Hattuşa’da 3 bin yıl öncesine ait kayıp dil keşfedildi
Hattuşa’da süren araştırmalarda daha önce bilinmeyen bir dilde yazılmış 3 bin yıllık bir tablet keşfedildi. Bilim insanları, tabletin tercümesinin muhtemelen önümüzdeki yıl yayınlanacağını belirtti.
Carly Casella*
Türkiye’de M.Ö. 2'nci binyılda, Hitit İmparatorluğu döneminde yazılan on binlerce antik kil tablet arasına karışarak gizlenen bir metin keşfedildi. Şimdilik bu ilgi çekici çivi yazısı metninin neler anlattığını hiç kimse bilmiyor; bununla birlikte, 3 bin yılı aşkın bir süre öncesine ait ve uzun zamandır kayıp olan bir dilde yazılmış gibi görünüyor.
Uzmanlar, gizemli dilin, öteki Anadolu-Hint-Avrupa dilleriyle aynı kökenden geliyor gibi görünse bile Orta Doğu’da kullanılan diğer eski yazı dillerine benzemediğini belirtti.
GİZEMLİ ‘KALAŞMA’ DİLİ
Bu anlaşılamayan karalamalar, bilinen en eski Hint-Avrupa dili olan Hititçe yazılmış dini bir ritüel metninin en sonunda, aslında şu anlama gelen bir girişten sonra başlıyor: “Bundan sonrasını Kalaşma ülkesinin dilinde okuyun." Kalaşma, büyük ihtimalle antik Anadolu’daki çok daha büyük boyutlarda olan Hitit İmparatorluğu’nun kuzeybatı sınırında, bu kil tabletin binlerce yıl sonra ortaya çıkarılacağı başkent Hattuşa’dan biraz uzakta bulunan, Tunç Çağı’nda yaşamış örgütlü bir topluma atıfta bulunuyor.
Hattuşa Harabeleri Arkeolojik Kazısı Başkanı Andreas Schachner’in söylediğine göre, tableti daha ilk tutuşunda ne kadar önemli olduğunu hissetmişti. Schachner, özellikle de kil tabletin Türkiye’de şu anda Boğazköy adıyla anılan aynı bölgede bulunan 25 bini aşkın tablete kıyasla gayet iyi korunmuş olduğunu fark etti.
Tarihçiler, arkeologlar ve dilbilimciler, yüz yıldan uzun bir süredir Hattuşa’nın kraliyet anlaşmaları, siyasi yazışmalar, yasal ve dini metinlerden oluşan devasa arşivini ortaya çıkarmak ve tercüme etmek için beraber çalışıyor.
ARŞİVDE FARKLI DİLLERDE PEK ÇOK METİN TOPLANMIŞTI
Bu tabletlerin büyük kısmı Hitit çivi yazısıyla yazılmış olsa bile aynı yerde çalışan uzmanlar farklı dillere de rastladı. Bu yazılar, geçmişte, M.Ö. 1650’den 1200’e dek Anadolu’nun büyük bölümündeki egemenliği boyunca Hitit İmparatorluğu’nun gölgesinde kalan farklı etnik gruplar tarafından kullanılmış gibi görünüyor. Aşırı düzeyde şaşırtıcı olmasa bile şimdi yeni bir dilin keşfedilmiş olması heyecan verici.
Prof. Daniel Schwemer, “Hititler, ritüellerini yabancı dillerde kaydetme meselesiyle özel bir şekilde ilgileniyorlardı” bilgisini verdi.
Bunu yalnızca bilimsel saikle yapmadılar. Hitit İmparatorluğu, binlerce tanrı ve tanrıçayı yüceltmiş gibi görünüyor. Tarihçiler, Hititlerin Karadeniz ile Akdeniz arasında kalan büyük yarımadada günden güne daha fazla bölgeyi ele geçirdikçe, imparatorluğun yeni tebaalarını bir arada tutmanın bir yolu olarak yeni dinleri benimsediğinden şüpheleniyor.
Schachner, Hitit İmparatorluğu’nun farklı dinlere saygı göstererek büyük ihtimalle fethettikleri yerlerde saygı kazanmayı umduğunu dile getirdi.
İMPARATORLUĞU HOŞGÖRÜ BİR ARADA TUTUYORDU
Antik Anadolu tarihçisi Tülin Cengiz’in aktardığı kadarıyla, Hattuşa’daki kraliyet arşivlerinde Suriye ve Mezopotamya’ya dek tapılan tanrılardan söz ediliyor. Cengiz, “Kendi panteonun olmadan bu tanrıları yüceltmek, bir hoşgörü kültürünün mevcudiyetine işaret ediyor” dedi.
Antik Hitit Krallığı'nda tebaaların sağlık, beslenme ve mutluluk karşılığında kutsal efendilerine ibadet etmeleri tek ciddi amaç gibi görünüyor.
Bilim insanları, imparatorluğun kraliyet arşivlerinin bu 'devlet kültünü' güçlendirmenin ve 'tanrı ve tanrıçaların ihtiyaç duyduğu ve onlara gösterilen ilginin ayrıntılı bir görünümünü sunmanın' bir yolu olduğundan şüpheleniyor.
Çivi yazısı yazı sistemleri, gelenekler ve dinler gibi fikirleri ödünç almak, büyük ihtimalle imparatorluğun etki alanını genişletmenin bir yoluydu. Bunun bir örneği olarak, Kalaşmanlar, M.Ö. 1274’te yapılan bir savaş sırasında Hititlerle birlikte Mısır İmparatorluğu’na karşı savaştı.
Şu anda uzmanlar hâlâ nasıl tercüme edileceği üzerinde çalıştıkları için, yeni keşfedilen Kalaşma dilindeki tabletin fotoğrafları henüz yayınlanmadı. Schwemer ve meslektaşları, ulaşacakları sonuçları önümüzdeki yıl keşif görüntüleriyle beraber yayınlamayı umut ediyor. Bu süre boyunca herkes tabletin neler anlattığını görmek için heyecanla bekleyecek.
*Gazeteci.
Yazının orijinali Science Alert sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)