin kendisi için anlamını “Sürekli bir gözüm sokakta oynayan çocuklarımda. Çünkü başlarına bir şey gelirse, onları koruyan bir mekanizma olmadığını biliyorum” diyerek açıklıyor. “Yarın öbür gün boşandığım eşimin kendince hoşuna gitmeyen bir şey olduğunda bana şiddet uygulamasını, öldürmesini engelleyecek bir şey yok. Benim ve çocuklarımın hakkını kim koruyacak?” diye soran Yıldız, sözleşme tüm sorunları çözmese de varlığının güvence verdiğini vurguluyor.

‘BAŞIMA BİR ŞEY GELSE KARAKOLA GİTMEK İSTEMEM’

Bir kadın ve bir erkek komşusu tarafından şiddete maruz kaldığını, şikâyet için karakola gittiğinde “hadi ifadeni ver de git’ muamelesiyle karşılaştığını anlatan Yıldız, gecenin yarısı iki küçük çocuğunu bırakıp da karakola giden kadının anlaşılmamaya değil, korunmaya ihtiyacı olduğunu söylüyor:

Dilber Yıldız

“Şoktaydım, titriyordum. Uzaklaştırma kararı çıkabilirdi. O anki ruh halimle talep etmeyi unuttum. Ama bunu benim değil, beni koruması gerekenlerin düşünmesi lazım. Evime geldiğimde sabaha kadar uyumadım, tedirgin bekledim tekrar saldıracaklar mı diye. Bu olayı yaşadığımda sözleşmeden daha çıkılmamıştı. Evet, sözleşme şiddeti uğramamı engellemedi ama ben ‘sözleşmeyi uygula beni koru’ diyebiliyordum. Şimdi ise yasayı hatırlatacağım bir sözleşmem yok. Başıma bir şey gelse karakola gitmek istemem.”

‘HAKİM BENİ KORUDUĞUNDA GÜÇLENDİM’

Sekiz yıl önce boşanma davası sırasında gördüğü şiddeti anlattığında hakimin “Siz kadına nasıl el kaldırırsınız” diyerek eşi ve eşinin babasına tepki gösterdiğini ve bu tavrın kendisine cesaret verdiğini belirtiyor. “Hakimin tavrını gördüğümde nasıl güçlendim anlatamam” diye konuşan Yıldız duygularını şöyle tarif ediyor: “Benim için devlet orda hakimdi ve benim mağduriyetimi görüp beni korudu yani devlet, mağdur kadının yanındaydı. Şimdi ise hiçbir kurumun beni ve çocuğumu koruyacağını düşünmüyorum.”

KIRSALDA KADINLARIN ÇOĞUNLUĞU SÖZLEŞMEDEN BİHABER

Fatoş Karabay, Suriye sınırında küçük bir ilçe olan Yayladağı’nda yaşıyor. Eczacı kalfası olan Karabay, küçük ve gelenekselliğin hakim olduğu bir ilçede kadın benliği ile var olmanın zor olduğunu anlatıyor. Yayladağı’nda yaşayan kadınların yüzde 80’inin İstanbul Sözleşmesi’nden bihaber olduğunu söyleyen Karabay, en çok da kırsalda yaşayan kadınların İstanbul Sözleşmesi’ni bilmeye anlamaya hakkı olduğunu düşünüyor:

Fatoş Karabay

“Benim yaşadığım yerde, geçmişten gelen bir öğrenilmişlik var. Bu öğrenilmişlikle kadınlar, şiddete katlanmaya devam ediyor. Yasaların onu koruyacağını bilse karakola gider. Ama ‘polise gitsek bir şey değişmez rezil oluruz' düşüncesi hakim ve bu yüzden de susuyorlar. Her ne kadar şiddeti bitirmese de sözleşme bir umut, güvence.”

‘HAKKINI BİLMEYEN KADIN İÇİN SÖZLEŞMENİN ANLAMI YOK’

Kadın hakları örgütlerinin kırsal kesimdeki kadınlara gitmesi, sözleşmeyi anlatması gerektiğini belirten Karabay, “Ben çevreme göre biraz daha bilinçliyim, biliyorum sözleşmeyi, benim için önemini… O yüzden kaldırılmasını istemiyorum. Böyle bir hakkı olduğunu bilmeyen kadın için sözleşmenin anlamı yok ki, bu yüzden sözleşmeden çekilme Yayladağı’nda tanıdığım kadınların hayatlarında bir değişim yaratmadı” diye konuşuyor.  

 ‘KADINA GÜVENCESİZLİK, ERKEĞE GÜVEN OLDU’

Feyruz Gör boşanmış, İskenderun’da tek yaşayan, emekli bir kadın. İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükteyken şiddetin bitmediğini ama kadını, çocuğu koruyan bir yasanın varlığının herkes için bir güvence ve dayanak olduğunu söylüyor.

Feyruz Gör

Sözleşmenin kadına güvencesizlik erkeğe de güven getirdiğini düşünen Gör, bunu komşusunun yaşadığı bir olayla örnekliyor: “Eşinden şiddet gören iki kadın arkadaşım var. Kadın daha önce şiddete uğradığında eşine ‘seni polise şikâyet ederim, uzaklaştırma kararı çıkartırım, eve ayak basamazsın’ gibi cümleler kurabiliyordu, şimdi ‘bunu nasıl söyleyeceğim’ diyor. Adam zaten bir uzaklaştırma almayacak, ceza almayacak. İstediği şekilde daha rahat davranacak.”

'KORKUM ARTTI, HER ADIMIMA DİKKAT EDİYORUM'

Sözleşmeden çekilme kararı, Gör için de tıpkı Yıldız gibi tedirginliğin artması demek. Yıllardır aynı mahalle, bildiği çevrede yaşasa da evde yalnız kaldığının bilindiğini, taciz, istismar ve şiddete maruz kalma korkusunun arttığını belirtiyor: Artık kapı kilidini bir fazla çeviriyorum. Her adımıma dikkat ediyorum. Başıma bir şey gelirse kimi, kime şikayet edeceğiz, gelmemesi için uğraşıyorum.”